Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği Başkanı Şükrü Abay, Amatörce yapılan bir ankete göre en fazla meme kanseri kadın hastanın Diyarbakır’da olduğunu belirterek, “Diyarbakır’da geçen Aralık ayında yaptığımız anketimiz oldu ve 7 Bin 100 kanser hastamız olduğunu öğrendik. Amatörce bir çalışma yaptık ama bizim tahminimiz 10 Bine yakın olduğu yönünde. Bunun 3 Bin 700 kişisi meme kanserini taşıyor. Bunu Türkiye’deki nüfus ortalamasına böldüğümüzde Diyarbakır’da birinci sırada olmuş oluyor” dedi.
Öncelikle Türkiye Ve Diyarbakır Bazında Kanser Hastalığıyla Mücadele Konusunda Tedavi Yöntemleri Yeterli mi?
“26 yıldan beri 4 tane kanser atlattım. Bu kanserleri atlatmadaki tedavi biçimim kemoterapi ve radyo terapi görmeyerek oldu. Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde uygulanan bir tedavi sistemi var. Hasta kanserse akla gelen ilk şey kemoterapi ve radyo terapi oluyor. Kemoterapinin uygulanması için 20’den fazla tahlil ve tetkik uygulanmalıdır. Tetkikler sonunda hastaya uygulanacak kemoterapinin şekli ve dozu belirlenir. Ancak görüyoruz ki ilimizde kemoterapiler uygulanırken bunlar çokta dikkate alınmıyor. Kanserin çeşidine göre ezberlenen tedavi şekilleri uygulanıyor. Tabi isabetli tedaviler olmayınca bir süre sonra tedavi şekilleri değişiyor. O zamanda önceden uygulanan kemoterapi boşa uygulanmış oluyor. Kemoterapi bildiğiniz atom bombasına eş değerdir. Vücudun içine atılan kemoterapi kanserli hücrelerle beraber sağlıklı hücreleri de yok ediyor. Diyarbakır’da kemoterapiden sonra çok sayıda hastayı kaybediyoruz. Mesela geçen yıl yazın 2 ayda 85 kader arkadaşımızı akciğer kanserinden toprağa gömdük”
Bu bahsettiğiniz durum hastaların denek olarak kullanıldığı, kafadan savma bir tedavi uygulandığının göstergesi olarak kabul edilebilinir mi?
“Elimizde resmi bir belge olmadan kafamızdaki şüphelerle böyle bir sonuca varmamız imkansız oluyor. Ancak benzer görüşler bizim kulağımıza da çok fazla geliyor. Bunun raporlanmadan tarafımızca onaylanmasının imkanı yok. duyumlarla hareket edemiyoruz. İlimizdeki kemoterapiden tutun da radyo terapiye kadar kanserle mücadele konularında çok memnun değiliz. İstanbul veya Ankara’daki ileri düzey hastaneler ve buradaki tedavi sisteminin pek uyuşmadığını söyleyebiliriz. Toplumda kanser söz konusu olunca herkes büyükşehirlere gitme gereği duyuyor. bu durumda Diyarbakır’da bizleri çok üzüyor. Neden burada kanserle mücadele konusunda tam donanımlı tedavi merkezleri olmadığını algılayamıyoruz. Burada büyük bir güvensizlik olduğu için kimse burada tedavi olmak istemiyor. Sadece sistemde tek değil, doktor ve hasta ilişkisinde de büyük sorunlar var”
Doktor ve hasta ilişkisi sorunlu dediniz. Bunu biraz açar mısınız?
“Doktorlarımız ne yazık ki kanser hastalarıyla nasıl konuşacaklarını bilmiyorlar. 26 sene önce doktor yüzüme karşı sen kansersin dedi. Hatta 6-7 ay ömrün kaldı dedi. Zihni ve bilinci yerinde olan biri bunu söyleyemez. Bir doktor bir hastaya böyle yaklaşmamalı. Mesela ben o tavırdan sonra 10 günde 12 buçuk kilo verdim”
Bahsettiğiniz sistematik bozuklukların giderilmesi için dernek olarak siz bir girişimde bulundunuz mu?
“Derneğimizin kuruluşunun altındaki en büyük neden sistematik sorunları çözmekti. Öncelikle hasta odaklı çalışmayı tercih ediyoruz. Hastaya gerekli moral ve motivasyonun verilmesi için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Toplumdaki “Kanser olan ölür” anlayışını silmek için çalışmalar yapıyoruz. Devamında ise teşhis ve tetkiklerdeki eksikliklerin giderilmesi için çalışıyoruz. Kendi çabamızla tahlil sonuçlarını yorumlatacak doktorlara ulaşıyoruz”
Gönüllü refakatçı sisteminiz var. Bunu biraz açar mısınız?
