Güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırması gerekçe gösterilerek kamudan atılan ve kamuya alınmayan çalışanların durumuna ışık tutan emsal bir karara imza atıldı.
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin bir güvenlik görevlisi ile ilgili verdiği karar, taşerondan kadroya geçemeyen çalışanların haklarını yeniden kazanmaları için yol gösteriyor.
Diyarbakır Barosu avukatlarından, Av. Erhan Ürküt, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasına takılarak taşerondan kadroya geçemeyen işçiler için emsal olabilecek bir kararı Tigris Haber ile paylaştı.
Av. Ürküt, müvekkili olan bir güvenlik görevlisinin kimlik kartını kaybettikten sonra yeni bir kimlik kartı başvurusunda bulunan ve emniyetin güvenlik soruşturması sonucu kimlik kartı yenilenmeyen işçinin mağduriyetini Diyarbakır 2.İdare Mahkemesine taşıdı. Mahkeme işçiyi haklı bulan bir karara imza attı ve taşeron işçileri yakından ilgilendiren bir emsal karar ortaya çıktı.
Mahkemenin söz konusu kararını, güvenlik soruşturmalarını ve işinden edilen çalışanların haklarını Av. Erhan Ürküt gazetemize değerlendirdi.
‘BU ÇALIŞMA NEYE GÖRE YAPILIYOR, NASIL YAPILIYOR, KİMLER YAPIYOR BU KONUDA KİMSENİN BİR FİKRİ YOK’
Güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı meselesinin darbe girişimi sonrası sürecin ürünü bir uygumla olduğuna değinen Av. Ürküt, şunları söyledi: “Tabii biliyoruz ki 657 sayılı devlet memurları kanunundan kaynaklı güvenlik soruşturması meselesi çıktı ortaya. Yani bu aslında Kanun Hükmünde Kararname ile getirilen bir şey. İlk başta darbe girişiminden sonra insanlar ihraç edildi ve ondan sonra ihraçlar birikince, artış sağlanınca sonrasında güvenlik soruşturması diye bir mesele hayatımızın ortasına koydular. Daha çok kamu hizmetinde çalışan yurttaşlarla ilgili güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması adı altında bir çalışma başlatıldı. Bu çalışma neye göre yapılıyor, nasıl yapılıyor, kimler yapıyor bu konuda kimsenin bir fikri yok. Aslında biz ihraçların da bununla beraber olduğunu düşünüyoruz. İnsanlarla ilgili bir güvenlik soruşturması yapıldı ve bu güvenlik soruşturmasıyla insanlar ihraç edildiler. Daha sonrasında ise kamuya alımlarda ve taşerondan kadroya geçiş süreçleriyle ilgili temel şartlardan biri güvenlik soruşturması ve arşiv kaydı araştırmasının yapılması oldu.”
‘NEYE GÖRE BAŞARILI, KİME GÖRE BAŞARISIZ?’
Kadroya geçişte yapılan sınavlara değinen Ürküt, “ Siz yazılı sınavda yüz puan üzerinden en yüksek notu da alsanız daha sonrasında sözlü bir mülakata tabi tutuluyorsunuz. Sözlü mülakata sonrasında da başarılı ya da başarısız diye bir sonuç size bildiriliyor. İşte orada bir sıkıntı çıkıyor, yani temel mesele orada başlıyor. Bu noktada yazılı sınavın artık bir anlamı kalmıyor. Yazılı sınavdan 50 puan almak sözlü sınava geçiş için yeterli bir şey ama sonrasındaki başarılı ya da başarısız meselesine bakarsak, neye göre başarılı, kime göre başarısız? Burada değerlendirme neye göre yapılıyor. Daha öncesinde belirlenmiş mülakat soruları yok. Herkese farklı farklı sorular soruluyor. Yani, belli şablon bir soru yok. Tabii burada bir de güvenlik soruşturması devreye giriyor” şeklinde konuştu.
‘ÇOK İLGİNÇ GÜVENLİK SORUŞTURMASI HİKÂYELERİ VAR’
Güvenlik soruşturması meselesinin ucu açık bir mesele olduğunu ifade eden Ürküt, “Biliyoruz ki, şuan ki yargılamalarda hâlihazırda devam eden dosyalarda güvenlik soruşturması meselesinde gelen kayıtlarda genellikle kişinin kendisiyle ilgili bir mahkûmiyet kararı yoksa bile ailesinden akrabasından biri devlete karşı işlenmiş bir suçtan ceza almış olabilir. Veya öğrencilik döneminde bir basın açıklamasına katılmıştır. On yıl önce öğrenci iken üniversitenin derneğinde bir kermese katılmıştır. Veya bir karar protesto edilmiştir, orada durmuştur. Ama onunla ilgili herhangi bir yargılama, soruşturma açılmamış. Veya günümüzün güncel bir meselesi sosyal medya; sosyal medyadaki paylaşımlarınızdan muhalif olduğunuz anlaşılıyorsa açıkçası güvenlik soruşturmasından geçemiyorsunuz. Aslında çok ilginç güvenlik soruşturması hikâyeleri var. Köylerden filan soruluyor; bu vatandaş kim? Muhtardan tutun, köylülerden tutun birçok kimseye soruluyor. Es kaza muhtarla bir husumetiniz varsa hakkınızda olumsuz bir görüş bildirilebilir. Böyledir diye demiyorum ama bu bir ihtimaldir. Yani, burada esas sorun güvenlik soruşturmasının kriterlerini de bilmiyoruz. Bundan dolayı birçok kişi mağdur” diye konuştu.
