Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Yargı Reformunu yorumladı. Aydın, “Baro olarak TMK’daki terör tanımının mutlak suretle değiştirilmesi gerektiği konusunda bir beklentimiz vardı. Belgede buna ilişkin hiçbir çerçeve yok, hiçbir tespitte yok. Bu haliyle Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun çözümünün yollarının açılması konusunda bir gelişme gözükmüyor” dedi.
Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan ‘Yargı Reformu Stratejisi Belgesine’ ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu.
3 PAKETTE BENZER
2009 ve 2015 yıllarında da Reform Paketlerinin açıklandığını ancak bunların uygulanmadığını belirten Baro Başkanı Cihan Aydın, “Açıklanan her üç paketi yan yana getirip inceleme vaktim oldu. Önemli ölçüde benzerliklerinin odluğunu gördüm. 2009’dan 2019’a kadar bu konuda çok fazla mesafe kat edememişiz. Türkiye’nin yargısının kronik sorunları devam ediyor. Kronik sorunlar ne diye sorarsanız birincisi ve en önemlisi yargının bağımsız ve tarafsızlık meselesi. Bu konu bildiri de kısmen değinilmiş. Bu sorunun nasıl aşılacağı yargının tarafsızlık ve bağımsızlık meselesinin nasıl aşılacağı konusunda tatmin edici bir açıklama yok. Bazı tedbirler ve amaçlar konulmuş ama maalesef 2009 ve 2015’te strateji belgesine baktığımızda da aynı şeyler var. Bu konuda daha geriye gittiğimize göre, strateji belgesinde bazı ilkeler ve düzenlemeler koymak yeterli olmuyor. O açıdan çok ümitli değiliz. Bu düzenleme Türkiye’nin demokratikleşmesine katkı sunacak konusundaki endişelerimizi hala koruyoruz. Ancak şöyle bir ithalatlı iyimserliğimiz de var. Bu bir çerçeve belge. Bunun içeriğinin ne şekilde doldurulacağı daha sonra TBMM tarafından çıkarılacak kanunlar ve kanun değişikliğiyle çıkacak ve bu konuda iyimserliğimizi koruyoruz. Bu çerçeve belgeyi aşan bazı düzenlemeler ve yasa iyileştirmeleri yapılabilir. Çerçeve belgeye bakıp bir iyimserliğe ve karamsarlığa kapılmak doğru değil. Biz bu süreci izleyeceğiz. Şuanda bu belgenin çok lehinde ve çok aleyhinde şeyler söylemeyi doğru bulmuyoruz. Bu belgeye göre nasıl yasal değişikler yapılacak ona göre Diyarbakır Barosu bir görüş oluşturmaya gayret edecek. Biz de mümkün olursa bu strateji belgesini 3’er aylık ya da 6’şar aylık periyotlarla değerlendirip kamuoyuna sunmak isteriz” şeklinde konuştu.
URFA’DA İŞKENCE VAR
Metinde 17 yıllık Ak Parti dönemine övgü olmasını eleştiren Aydın, “İfade özgürlüğü, işkence yasağı, toplantı ve gösteri hakkı konusunda bir övgü var. Bu da endişe verici bir durum. Çünkü bu saydığım meseleler ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri hakkı, adil yargılanma hakkı, işkence yasağı meseleleri şuanda Türkiye’nin biz bir hukuk örgütü olarak baktığımızda Türkiye’nin en kronik ve en can alıcı, can yakıcı meseleleri. Bunlara yönelik bir öz eleştiride yok. Aksine bu konuda 16 yıl boyunca bu meselelerde son derece önemli adımla atıldı konusunda bir vurgu var. Nitekim dün Cumhurbaşkanı Erdoğan artık işkence Türkiye’nin gündeminde değil diye bir şeyler söyledi. Ama Urfa’da ve memleketin birçok yerinde işkence hala Türkiye’nin maalesef gündeminde bir sistematik sorgulama yöntemi olarak da kullanılıyor. Dolayısıyla söylenenler ve yapılanlar arasında önemli farklılıklar var. Bundan dolayı endişeliyiz. Ama sonuç itibariyle bu çerçeve belge amaç ve hedeflere bağlı olarak bazı düzenlemeler yapılacak ve bunların içeriği önemli. Örneğin, ifade özgürlüğü konusu ve terörle mücadele kanunun örgüt propagandasını düzenleyen 7. Maddesinde nasıl bir değişiklik yapılacak. Son birkaç yılda 25 bine ulaşan Cumhurbaşkanı’na hakaret davaları var nasıl olacak. TCK 216’da halkı kine ve düşmanlığa tahrik meselesi var. 301. Madde de devleti ve kurumları aşağılama hükmü var. Buna ilişkin nasıl bir düzenleme yapılacak bunlar bizim açımızdan çok önemli. Yine ifade özgürlüğü bağlamında toplantı ve gösteri hakkı nasıl düzenlenecek çünkü son birkaç yıldır insanlar sokağa çıkamaz oldu. Çıkanlar ya çok sert müdahalelerle karşılaştı ya da soruşturma ve kovuşturmalara uğradı. Bu kronik meselelere çözüm bulunmadığı sürece bu pakette diğer strateji belgeleri gibi ayakları havada sadece kağıt üzerinde bir düzenleme olmaktan öteye gitmeyecek” eleştirisinde bulundu.
