Surların taşlarının kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce sökülüp çalınmasına tepki gösteren Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun, tüm kesimleri surlara sahip çıkmaya çağırdı.
TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu, UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan Diyarbakır surlarının taşlarını kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce yerlerinden sökülerek çalınmasına ilişkin basın toplantısı yaptı. Diyarbakır Mimarlar Odasında düzenlenen toplantıda konuşan Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun,
Sur’da yaşanan çatışmalarla başlayan 4 yıllık sürecin kültüre, kente, çevreye, doğaya ve doğal mirasa çok büyük boyutlu zarar verdiğini dile getiren TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Hatun, bu süreçte binlerce tarihi yapının yıkıldığını dile getirdi.
‘BİRİLERİNE PEŞKEŞ ÇEKİLMİŞTİR’
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Sur’u Toledo yapacağız” sözlerine atıfta bulunan TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri, “Bu binlerce yıllık döneme tanıklık eden tarihi değerdeki yapı kalıntıları, devlet kontrolünde Dicle üniversitesi arazisindeki Dicle Nehri kenarına, molozlarla birlikte çöp yığınları şeklinde toplatıldı ve şu an görülüyor ki birilerine peşkeş çekilmiştir.” dedi.
‘ENKAZ YIĞINI ORTADA DURMAKTADIR’
Sur’un yıkımından sonra ilçenin tarihi dokusuna uygun olmayan evlerin yapıldığına işaret eden Doğan Hatun, “Sur ilçesinde yeni yapılar için Ankara’dan getirilen Sur’a yabancı yandaş mimarlarca tarihi dokuya uygun olmayan, usulsüzce projeler yaptırılıp yapı ruhsatları alındı. Yine aynı şekilde dışarıdan yandaş firmalar ve şahıslara bu yapım ihaleleri verildi. Projelerin uygulanmasıyla birlikte Sur mimarisine, surun tarihi dokusu ile alakası olmayan bazalt makyajlı cezaevi tipinde beton yapılar ortaya çıktı. Yaptıklarını ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ve şu an Sur’un bu bölgesi büyük bir enkaz yığını şeklinde ortada durmaktadır.” diye konuştu.
‘CEZASIZLIK TEŞVİK ETTİ’
Kente karşı işlenen tüm suçların cezasızlık ile sonuçlandığını söyleyen Hatun, tüm itirazlarına rağmen Ankara merkezli yıkım operasyonlarıyla Sur kentinin tarihinin en büyük ihanetini yaşadığını vurgulayarak, “Görüldüğü üzere cezasızlık durumu bazılarını suç işlemeye teşvik ettirmiş ve bazılarını da yeni suçlara yönlendirmiştir.” ifadesini kullandı.
‘YARGI DEVREYE GİRMELİ’
Surlardan taşların sökülerek çalınıp satılmasının Sur’daki yıkımdan kaynaklandığını dile getiren Hatun, “Son günlerde basında yer alan surlardan taşların sökülüp satılması ve yıktırılan tarihi evlerin malzemelerinin traktörlerle satılması tüm bu yıkım sürecinin sonucu olduğunu unutmamak gerekir. Yani tarihi surda bu dönemde yaşanan yıkım ve kırım sonucunda değersizleştirilen kültürel miras algısı bazılarına da bu taşların bu şekilde ticarileştirilmesini meşru hale getirmiştir. Tarihi değerlerin bu şekilde ticaret malzemesi olarak kullanılması trajiktir ve kabul edilebilir değildir. Tarihi Sur yıkımı sonrası bu değerli yapı elemanlarının bulunduğu moloz alanına basın dahi kimsenin alınmamasına rağmen birilerinin sanki kendi başına bu taşları sattığı algısı doğru değildir. Yani suçlu sadece gözaltına alınan iki kişi değildir, bu süreci yaratanlarda en az o kadar suçludurlar. Sur’daki bu yıkımı gerçekleştirenler bellidirler, illa suçlu aranacaksa suçlular yerlerinde oturmaktadırlar. Yargının bu noktada devreye girmesini bekliyoruz.” şeklinde konuştu.
‘HERKES SUR’A SAHİP ÇIKMALI’
Tüm kentin surlara ve Sur ilçesine sahip çıkması gerektiğine işaret eden Hatun, şöyle konuştu: “Tarih de bize göstermişti ki devletler-iktidarlar kendi dönemsel tarihleri için insanlığın ortak miraslarını ve kendilerinden önceki tarihi kolay bir biçimde harcayabilmektedirler. 1930’larda dönemin Diyarbakır Valisi Faiz Ergun’un talimatıyla Suriçi hava alsın diye Dağkapı bölümünü dinamitleyip yıkıldığı bilinmektedir. Yine aynı dönemde sözlü anlatılara göre; surlar gayri Müslimler tarafından yapılmıştır, değersizleştirilmelidir ve hatta yıkılmalıdır kanaati vardı, bundan dolayı dönemin Valisi surlardan bir taş söküp getiren herkese para vererek yıkmaya teşvik ettiği rivayeti vardır. Aynı zamanda başka bir dönem olan 1950’lerde Diyarbakır Belediye Başkanı Nuri Onur tarafından kendi mülkü olan Tekkapı karşısındaki apartman değer kazansın diye şu an Tekkapı olarak anılıp kullanılan surların bu bölümünü yıkıp mevcut geçidi açmıştır. Şu anda da benzer anlayışlarla surlara yaklaşıldığı görülmektedir. Yani tarih bir kez daha tekerrür etmiştir. Tüm bu anlatılardan da görülüyor ki tarih kültürel değerlere yaklaşımı daima not etmiştir. Eğer ki tarihe değerli bir iz bırakmak istiyorsak kültürel tarihi değerlerimizi korumamız gerekmektedir. Bu değerler bir kurumun veya bazı kişilerin korunmasına bırakılacak kadar önemsiz değillerdir. Bundandır ki tüm kenti surlara sahip çıkmaya çağırıyoruz.”
Kaynak: Güneydoğu Güncel