Diyarbakır’da STK’lardan hükümete çağrı: “Süreklileştirilmiş OHAL uygulamalarına son verin, gayrimeşru kayyum atamalarını geri alın, seçimle tecelli etmiş iradeye saygı gösterin ve başta eş başkanlar olmak üzere tüm seçilmişleri derhal serbest bırakın ve görevlerine iade edin.”
Diyarbakır Tabip Odası, HAK İnisiyatifi Diyarbakır Temsilciliği, İHD Diyarbakır Şubesi ve TİHV Diyarbakır Temsilciliği ortak bir açıklama ile seçilmiş belediye başkanlarının gözaltına alınmasına ve yerlerine kayyum atanmasına tepki gösterdi.
“BELEDİYE BİNALARI POLİS TARAFINDAN ABLUKAYA ALINMIŞ”
“Seçme ve seçilme hakkına yönelik baskılar derhal durdurulmalıdır” başlığı altında yapılan yazılı açıklamada, “21.10.2019 tarihinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Kayapınar Belediyesi Eşbaşkanı Keziban Yılmaz, Kocaköy Belediyesi Eşbaşkanı Rojda Nazlıer, Bismil Belediyesi Eşbaşkanı Orhan Ayaz evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmışlardır. Soruşturma dosyalarına kısıtlılık kararı konulan eşbaşkanlar Terörle Mücadele Şubesinde ve İl Jandarma Komutanlığında tutulmaktadır. Kayapınar ve Bismil Belediye hizmet binalarına da kolluk güçlerince baskın düzenlenip, arama işlemi yapılmıştır. Belediyelerde yapılan arama sonrasında, belediye binaları polis tarafından ablukaya alınmış, belediye yetkililerinin binalara giriş çıkışı da engellenmiştir.” denildi.
“BU UYGULAMALAR SEÇMEN İRADESİNİ TANIMAZLIKTIR”
Seçilmişlere yönelik gözaltı uygulamasının ve yerlerine kayyum atanmasının demokratik değerler ve hukukun üstünlüğü ile bağdaşmadığının belirtildiği açıklamada, “Hukukun üstünlüğünü savunan hak ve meslek örgütleri olarak belirtmek isteriz ki; yapılan yakalama, gözaltı ve arama işlemleri demokrasi ve hukukun temel kurallarının, seçme ve seçilme hakkının ağır bir şekilde ihlalidir. Bu uygulamalar seçmen iradesini tanımazlıktır. Belediye eş başkanlarının, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edilerek özgürlüklerinin kısıtlanması (gözaltına alınmaları), hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı uygulamalar olarak değerlendiriyor ve bu uygulamaları hukuken kabul edilemez buluyoruz. Eş başkanlar hakkındaki soruşturma işlemleri ve gözaltı kararları, dosyaya erişimin engellenmesi açıkça hukukun üstünlüğü ilkesinin olmadığını ve iktidarın yargıyı baskı aracı olarak kullandığını bir kez daha ortaya koymuştur.” denildi.
“HUKUK AYKIRILIK ARTIK BİR İSTİSNA OLMAKTAN ÇIKIP, BİR İDARİ PRATİK HALİNE GELMİŞTİR”
Halkın iradesine saygı gösterilmesi gerektiğinin altı çizilen açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Yargı erki, hükümetin siyasi rakiplerinin bastırılması için kullanılan bir araç olmaktan çıkmalı, yargı makamları yürüttükleri faaliyetler ve aldıkları kararlar ile demokratik değerleri, siyasi iktidarın politikalarından bağımsız icra etmeleri ve hukuka, adalete ve hukukun üstünlüğüne olan güveni ve saygıyı esas almaları gerektiğini bir kez daha hatırlamalıdır. İnsan hakları ve demokrasinin korunması, hukukun üstünlüğü ilkesinin yaşam bulması ile olanaklı olduğu ve herkes için geçerli olması gerektiği unutulmamalıdır. HDP belediye eş başkanlarına yönelik yargı makamlarınca açılan soruşturmalar, gözaltılar ve tutuklamalar ayrıca İç İşleri Bakanlığınca seçilen eş başkanların görevden uzaklaştırılıp, yerine kayyum atanması kararları, birlikte değerlendirildiğinde yargı ve idari erkin süreklileşen eylemleri söz konusudur. Hukuk aykırılık artık bir istisna olmaktan çıkıp, bir idari pratik haline gelmiştir. Hukuk, demokrasi, seçim artık tümden anlamını yitirmiş, bunun yerine yürütmenin yargı tarafından denetlenemeyen tahakkümü inşa edilmiştir. Halkın iradesinin yerini, atanmışların iradesi almıştır.”
“SÜREKLİLEŞTİRİLMİŞ OHAL REJİMİ…”
Türkiye’de yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının iyi bir sınav vermediğine vurgu yapılan açıklama şöyle devam etti: “Türkiye’de tarafsız ve bağımsız bir yargı yapılanması olmadığını, adil yargılanma hakkı önünde çok ciddi engeller olduğunu defalarca tecrübe ettik, etmeye de devam ediyoruz. Hukukun üstünlüğüne katkı sunmayan, seçenin iradesine saygı duymayan, seçilene güvence sağlamayan bu otoriter yaklaşım, derhal terk edilmelidir. Darbe girişimi sonrası KHK’ler ile kanunlara eklenen tüm düzenlemeler geri çekilmelidir. Bütün bu yaşatılanların sebebini Türkiye’nin içerisinde bulunduğu süreklileştirilmiş OHAL rejimi olduğunu görüyor ve bu durumun Kürt sorununun çözümsüzlüğüyle doğrudan bağlantılı olduğunu bir kere daha ifade ediyoruz.”
“GAYRİMEŞRU KAYYUM ATAMALARINI GERİ ALIN”
Türkiye’nin demokratikleşmesi ve insan hakları sorunlarını en aza indirebilmesinin yolunun seçme ve seçilme hakkının gerçek anlamda güvence altına alınmasından geçtiğine vurgu yapılan açıklamada hükümete çağrıda bulunuldu: “Süreklileştirilmiş OHAL uygulamalarına son verin, gayrimeşru kayyum atamalarını geri alın, seçimle tecelli etmiş iradeye saygı gösterin ve başta eş başkanlar olmak üzere tüm seçilmişleri derhal serbest bırakın ve görevlerine iade edin.” Kaynak: Tigris Haber