İSTANBUL SEÇİMLERİNE DENK GELMESİ TESADÜF OLABİLİR
Belgenin İstanbul seçimlerine dönük olduğu iddialarını da yanıtlayan Aydın, “Biz bu sürecin içinde değildik bunu eleştiri olarak da söyledik. Bu strateji belgesinin hazırlanması sürecinde barolar önemli ölçüde rol almadı. Türkiye barolar birliği kısmen yer aldı. Bu yaklaşık 7- 8 aylık üzerinde çalışılan bir belge. Açıklanması İstanbul seçimine denk düşmüş olması tesadüfte olabilir ya da bir politika malzemesi olarak da kullanılıyor olabilir. Buna ilişkin bir yorum yapmak doğru değil. Eğer böyle düşünülmüşse bu da doğru değil. Çünkü demokratikleşme Türkiye’nin temel ihtiyacı şuanda. Bunları seçimlerden azade ve bağımsız bir şekilde düşünüp gerçekten amaca uygun bir şekilde yapmak lazım” dedi.
PASAPORT MESELESİNİ KONUŞMAK YÜZ KIZARTICI BİR DURUM
Avukatlara verilecek olan Yeşil Pasaport konusunda görüşlerini açıklayan Aydın, “Yeşil pasaportla ilgili detaylar yok ama sanırım meslekteki kıdemle alakalı. Meslekte 15 veya 20 yıl o da yasa ile belirlenecek bunun süresi. Yöntemi yasal düzenleme ile belirlenecek. Hukukun üstünlüğü yargının bağımsızlığının olmadığı, avukatların öldürüldüğü, dövüldüğü duruşmalardan çıkarıldığı, geçen İstanbul’da olduğu gibi etek boyu nedeniyle avukatların duruşma salonunda çıkarılmaya çalışıldığı bir sistemde yeşil pasaport meselesini konuşmak bizim açımızdan biraz yüz kızartıcı bir durum” dedi.
SINAV KONUSUNDA TUTARSIZLIKLAR VAR
Hukuk fakültelerinin 5 yıla çıkarılması ve sınav sistemine de değinen Aydın, “Bize yapılan ve söylenenler arasında tutarsızlıklar var. Daha önce Türkiye barolar birliği tarafından bize devlet yeterlilik sınavı yani hukuk fakültelerinden mezun olan herkesin gireceği sınav getirileceği söylendi. Bu sınava girip de başarılı olanlar avukat stajına başlayacak sonrasında hakimlik ve savcılık içinde başvurup mülakatlara girip başarılı olduklarında hakim ve savcı olacaklardı ancak dün gördük ki bu iki aşamalı bir sınav. Hukuk meslekleri diye bir meslek getirilmiş. Avukatlık, hakim ve savcı yardımcılığı ve noter yardımcılığı gibi ek meslekler getirilmiş. Bunlar için sınava giriyorsunuz avukatlık stajı sonrada mesleğe başlıyorsunuz. Hakim ve savcı olmak isteyenler için ikinci bir sınav öngörülüyor. Burada da bir tutarsızlık var. Baro başkanları olarak tek sınav yapılması konusunda görüş belirtmiştik. Ancak hükümet bu konuda da bir ayrım yapmış durumda. Hukuk fakültelerinde eğitim sürelerinin 5 yıla çıkarılması önemli ama Türkiye’de şuanda 100’ü aşkın hukuk fakültesi var. 95 bin öğrenci var. Ortalama en geç 5 yıl sonra Türkiye’deki avukat sayısı neredeyse yüzde yüze yakın bir oranla artacak. Buna ilişkin kalıcı bir çözüm üretmiyor bu belge. Yeni hukuk fakültelerinin açılmamasını kontenjanlarının düşürülmesi konusunda düzenlemeler yok. Bu bizim için büyük bir hayal kırıklığı. Avukatların sayısı ve nüfusu çok hızlı artıyor. Birçok meslektaşımız yoksulluk ve açlık sınırında maalesef. Kesin çözüm üreten çerçeveler yok. En büyük eksikliklerden birisi de bu” şeklinde konuştu.