MAHKEME HAKLI BULDU, KİMLİK KARTINA KAVUŞTU!
Kadroya geçemeyen, memuriyete alınmayan ya da memuriyeti sonlandıran çalışanları ilgilendiren emsal bir karara işaret eden Ürküt, “Yakın zamanda bir dosyamızda bir güvenlik personeli kimlik kartını kaybetmesi üzerine emniyete başvuru yapıyor, güvenlik kartının yenilenmesini talep ediyor ama emniyet kendisinin güvenlik soruşturmasına tabi tutulduğunu ve bu güvenlik soruşturmasıyla birlikte güvenlik kartının kendisine verilemeyeceği bildiriliyor. Biz bunun üzerine İdare Mahkemesine dava açtık. Burada mesele şu; müvekkilimizle ilgili herhangi bir mahkûmiyet kararı yok, hakkında açılmış bir soruşturma dahi yok. Müvekkilin sosyal medya hesabı da yok. Müvekkilin köyünden ya da şuradan buradan bir arşiv araştırması yapılıp yapılmadığını da bilmiyoruz. Ama öğreniyoruz ki, müvekkilimizin ailesinden ‘örgüt üyeliğine’ ilişkin birkaç kişinin yargılanmasına devam ediliyor. Yani, onlarla ilgili de kesinleşmiş bir hüküm de yok. Bu gerekçe gösterilerek müvekkil güvenlik soruşturmasından geçememiş. Bizim iddiamız şuydu; anayasanın 38’inci maddesine göre ceza soruşturmasının şahsiliği ilkesi var. Bundan dolayı bir kişi hakkında herhangi bir soruşturama ya da bir mahkûmiyet kararı yoksa 657 sayılı devlet memurları kanunundaki memurluğa kabul şartları açısından da bir engel olmadığı için işine son veremezsiniz. Güvenlik kartını da geri vermek zorundasınız. Mahkeme de tam da bizim iddialarımız doğrultusunda gerekçe oluşturdu ve müvekkilin güvenlik kartının iadesine karar verdi” diye yorumladı.
‘ATILAN İŞÇİLERİN 60 GÜN İÇİNDE İDARE MAHKEMESİNE İPTAL DAVASI AÇMALARI GEREKİYOR’
Taşeron işçileri de ilgilendirdiğini değerlendiren söz konusu emsal karara istinaden işçilerin itirazda bulunmalarını ve İdare Mahkemesine dava açmalarını salık veren Ürküt, “Tabii burada taşeron işçilerine yönelik bir mesele çıkıyor karşımıza. Taşeron işçilerinin 2 Nisan 2018 tarihi itibariyle kadroya geçişleri tamamlanmış oldu. Ama güvenlik soruşturmasına takılmak suretiyle kadroya geçemeyenler de oldu. Bununla ilgili haberler de basına yansıdı; Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden 242, Bağlar Belediyesinden 255 ve Yenişehir, Sur, Kayapınar, Ergani ve DİSKİ’den toplamda yüzlerce işçinin güvenlik soruşturması gerekçesi ile işine son verildi. Buradan işine son verilen herkese şu çağrıyı yapmak isteriz; muhakkak itirazlarını yapsınlar. İtirazları reddedildikten sonra ise 60 gün içinde İdare mahkemesine dava açabilirler. Yani, işine son verilerek kadroya geçişleri sağlanamayan işçilerin 60 gün içinde İdare Mahkemesine iptal davası açmaları gerekiyor. Bunu da kısa sürede yapmaları gerekiyor, çünkü ben eminim ki taşeron olup da kadroya geçecek olan arkadaşların yüzde 90’ının az önce bahsettiğim mahkeme kararı örneğiyle kadroya geçişlerinin sağlanmadığını düşünüyoruz. Zaten eğer bir kişi hakkında bir mahkûmiyet kararı varsa o kişi devlet kurumunda çalıştığı için görevine son veriliyor ve zaten hükümlü hale geliyor. Ve kişinin hakkında bir mahkûmiyet kararı da olmadığı için muhtemelen ailesinden ya da yakın çevresinden dolayı güvenlik soruşturmasından geçmemiş olabilir” ifadelerini kullandı.
