Adına X-Y-Z kuşağı verilen ve kendini internet çağının içinde bulan genç kuşaklardaki değişimi Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, değerlendirdi.
Teknolojideki gelişmelerin bilgiye erişimde ve iletişimde yarattığı değişim-dönüşüm toplumların yaşamında ciddi değişikliklere yol açarken, özellikle de bu sürecin içinde yetişen yeni genç kuşaklarda yep yeni bir yaşam tarzını beraberinde getirdi.
Dicle Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Rüstem Erkan, 2000’li yılların başından bu yana gündeme gelen ve X,Y,Z olarak adlandırılan genç kuşaklara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Z KUŞAĞI TEKNOLOJİNİN TAM İÇİNDE BİR KUŞAK’
Kuşakları sosyoekonomik yapılarından bağımsız olarak ele almanın yanlış olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Rüstem Erkan, “Kuşak meselesi 60’lı 70’li yıllardan beri konuşulan bir şey ama son dönemde çok popüler oldu. Her dönemin 10’lu 20’li yıllarını alırsanız her dönem insanının belli ortak karakteristik özellikleri olabiliyor. Bu da o dönemin teknolojisiyle, ekonomisiyle ilgili bir şey. Giderek insanların doğadan uzaklaşması ve her şeyin çok hazır olması yeni kuşaklarda farklı bir şey ortaya çıkarabiliyor. Şimdi bu X, Y, Z denilen son kuşaklarda genelde literatürde X,Y kuşağı ilk kez bilgisayar ve teknoloji ile tanışan kuşak ama Z kuşağı bunun tam içerisinde olan bir kuşak. Bunların hepsinin tam bir ortak özelliği anlamında isimlendirmek çok doğru değil. Bir defa bu tür yaklaşımlar insanları sosyoekonomik kökenlerinden ya da sınıflarından bağımsız olarak değerlendiren yaklaşımlardır. 2000 yılı sonrası doğumluların sanki hepsi aynı sosyoekonomik özelliğe sahipler ve aynı davranışları sergiliyorlar diyemeyiz. Çünkü herkes kendi gelmiş olduğu kültürün de taşıyıcısı ve bunun da etkisi var” diye konuştu.
‘AKILLI TELEFONLARDAN DOLAYI HAFIZAYA BİR ŞEY KAYDETME İHTİYACI DUYMUYORLAR’
Akıllı telefonla yetişen kuşakların bilgileri hafızada tutmaya pek ihtiyaç duymadıklarını vurgulayan Erkan, bu kuşağın tepkilerini anlık dışa vurabildiğini belirterek, şunları ifade etti: “Fakat şuna katılıyorum, diyelim ki 2000 yılı sonrası doğanların büyük çoğunluğu yıllardır akıllı telefonla tanışmış bir kuşak. Yani alt gelir grubunda olanlar da belli ölçüde buna ulaşmış durumda. Teknolojiye ulaşma, internete ulaşma vesaire burada bir kolaylık sağlamış durumda. Dolayısıyla bunlarda bir ortak davranış şekli ortaya çıkabiliyor. Bu yeni kuşakları yücelten davranışlar, ‘pırıl pırıl gençlik’, ‘çok zeki gençlik’ gibi yaklaşımlar da her dönem olduğu gibi var ama bunun dışında da çok hazır bir kuşak. Özellikle akıllı telefon giderek insanların, gençlerin hafıza meselesini de oldukça zayıflatıyor. Yani hafızaya bir şey kaydetme ihtiyacı duymuyorlar ve bu sadece genç kuşaklarla da sınırlı değil. Orta ve yaş üstü için de hafızaya kaydetme konusunda belli bir zayıflık oluştuğu bir gerçek. Ama insanı da diğer canlılardan ayıran en temel özelliklerinden biri de hafızasıdır. İnsanın dışında diğer canlıların tarihinin olmamasının nedeni hafızasının olmamasıdır. Dolayısıyla bu yönde olumsuz bir davranış biçimi ortaya çıkabiliyor.”
