‘Diyarbakır kent Sözleşmesi’ni sunan ve kent bileşenlerine imzaya açan Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Selçuk Mızraklı, toplumun tüm kesimlerine ve kent yaşamının ortaya çıkardığı tüm sorun alanlarına ilişkin çözüm önerilerini paylaştı.
‘Diyarbakır kent Sözleşmesi’nin sunumunu, HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayları Selçuk Mızraklı ve Hülya Alökmen Uyanık yaptı.
Bir Otel’de bugün yapılan bir toplantı ile bir araya gelen kent bileşenleri, HDP Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkan adayı Selçuk Mızraklı’nın sunumunun ardından ‘Diyarbakır kent sözleşmesi’ni imzaladı.
‘Diyarbakır kent sözleşmesi’nde şu alt başlıklar yer aldı: “Katılımcı yönetim, Ayrımcılık ve şiddetle mücadele, Dürüst, şeffaf ve hesap verebilir yönetim anlayışı, Toplumsal cinsiyet eşitliği, Rantçı değil, halk için belediye hizmetleri, Kent olanaklarına erişim, Gençlerin kent yönetimlerine katılımı, Çocuklar için yaşanılabilir bir kent, Çok kültürlülük, Kültür ve sanat, Eğitim ve çok dilli bir kent, yoksullukla mücadele ve sürdürülebilir kalkınma, Sağlık, engelsiz bir kent, Kent varlıklarının korunması, Yerel üretimin korunması ve yerel ekonominin geliştirilmesi, Ekolojik bir kente doğru, Kentin geleceği.”
KAPİTALİST KENTLER İNSANLARI YIPRATIYOR!
Beş bin yıllık kentleşme serüveninin, yaklaşık son iki yüz yılda, gelişen kapitalizmle birlikte ekonomi, teknoloji, değişim; sağlık, eğitim, sanat ve kültürde lokomotifin kentler olduğunun belirtildiği kent sözleşmesinde, “Gelişen kentler aynı zamanda sorunların da daha çok büyüyüp gelişmesine, içinden çıkılamaz bir hale gelmesine ve nihai olarak toplumsal ayrışmalara yol açmaktadır. Yani insanlık tarihinin iniş çıkışları hep bu kentlerde, kentlerin belleğinde yer bulmaktadır. Toplumsal yapıda kapitalizmin de etkisiyle hızlı ve köklü dönüşümler görülürken hızlı kentleşmenin bu olumsuz sonuçları da üst üste yığılmaktadır. Bu yığılmalar kenti ve içinde yaşayanları yıpratmaktadır” ifadelerine yer verildi.
‘İNSANLAR KENDİ YAŞADIĞI ALANLARI DAHA DA ZENGİNLEŞTİRME ÇABASI İÇERİSİNDEDİR’
Toplumun kendini örgütlemesinde tarihsel bir kesit sunan sözleşmede, şu vurgulara yer verildi: “Bin yıllar öncesinden günümüze insanlar kendi yaşadığı alanları daha da zenginleştirme çabası içerisindedir. Bu çaba bir ilerlemeyi de kendisiyle birlikte getirmektedir. Kentleşme bu çabalar ve yönetim anlayışı üzerine şekillenmiştir.”
‘KATILIMCI YURTTAŞ ANLAYIŞI VE DİLİNİ HAKİM KILMALIYIZ’
Kapitalizmin küreselleşmesiyle beraber, sermaye yoğunlaşmasının gitgide arttığını ve devasa boyutlara ulaşan sermaye yoğunlaşmasının metropolleşmeyi kent gündemine taşıyarak kentsel sorunları daha da grift bir hale getirdiğinin belirtildiği sözleşmede kentte yaşayan tüm kesimleri kapsayan sivil toplum yapılanmaları ile yerel yönetim seçilmişlerinin işbirliğinin gerekliliğine vurgu yapılarak, “ Özgürlükçü yerel yönetim anlayışı yok olmuş, yaşamdan soyutlanmış, yurttaşa söz hakkı tanımayan bu alanları tekrardan kamusal alan haline getirmeliyiz. Bu kamusal alanı halkın doğrudan katıldığı aktif olduğu alanlara dönüştürmeliyiz. Edilgen yurttaş anlayışı ve dili yerine etkin ve katılımcı yurttaş anlayışı ve dilini hakim kılmalıyız. Halkımız tarafından oluşturulan meclisler, Sivil Toplum Oluşumları ile demokrasinin zeminini genişletip güçlendirerek demokratik işleyişi yerel yönetimlere hâkim kılmalıyız. Yerel yönetimler doğrudan katılımı esas alan, şeffaf, hesap verebilir ve birlikte yönetimin olduğu alanlardır. Bu biçimiyle mevcut belediyecilik anlayışını aşmaktadır. Bundan dolayı halka ait olanı halka rağmen değil, halk ile birlikte dayanışan, danışan bir yönetişim anlayışıyla çözen bir yerel yönetimler pratiği olmalıdır. Kentlerde ekolojik toplumsal yaşamı, doğa-insan, toplum-doğa dengesini kurarak yaşamak mümkündür. Akıl kadar duyguya yer vererek, toplumsal ve mekânsal düzenlemeleri geliştirerek yaşam alanlarına nefes boruları açılabilir. İnsanlar üretirken ve tüketirken doğa, toplum ve insanı esas değer alarak ekolojik bir yaşamı mümkün kılabilir. Bu temelde ekolojik yerel yönetim anlayışını benimsemiş, yerleşik yaşam alanlarını ekolojik köy ve kent olarak görmüş, tekelleşmenin her biçimine karşı durmuş bir toplum ve örgütlenme ile kırla kenti birleştirebilir ve yaşanılabilinir bir kent hedefini gerçekleştirebiliriz” denildi.
