Diyarbakır Tabip Odası başta olmak üzere kentteki sağlık örgütleri sağlıkta yaşanan sorunlara dikkat çekti. Birinci basamak sağlık sisteminin güçlendirilmesi, sevk sisteminin kurulması, acil servislerde sadece acil hastalara hizmet verilmesi ve sağlıkta şiddetin durdurulması talepleri dile getirildi.
Diyarbakır Tabip Odası, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, Diyarbakır Diş Hekimleri Odası, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği (SHU-DER) Diyarbakır Şubesi, birinci basamak sağlık sisteminin güçlendirilmesi, sevk sistemi kurulması, acil servislerin sadece acil hastalara hizmet verilmesi ve sağlıkta şiddetin durdurulması için Diyarbakır Tabip Odası’nda ortak bir basın açıklaması yaptı.
Ortak açıklamayı, Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Mehmet Şerif demir okudu.
“80 MİLYON NÜFUSLU ÜLKEDE 120 MİLYON KİŞİ ACİLE GİDİYOR”
“Birinci basamak sağlık sistemi güçlendirilmeli, sevk sistemi kurulmalı, acil servislerde sadece acil hastalara hizmet verilmeli ve sağlıkta şiddet durdurulmalıdır” talebinin dile getirildiği açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Ülkemizde şiddet kol geziyor. Yaşamın her anında şiddeti besleyen, neredeyse kutsayan bir iklim var. Ülkeyi ve sağlık sistemini yönetenlerin, duygusal ve kırılgan zemini olup tüketim nesnesi haline getirilen sağlık hizmetindeki şiddete karşı hiçbir ciddi adımı olmadı. Sağlıktaki şiddet eğilimini önce inkâr eden, ardından şiddetin mağduru hekimleri ve sağlık çalışanlarını suçlayan idareciler; olaylar yılda en az bir hekim ya da sağlık çalışanının ölümüne, yüzlercesinin yaralanmasına ve binlercesinin sözlü ya da fiili tacizine dönüşünce şekilsel ve kararlılık içermeyen adımlarla oyalama yoluna gittiler. Sağlık hizmeti sunarken şiddete uğrayan, öldürülen, bıçaklanan, kafasında mermer kırılan, tekmelere maruz kalan, küfür ve hakaret edilen hekimlerin ve sağlık çalışanlarının arkasından timsah gözyaşları döktüler. Oy kaybederiz kaygısıyla her beklentilerinin anında ve talep ettikleri biçimde karşılanmasını isteyenlerin sırtını sıvazladılar. Örneğin gittiği Aile Sağlığı Merkezinde, olmayan hastaya ilaç yazılmasını, saptanmayan hastalığa tedavi uygulanmasını, gerekmeyen raporun verilmesini, istediği her ilacın reçete edilmesini istemekle kalmayıp usulsüz ve etik dışı talebinin karşılanmaması durumunda şiddete başvuran binlerce insan, sıradan bir kavgaya, karşılıklı darba karışmış gibi muamele gördü. 80 milyon nüfuslu ülkede 120 milyon kişinin acil servislere gittiği yanlış kurgulanmış bu sitemde kendi hastasının ve yakınlarının beklentileri karşılanmadığı anda acil servisleri savaş alanına çeviren, acil servis içerisinde cinayet işleyebilen, sağlık çalışanlarının yanı sıra sedyede yatan başka hastaların bile ölümüne yol açan bir cinnet ortamı sıradanlaştı. Ne bir Aile Sağlığı Merkezinde ne de herhangi bir hastane ortamında sözel ya da fiili şiddete hiç kimsenin kalkışamayacağı, şiddete sıfır tolerans gösterileceğine dair caydırıcı, sonuç alıcı ve somut adımların atılması artık zorunluluktur.”
SAĞLIKTA ŞİDDET ARTIYOR
Gelişmiş ülkelerde sağlık hizmetlerine atıfta bulunulan açıklamada, “2018 Yılında kişi başına yapılmış olan ortalama 2030 liralık sağlık harcamasının sadece 88 lirası koruyucu sağlık hizmetleri için yapılmış, 1. basamak sağlık hizmetlerini kuvvetlendirmek adına yatırım yapılmamış, 1. basamak sağlık kurumları değersizleştirilmiştir. Sağlık hizmetinin kışkırtılmış talebe göre değil de bilim ve gereksinimler doğrultusunda yönetilebileceği “sevk zincirinin” adı bile anılmamaktadır. Büyük propaganda ile getirilen “Aile Hekimliği“ uygulaması hekimlerin gelirlerinde artış sağlamakla birlikte, hekimlerin iş ve gelir güvencesini ortadan kaldırarak devletin-hükümetlerin birinci basamaktaki sorumluluğu hekimler üzerine yıkma programının ötesine gidemedi. Binasından alt yapısına kadar şiddete de zemin hazırlayabilecek koşulların iyileştirilmesi için adım atılmadı. Sıfır nüfuslu, binasız sanal ASM’lerin açılması ile sistem sürdürülmeye çalışıldı. Birinci basamak ekibinin bir parçası olan sağlık personelini de güvencesiz hatta çoğu zaman taşeron şirketler üzerinden çalışmak zorunda bıraktı. Partilerin dönemsel çıkarlarına, siyasetçilerin günlük popülist yaklaşımlarına kurban edilmemesi, aşılama, takip, kontrol, eğitim ve önleyici tıp uygulamaları ile sağlık tüketimine değil de insanların koruyucu hekimlik esaslı sağlıklı bir yaşam sürmelerine odaklanması gereken 1. basamakta da şiddet ne yazık ki her geçen gün artıyor.” denildi.
SAĞLIKTA ŞİDDETE KARŞI GÖREV’E
Açıklamada son olarak, sağlıkta şiddete karşı 17 Nisan iş bırakma eylemi hatırlatılarak, “Sağlıkta Şiddeti Önleme Günü” olan 17 Nisan’da “Ya Sağlıkta Şiddet Duracak Ya Da Biz Sağlık Sistemini Durduracağız!” söyleminin kararlılığıyla İş Bırakma – GÖREV eylemi gerçekleştireceğimizi bir kez daha duyurmak istiyoruz.” ifadelerine yer verildi.