‘ÇOK FAZLA KİMLİKLERE, İDEOLOJİLERE BAĞLI DEĞİL BU KUŞAK’
Teknolojinin içinde yetişen genç kuşakların genel özellik olarak otoriterlikle karşıtlığının olduğunu ifade eden Erkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kuşak aile içerisinde de böyle, okulda da böyle. Tepkilerini anlık dışa vuran, çok disipline olmayan bir yapıları var. Bu disipline olmaması meselesinin olumsuz yanı da var. Disipline olup çalışmama, programlamama ve bir diğer şey de bunların önemli bir kısmının mesleksiz bir gruba doğru gitmeleridir. Tehlikeli olan yan da budur. Eskiden bu yaş grubunda okuyamayan, eğitim alamayanlar çıraklık eğitimi vesaire ile bir meslek sahibi olabiliyorlardı. Ama bu geniş kitle şimdi büyük ölçüde iş piyasasından kopmuş durumda. Yani bir sabır yok ve çok fazla hazırcı. Hemen kendi zengin akranları gibi yaşamak isteyen bir kitle. Dolayısıyla bu bunların olumsuz yanı. Fakat olumlu yanı da daha çok şöyle görülüyor. Çok fazla kimliklere, ideolojilere bağlı değil bu kuşak. Bizim kuşakta, benim yaşımdaki insanlarda çok daha kategorize gruplar vardı. Etnik, ideolojik, mezhepsel vs. gibi keskin çizgilerle birbirinden ayrılabiliyordu. Şimdi bu kuşağın büyük çoğunluğu birbirinin etnik kimliğini, ideolojisini, mezhebini çok merak etmiyor, bilmiyor. Bunları da belli ölçüde aşmış durumdalar. Bunlar olumlu yanı. Tabii burada dünyayı vs. anlayabilme noktasında internet erişiminden kaynaklı bir yararı olabiliyor. Yine, kendi aralarında bir iletişim dili vs. oluyor. Ama bu akıllı telefondaki yazışmaları, sosyal medya paylaşımları vs. gözlemlediğim kadarıyla öyle sabırla bir romanı okuma davranışı çok az. Giderek süre kısalıyor. Twitter’da kaç karakter yazabiliyorsan o karakter sayısı kadar okuma veya dünyayı algılama kabiliyeti ortaya çıkabiliyor. Yani kısaca bu kuşak şuan ki 40’lı 50’li hatta 35 yaş üzerindekilerden farklı bir davranış ortaya koyuyor. Bu da her zaman böyledir. Bütün ilişkileri doğayla olan köy toplumlarındaki insanların işi nasıl doğanın gelişimine göre kendini düzenliyorsa, zaman ayarlamasını da ona göre yapıyor, bütün hayatını da ona göre kurguluyorsa, bugün gelinen teknoloji hızıyla da bu gençlerde de aynı durum ortaya çıkabiliyor. Bunların asıl toplum hayatına, gelecek hayatına yansıması 20-30 sene sonra olacak. Bugün 16-17 yaşındaki insanların karar alma mekanizmalarına gelmesi yaklaşık 20 sene sonra olacak. O zaman toplumlar nasıl olacak. Onu o zaman göreceğiz. Şimdiden bu böyle olur ya da şöyle olur demek çok doğru değil. Ülkelerde gerek dünyada ve Türkiye’de karar alma mekanizmalarında bu kuşak yok. Daha çok 40-60 arası kuşak etkilidir diğer toplumlarda da olduğu gibi. Ama bunların toplum yaşamına yansıması daha sonra olacaktır.”
‘PANDEMİ SÜRECİNDE KURALARA EN AZ UYAN BU KUŞAKTIR’
Her şeye hızlı erişim Z kuşağında sebat etme kültürünün gelişmesini sekteye uğrattığına dikkat çeken Erkan, şöyle konuştu: “Z kuşağındaki sabırsızlığı şu anlamda kullanıyorum. Gerek eğitim gerek meslek sahibi olma vs. Korona günlerinde de yani pandemi sürecinde kuralara en az uyan bu kuşaktır. Çünkü bu kuşak herhangi bir zorlukla karşılaşmamış. Herhangi bir güçle mücadele etmemiş. Disipline olmamış vs. Yaşlık kuşak sadece ölüm korkusunda vesairesinden değil ama kurallara uyma, sabretme bu kuşakta daha etkindir. Dolayısıyla bu tür kuşağın olumsuz yanları da var diye düşünüyorum.”
HAZIRCILIK Z KUŞAĞININ ZAYIF NOKTASI
Z kuşağının belli bir kesimini gelecekte bekleyen zor günlere işaret eden Erkan, şunları söyledi: “Bugün de büyük ölçüde işsizlik 30 yaş altındakilerde daha çok. En önemli sorunlardan biri de işsizlik. Ama bu giderekte artacak. Biraz önce de belirttiğim gibi, bu kuşak her şeyi hazır, internetten bir arama motorunda bilgiyi hazır alıyor. Dolayısıyla bilgiye erişmek mesele değil. Bir bilgiyi okumaktan öte, o bilgiden elde ettikleriyle sorunları çözmek becerisi yok. Kendi yaşamında olsun, toplum yaşamında olsun, bir iş yapabilme becerisi kazanabilme bu kuşağın önemli bir kısmında bu eksik oluyor. Sadece bir tüketici toplum gibi gidiyor. Bu sadece Türkiye’de değil dünyada da aynı durumla karşı karşıyayız. Zaten dünya ekonomisi de daha az insanın çalıştırıldığı bir sisteme doğru gidiyor. Dünya bu genç kuşağın sorunlarıyla daha uzun süre uğraşacak gibi geliyor.”Kaynak: Tigris Haber