Hayvan kesim alanlarında özellikle sakatatların çevreye atılması sonucu kist hidatik hastalıklar için büyük tehlike teşkil ettiğini belirten uzmanlar, kurban kesiminin suyun temin edilebildiği yerlerde yapılmasının önemli olduğuna dikkat çekiyor.
Kurban kesimlerinin yapıldığı özellikle sokak ve mahalle aralarında, kesilen hayvanların hastalıklı doku ve organlarını hayvanlara yedirmeden derin çukurlara gömülmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bu tür sakatatlar dokunma veya solunum yoluyla insanlarda kist hastalığının çıkmasına sebep olabiliyor.
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastaneleri Göğüs Hastalıkları Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Abdurrahman Şenyiğit, Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla kesimin yapılacağı yerin seçimi, iç organların atılması, pişirilecek ette dikkat edilmesi gereken hususlar, saklanılacak etin muhafazası ve sağlık açısından tüketim şekli konularında bazı tavsiyelerde bulundu.
Kurban kesiminde yer tercihi konusunda toplum olarak hijyen konusunda duyarlı olunmadığını belirten Şenyiğit, “Kurban kesimi için maalesef çok duyarlı değiliz. Sokak ve mahalle aralarında hijyenik olmayan ortamlarda kurban kesiliyor. Bu sağlık açısından hiç uygun değildir. Kesinlikle belediyelerin gösterdiği özellikle suyun temin edildiği yerlerde kurban kesimi son derece önemlidir.” dedi.
Diyarbakır’da özellikle dikkat çeken bağırsaklar, karaciğer ve dalak gibi hayvanın iç organları tüketilmediği zaman doğaya atıldığını hatırlatan Şenyiğit, “Doğaya atılan bu organlar hayvanlar tarafından yenilebiliyor. Bu kist hidatik hastalıklar için büyük bir tehlike arz ediyor. Bazen kişiler tarafından alınmak istenmeyen kistli karaciğer dışarı atıldığında kedi veya köpekler tarafından alınıyor. Bunların dışarı atılan yumurtaları insanlar tarafından alındığında başta karaciğerimiz olmak üzere bizlerde de kist hastalığı ortaya çıkabiliyor veya kuruduğunda solunum yoluyla akciğerlerimizde kist hastalığı meydana gelebiliyor. Aynı şekilde kedi ve köpeklerin tüylerine bulaştığında onlara dokunmamız durumunda bu hastalık bize bulaşabiliyor. Organlarının mutlaka ehil ellerde gömülerek yok edilmesi lazım. Dışarı atılan bu tür sakatatlar sağlık sorunu oluşturabiliyorlar.” ifadelerini kullandı.
“KESİLEN HAYVAN ETİNİN 1-2 SAAT DİNLENDİRİLMESİ GEREKİR”
Hayvan kesildikten sonra etlerin hemen poşetlere doldurulmaması gerektiği tavsiyesinde bulunan Şenyiğit, “Bunun yapılması durumunda sıcak havanın etkisiyle bozulma meydana gelebiliyor. Etleri keserken büyük parçalara bölerek hemen içeri almamız lazım. Etler içeri alındığında ise +4 veya 5 derecelik ortamda 1-2 saat dinlendirilmesi gerekir. O gün tüketilmeyecek etlerin derin dondurucuya konulması gerekir.” şeklinde konuştu.
Şenyiğit, “Büyükbaş hayvan etlerinin hemen tüketilmemesinde fayda var. Bu özellikle yaşlılar için büyük önem arz ediyor. Çünkü ölü sertliği dediğimiz bir durum var ve bu, hayvanlar için de geçerlidir. Hayvan öldüğü zaman etinde sertlik meydana gelir. Kapalı bir ortamda 4-5 santigrat derecede dinlendirildiğinde o et kendini bırakır ve daha rahat pişirilebilir.” diye belirtti.
Kurban etinin hemen tüketilmesinin özellikle yaşlılar açısından tavsiye edilmediğini söyleyen Şenyiğit, “Bazen kurban etinin çok hızlı bir şekilde tüketildiğini görüyoruz. Bunun yapılmasının yaşlılar için faydalı olmadığını ifade etmek isterim. Et, piknik ortamında mangal üzeri pişirilecekse en az 10 santimetrelik bir mesafenin olması, alev veya korun üzerinde tutulmaması lazım. Çünkü o alev, et üzerinde proteinleri denatüre ederek hem etin bozulmasını hem de içinin pişmemesine sebep oluyor. Aynı zamanda etin dışı da kömürleştiğinden kanserojen bir etki oluşturabilir.” dedi.
“DERİN DONDURUCUYA BIRAKILAN ET 6 AYDAN FAZLA BEKLETİLMEMELİDİR”
Etin saklama şekilleri konusunda sağlık açısından tüyolar veren Şenyiğit, “Saklanacak etler ne büyük ne de küçük parçalar olmalıdır. Etleri, yemeklik parçalar halinde saklamakta fayda var. Eğer bu et buzluğa konacaksa bir veya iki hafta içerisinde tüketilmesi lazım. Buzluğa konan et buzluktan çıkarılıp çözüldükten sonra muhakkak tüketilmelidir. Tekrar dondurulması durumunda bozulur ve sağlığa zarar verir.” diye aktardı.
Şenyiğit, “Etin çözülmesinde bazıları eti sıcak suya veya kışın kalorifer peteğinin üzerine bırakarak hızlı çözülmesini sağlıyor. Bu sağlıklı değildir. En ideal olanı eti buzdolabında sebzenin üzerine bırakıp kendiliğinden çözülmesini sağlamaktır. Derin dondurucuya bırakılan etin maksimum tüketim süresi 3 ile 4 aydır, ancak 6 ayı geçmemelidir. Derin dondurucuya bırakılan et, 6 aydan fazla bekletilmemeli ve öncesinden tüketilmelidir.” ifadelerini kullandı.
“ET İLE BERABER YOĞURDUN TÜKETİLMESİNİ TAVSİYE ETMİYORUZ”
Sağlık açısından etin faydalarına ve tüketilme şekline de değinen Şenyiğit son olarak şunları söyledi: “Etlerde her türlü vitamin vardır. Ama C ve E vitaminleri yoktur. Onun için etlerin sebzeyle pişirilmesinde çok büyük fayda var. Bu şekilde C ve E vitamini de almış oluruz. Et ile beraber yoğurdun tüketilmesini tavsiye etmiyoruz. Çünkü vitaminlerin emilmesi engellenebiliyor. Genellikle etler ayranla tüketiliyor. Bu pek önerilen bir şey değildir. Et de karbonhidrat olmadığı için çok fazla doygunluk vermez. Kişi, bazen 2 veya 3 porsiyon et yediği zaman farkına varmayabiliyor. Özellikle kolesterolü yüksek, damar sertliği ve 60 yaş üstü hastalar dikkat etmelidirler. Özellikle yaşlılar porsiyon seçimlerinde dikkat etmesi, çok ağır ve yağlı yemek yememesi lazım. Bazen televizyonlarda kuyruk yağı yenilmesi gerektiği söyleniyor fakat bu herkes için geçerli değildir. Çalışan insanlar açısından belki bir şey fark etmeyebilir fakat kolesterolü, karaciğer yağlanması, damar sertliği olan kişilerin et tüketiminde çok dikkatli olmasında fayda var.” Kaynak: İLKHA