KÜRT SORUNUN ÇÖZÜMÜ GÖZÜKMÜYOR
Diyarbakır Barosu olarak TMK’daki terör tanımının değişmesi noktasında beklentileri olduğunu belirten Aydın açıklanan belgede bunan ilişkin hiçbir çerçevenin olmadığını söyledi. Aydın, “ Bu son derece önemli bir durum. İfade özgürlüğü ile bağlantılı olarak çok sayıda terör örgütü üyeliği ile itham edilen sayısı binlere varan hükümlü, tutuklu veya yargılamaları devam eden kişiler var. Bu Türkiye’nin en büyük kronik meselelerinden birisi. Bu konuda bir iyileştirme yok. Bu konudaki eksiklik daha sonra TMK’da ve diğer temel ceza yasalarında yapılacak değişiklikle giderilir. Yoksa bu açıdan bir iyileştirme sağlanması, Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun çözümünün yollarının açılması konusunda bir gelişme gözükmüyor. Bildiride de Türkiye’nin terörle mücadele stratejisini aynen ödün vermeden devam edeceği konusunda bir vurgu var. Ama bunu güvenlik ve özgürlük çerçevesinde yürütme gayretinde olacaklarını söylüyorlar. Yeni terör tanımı yenir bir terör propagandası tanımı daha demokratik daha daraltılmış daha özgürlükçü bir çerçeve sunmadığınız zaman güvenlik, özgürlük denkleminde güvenlik unsurunun güvenlik fikrinin çok daha ağır bastığını özgürlüklerin sürekli kısıtlanmaya çalışıldığına dair maalesef bir izlenime kapıldı bu belgede. Biz her türlü eleştirimizi eğer iyi şeyler yapılırsa övgümüzü TBMM’den yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra söyleme hakkımızı koruyoruz. Bu çerçeve bir belge ve bu çerçevenin içerisini nasıl dolduracağını hep birlikte göreceğiz ve değerlendireceğiz” dedi.
PAKET UYGULANIRSA TÜRKİYE AB’YE GİRER YORUMLARINA KATILMIYORUM
‘Paket uygulanırsa Türkiye Avrupa Birliğine girer’ yorumlarına katılmadığını ifade eden Aydın, “Örneğin ifade özgürlü konusunda nasıl bir tedbir almayı düşünüyorsunuz. İfade özgürlü konusunda bazı değişiklikler yapılacağı daha fazla genişletileceğine vurgu var ama bu metin 2009 ve 20015 strateji belgesinde de var. Mesele iyi şeyler yazıp hiçbir şey yapmamak ihtimali son derece güçlü. 2015 stratejisinde de bunu gördük. 2015’te de benzer vurgular var. İnsan hakları vurgusu, ifade özgürlüğü vurgusu, toplantı gösteri vurgusu var. İşkenceye sıfır tolerans vurgusu var. Bunları sosyal yaşamımızda, iş yaşamımızda, Türkiye’de kamusal alanda gördük mü bunları hayır. Türkiye temel hak ve özgürlükler konusunda 2009’un çok daha gerisinde. Bu çerçevede herhangi bir vurgu yok. Bu metin uygulanırsa Türkiye Avrupa standartlarının da üzerine çıkacak vurgusu ya da beklentisi bence çok iyimser bir yorum. Dolayısıyla buna katılmak mümkün değil” şeklinde konuştu.
Berçem KARTAL ALTUNAKAR’ın Özel Haberi-Tigris Haber