Selahattin Demirtaş, SEGBİS aracılığıyla katıldığı duruşmanın ikinci gününde yaptığı savunmada “Defalarca Kandil’de KCK üst yönetimiyle görüşmeye gittik. Tamamı da Hükümetin bilgisi, desteği ve onayıyla gerçekleşti. Kara yoluyla gidişlerimizde, Sınıra kadar da İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik personelinin korumasında gittik. Dönüşte de Hükümet ile görüştük” dedi.
HDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı davanın duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam ediyor. Demirtaş bugünkü duruşmaya da Edirne Cezaevinden SEGBİS aracılığıyla bağlandı. Dünkü duruşmada hakkında düzenlenen fezlekelerdeki çelişkilere ve hukuka aykırılıklara dikkat çeken Demirtaş başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Süleyman Soylu olmak üzere hükümet yetkililerinin kendisine yönelik ifadelerine cevap vermişti. Demirtaş bugünkü duruşmada sözlerine “2010-2011’de çok sayıda parti üyemiz AKP-Cemaat ortaklığıyla tutuklanmıştı. Onlara sahip çıkma faaliyetlerimiz nedeniyle, aynı Cemaat savcıları tarafından biz de terör örgütü üyesi olarak suçlandık ve 9 yıl sonra bu defa da ben yargılanıyorum” diyerek başladı.
’10 YILDIR BİZE YAPILAN HER ŞEYİN ARKASINDA AKP VAR’
Demirtaş savunmasına devam ediyor:
“Devlet içinden bize yönelen Cemaatçi yapı bizlere saldırdıkça AKP bunu alkışladı. Çünkü biz, AKP’ye karşı etkili bir muhalefet yapıyorduk. Son seçimde de gücümüz ortaya çıktı. AKP, bize yönelen o saldırıların siyasi parçası oldu her zaman. Bugün olduğu gibi. 10 yıldır bize yapılan her şeyin arkasında AKP vardır. Neden? Türkiye’nin çıkarları için mi? Toplumun çıkarları için mi? Hayır. Koltukları için. Rant için. Çıkarları için.
‘BİZİ İMRALI’YA 23 DEFA DEVLETİN SAHİL GÜVENLİK GÜÇLERİ GÖTÜRDÜ’
Beni, ‘Sayın Öcalan’ dediğim için, ‘Onunla görüşülsün’ dediğim için yargılıyorsunuz ama devletin sahil güvenlik güçleri, partimin heyetini 23 defa Marmara’daki İmralı Adasına götürdü. Bunların sekizinde bizzat ben vardım.
‘DEFALARCA KANDİL’E HÜKÜMETİN BİLGİSİ, DESTEĞİ VE ONAYIYLA GİTTİK’
Defalarca Kandil’de KCK üst yönetimiyle görüşmeye gittik. Tamamı da Hükümetin bilgisi, desteği ve onayıyla gerçekleşti. Kara yoluyla gidişlerimizde, Sınıra kadar da İçişleri Bakanlığı’na bağlı güvenlik personelinin korumasında gittik. Dönüşte de Hükümet ile görüştük. Şimdi de, İmralı’da ve Kandil’de defalarca görüşmeler yaptığımız kişilere 2010’da, 2011’de ‘sayın’ demişim diye, ‘onlarla görüşülsün’ demişim diye yargılanıyorum. İşte ilkesizlik budur.
‘BÜROKRATLAR SICAK YATAKLARINDAYKEN BİZ CANIMIZI ORTAYA KOYDUK VE BUNDAN DOLAYI YARGILANIYORUZ’
Çözüm sürecine karşı olan bir çok milletvekili ve bürokrat sıcak yataklarında yatarken bizler, yüz binlerce kilometre yol kat ediyorduk. Canımızı ortaya koyuyorduk. Ve bugün bizi, bundan dolayı yargılıyorsunuz.
‘BARIŞ GÖRÜŞMELERİ ÇÖKÜNCE TERÖRİST OLARAK TUTUKLANDIM’
Daha önce de söyledim; barış sağlansaydı herhalde duruşma salonunda olmazdım. Fakat barış görüşmeleri çökünce, terörist olarak tutuklanıp içeri alındım. Peki bu durum Türkiye Cumhuriyeti Devletinin çıkarlarına uygun mudur? Hayır. AKP’nin çıkarlarına uygundur.
‘ELÇİYE ZEVAL OLMAZ’ TABİRİNE İNSANLIK BOYUNCA DİKKAT EDİLDİ, ELÇİYE YÖNELİRSEN İTİBARINI YİTİRİRSİN
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, yaptığı işe, verdiği söze sadık olduğunu gösteremediği sürece, yeni olası barış girişimlerinde saygınlığını yitirmiş olacak. Çünkü bu tür barış görüşmelerinde, sürecin içinde olan kişiler ‘elçi’dir. Arabulucudur. Akil insandır. ‘Elçiye zeval olmaz’ tabiri vardır. Bu, insanlık tarihi boyunca dikkat edilmiş bir diplomatik, ahlaki ve etik bir kuraldır. Düşmanın bile olsa barış görüşmeleri yapan elçilere yönelirse saygınlığını, itibarını yitirirsin. Bundan sonra temasa geçecek uluslararası çevrelerin akıllarında hep, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu konularda güvenilir değil. Barış görüşmelerinde rol alan kişileri terörist yaftasıya içeri atmış’ notu olacaktır. Hükümetler geçicidir. Fakat devletler büyük, güçlü ve itibarlı olduklarını, özellikle bu tür işlerde göstermek zorundadırlar. Devlet demokratik bir devlet mi? Değil. Faşizan uygulamalar var, idamlar var, katliamlar var, köy yakmalar var. Var da var. Yapılmayan zulüm yok. Ama en nihayetinde devlet, son noktaya gelindiğinde kendi iç tutarlılığını korumak zorundadır.
‘DEVLET İTİBARI OLMAYAN BİR DEVLETE DÖNÜŞTÜ’
İtibarın sarsılmasının etkisini önümüzdeki dönemlerde daha net göreceğiz. Devlet kredi bulamıyor dışarıda. Bunun tek sebebinin ekonomik göstergeler olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır. Devlet, itibarı olmayan bir devlete dönüştü.
(Kaynak: Artıgerçek)