‘İTİRAZ USULÜ FARKLI MERCİLERE YAPILIR’
Yine itiraz merci konusunda tezatlık oluşturan hususlara değinen Ürküt, şöyle konuştu: “Tabii itiraz meselesi de ilginç; çünkü oluşturulan komisyon size diyor ki, ‘ben sizi güvenlik gerekçesi ile işe alamıyorum, kadroya geçişinizi sağlayamıyorum’. Ve siz itirazınız da yine onlara yapıyorsunuz. Burada bir tezatlık var. Zaten kendi kararını vermiş bir kurum, itirazınız üzerine kendi kararından dönmez. Hukukta da böyle bir itiraz usulü yoktur. İtiraz usulü farklı mercilere yapılır. Örnek veriyorum; Diyarbakır 4’üncü cezada yargılanıyorsanız ve itirazınız yapılacaksa 5’inci ağır cezaya veya en yakın ağır ceza mahkemesine yaparsınız. Şimdi buradaki tezatlık şu; kimi kime şikâyet edeceksiniz? Tabii itirazlarla ilgili üç günlük çok kısıtlı bir süre de konulmuş. Bazı kurumalarda bu itiraz süresi KHK’larda yer olmamasına rağmen iki güne düşürülmüş. Bu da yanlış bir durum ama her halükarda kendisine tebliğ yapıldığı gibi derhal itirazlarını tekrar aynı kuruma yapsınlar. İtirazları reddedilirse, itirazın tebliğ edildiği tarihten itibaren 60 gün içerisinde İdare Mahkemelerine dava açmak zorundalar. Eğer dava açmazlarsa hak kayıpları ciddi bir noktaya gelecek. Çünkü burada işçilerin geçmişe dönük hak ve alacakları sorunu da ortaya çıkıyor. Kadroya alınma şartı vardı, neydi bu; varsa davanız ya da icra takibiniz vazgeçin diyorlardı. Siz ondan vazgeçtiniz. Bir de dediler ki tüm alacaklarınızdan vazgeçtiğinize dair bir dilekçe verin, yani tüm haklarınızdan feragat edin öyle gelin ve o halde sizi alacağız. Şimdi bu vatandaşlar kadroya geçebilmek için bu haklarından feragat ettiler ama kadroya da geçemediler. 4857 sayılı iş kanununa göre bu durum haklı fesih nedenidir. Çünkü sizi devlete karşı tehlikeli bir vatandaş olarak görüyor ve haklı bir nedenle işinize son verdim diyor. Burada tazminatınızı ödememe gibi bir risk var ortada. Ama KHK’da tazminat ödenir diye bir düşünce de var. Yani, burada da bir kesinlik yok. Bütün bu meseleler aslında sıkıntılı meseleler. Yani vatandaş bu durumda her şeyden oldu; hem işinden oldu hem bunca yıllık emeğinden oldu. Tabii bununda ötesinde güvenlik soruşturmasına takıldığınız için başka bir işe girmeniz, özellikle de büyük şirketlere girmeniz de sorun. Yani, aslında bu taşeronluk meselesinin problemleri şimdi ortaya konuluyor.”
36’NCI MADDE: MÜEBBET İŞSİZLİK!
Kadroya alınmayan taşeron işçilerin iş akitlerinin sonlandırılmasına ilişkin konuşan Ürküt, SGK 36’ıncı maddeye de açıklık getirdi: “SGK’nın işçinin işten çıkışını belirten numaralandırılmış kodları vardır. Bunlardan 36’ıncı madde güvenlik soruşturması meselesini ortaya koyan bir maddedir. Yani, 36’ıncı madde OHAL ve KHK kodudur aslında. Siz nereye giderseniz gidin 36’ıncı maddeden çıkışınız verildiği için size bir önyargı ile bakılacaktır. SGK kodunda 18’inci madde ise haklı nedenle işine son verilme kodudur. Yani, 18’inci maddeden çıkışınız yapıldığında birçok hakkınız saklı kalıyor. 36’ıncı maddeden çıkışınız yapıldığında ise adeta fişleniyorsunuz ve bir daha işe girişiniz zorlaşıyor. Hukuk devletinde böyle şeylerin olmaması gerekiyor.”
ANAYASANIN 38. MADDESİNDE YER ALAN CEZA SORUMLULUĞUNUN ŞAHSİLİĞİ İLKESİ GEREĞİNCE…
Diyarbakır 2. İdare Mahkemesinin söz konusu kişi ile ilgili kararı ise şöyle: “Konusunda herhangi bir işlem kaydına rastlanmadığı görülmekle birlikte, güvenlik soruşturması kapsamında davacının kardeşlerinin çeşitli terör örgütlerine üyeliklerinden bahisle devam eden ceza davaları nedeniyle güvenlik soruşturmasının olumsuz olduğu belirtilmiş ise de anayasanın 38. maddesinde yer alan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesi gereğince, yakınlarının görüş ve eylemleri gerekçe gösterilerek davacının güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak değerlendirilmeyeceği, davacının terör örgütlerine veya MKG devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum ve gruplara iltisakı veya irtibatı bulunduğunu ortaya koyan hukuken kabul edilebilir somut bir tespitin davalı idare tarafından ortaya konulamadığı dikkate alınarak güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığı gerekçesiyle silahsız özel güvenlik kim kartının yenilenmesi talebinin reddi ile özel güvenlik kimlik belgesinin ve çalışma izinin iptaline yönelik tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”
Kaynak: Tigris Haber Gazetesi