“Gönüllü refakatçi sistemimizle il dışından gelen hastalar veya Diyarbakır’da olduğu halde sahipsiz olan hastalarımızın yanında kalıyoruz. Kanser öyle bir illet ki uzun süreli tedavi gerektirdiği için çevredekiler bir süre sonra hastayı yalnız bırakmayı seçiyor. Bizde o noktada devreye giriyoruz. Hastalarımızla iletişim kuruyoruz, onlarla beraber kader arkadaşlığı yapıyoruz. Kanserin en büyük düşmanı moral ve destek olduğu için bizde hasta dostlarımızın yanında kalıyoruz. Bay ve bayan arkadaşlar olarak gönüllü olarak refakatçilik yapıyoruz”
Kader arkadaşlığı dediniz bunun altındaki manaya biraz değinir misiniz?
“Kader arkadaşlığının bizler için manası çok derindir. Askerlik, iş, yolculuk arkadaşlıkları vardır ama kader arkadaşlığı onlara benzemez. Kader arkadaşları, aynı acıları çeken, hisseden kişilerden oluşur. Her kanser hastası bizim öz ve öz kardeşlerimizdir. Bir yerde bir hasta varsa onun acısı bizim acımızdır. Saat, mekan fark etmeden yanlarında olmaya hazırız. Biz kimseden katkı sağlamak amacında değiliz. Amacımız sadece ve sadece kader arkadaşlarımızla birlik olmaktır.
Dernek olarak planladığını plan, program veya projeler var mı?
“Yılda 2 kez farkındalık amacıyla konferans düzenliyoruz. Bu sene derneğimizde Kuran-ı Kerim, matematik, işaret dili, erbane, gitar, bilgisayar ve resim kursları vermeye başlayacaklar. Bunlar tamamen kanser hastaları ve ailelerine yönelik başlatıldı. Halk eğitim üzerinden hoca talep ettik, onlar gelip eğitim verecekler. Diyarbakır’da geçen Aralık ayında yaptığımız anketimiz oldu ve 7 Bin 100 kanser hastamız olduğunu öğrendik. Amatörce bir çalışma yaptık ama bizim tahminimiz 10 Bine yakın olduğu yönünde. Bunun 3 Bin 700 kişisi meme kanserini taşıyor. Bunu Türkiye’deki nüfus ortalamasına böldüğümüzde Diyarbakır’da birinci sırada olmuş oluyor. Bunun araştırmasını yapıyoruz. Onun üzerinde çalışıyoruz. Kanser yaygınlığının en aza indirilmesi için çalışmalara yön vereceğiz”
Lösemili çocuklar haftasına dair neler söylemek istersiniz?
“Lösemi, bir kan hastalığıdır. İliğin yeteri kadar kan yapmaması sonucu oluşan bir rahatsızlıktır. Lösemi hastalarına kan kanseri de deniyor. Tedavisi olan bir hastalıktır. Hastanın direnci ve tedavi şartları çok önemlidir. Hastanın moral ve motivasyonu çok önemlidir. İyi merkezlerde, iyi hekimlerle tedavi süreci geçirilmelidir. Lösemi hastalarının yattığı alan temiz ama hasta sahipleri sürekli şikayet ediyor. Doktorun hasta ve hasta ailesine davranış biçimi şikayet konusu oluyor. Onlar belki enfeksiyon tehlikesine karşı öyle davranıyorlardır ama izlenilen yol çok yanlış oluyor. Kafalarda soru işareti yaşanmasına neden oluyor. Tüm hastalarımıza şifalar diliyorum. Kanserden korkulmaması gerektiğini, savaşılması gerektiğini yeniden söylemek istiyorum”
Söz ettiğiniz yanlış iletişim kurma konusunda ilgili kurumlarla bir proje geliştirmeyi, çalışma yapmayı düşündünüz mü?
“Biz, Dicle Üniversitesi onkoloji hastanesine benzer bir öneride bulunduk. Haftada bir gün bütün refakatçileri ve sağlık personelini toplayıp bir eğitim verilmesi gerektiğini söyledik. Sağlıktan sorumlu vali yardımcımızla da görüştük. Hem bu konu üzerine hem de hastaların evlerine gidiş gelişlerinde toplu taşıma kullanmalarının zararına dair konuştuk. Bu konuda da bir çözüm üretmelerini istedik”
Yağmur ENSARİ’nin Özel Röportajı