NASIL BİR KENT?
Birlikte “nasıl bir kent istiyoruz” sorusuna verdikleri cevaplarla kent sözleşmesini hazırladıklarının belirtildiği kent sözleşmesinde, katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik ve yerindelik ilkelerine vurgu yapılarak, “Buradan hareketle; Diyarbakır’ın gelişimi, yönetimi ve geleceği ile ilgili kararlar konusunda söz ve sorumluluk sahibi olmak istiyoruz. Kentimize sahip çıkıyoruz. Şehrimizin yönetiminde alınacak kararların ortağı olmak istiyoruz. Bundan dolayı; Şehrin yönetiminde şeffaflık ve denetlenebilirlik esas olmalıdır. İnsanlara hizmetin her aşamasında adalet ve eşitlik ilkesi gözetilmelidir. Yöneticiler, şehirde yaşayanların paydaş olduklarını bilerek halkın kentimizle ilgili tüm kararlara katılımını sağlamalıdır. Diyarbakır, bölük pörçük projeci bir anlayışla değil, doğal, tarihi, sosyo-ekonomik, mimari, kültürel ve insani tüm değer ve özelliklerini bir bütün olarak düşünen, çevre-insan dengesini merkezine alan planlarla yönetilmelidir. Şehrin tüm paydaşları, uzmanlar, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin dahil olduğu katılımcı bir süreçle bu planlar düzenli aralıklarla güncellenmelidir” denildi.
Diyarbakır Kent Sözleşmesi’nde 17 alt başlıkta kentin tüm kesimlerine ve sorun alanlarına yönelik çözüm önerileri sunuldu.
Buna göre;
1. KATILIMCI YÖNETİM:
Yaşadığı kentin yönetimine katılmak her bireyin temel hakkı ve sorumluluğudur. Her sokak, her mahalle, her ilçe, her il yerinden yönetilir. Toplumcu belediyecilik için yönetime katılım; mahalle/semt meclislerinin çoğulcu bir şekilde oluşturulmasını sağlamak, kent konseylerine birbirinden farklı düşünen aktörleri dahil ederek işlerlik kazandırmak yoluyla mümkün olacaktır. Seçimlerde tercihi ne olmuş olursa olsun bütün toplumsal kesimlerin kent yönetimine ortak edilmesi; muhtarlar, meslek odaları, emek örgütleri, sivil toplum kuruluşları, farklı dünya görüşlerini temsil eden dernek ve yurttaş girişimleri ile ortak çalışılması esastır. Yerel yönetimlerin ve halkın birbiri ile buluşup ortaklaşması esas alınmalıdır.
2. AYRIMCILIK VE ŞİDDETLE MÜCADELE:
Yerel yönetimler inanç, kimlik, kültür, parti ayırmaksızın kent hakkının kullanılması, özgür ve eşit yaşam için gereken araç, imkan ve örgütlenmeleri yaratır. Yerel yönetimler tüm farklılıklara saygılı davranarak toplumsal ihtiyaçlarını karşılar ve yönetime dâhil eder. Bu manada belediye, ayrım gözetmeksizin, farklı toplumsal kesimlerin sivil toplum çalışmalarına gereken hizmeti sunmakla mükelleftir. Yerel yönetimler ayrımcılık ve şiddet politikalarını tasvip etmez, bununla mücadele eder. Kenti paylaşan bütün canlıların sağlık, barınma ve yaşam hakkının korunması yerel yönetimlerin temel görevlerindendir.
3. DÜRÜST, ŞEFFAF VE HESAP VEREBİLİR YÖNETİM ANLAYIŞI:
Yerel yönetimler dürüstlüğü, şeffaflığı ve denetime açık hesap verebilirliği gerçek manada ve her bir yurttaşın ulaşabileceği bir formda sağlamakla yükümlüdür. Kent planları ve kent bütçesi, halk ve sivil toplum örgütleriyle birlikte, halkın ihtiyaç ve önerilerini temel alarak hazırlanır. Yerel yönetimler; şeffaflık ve hesap verilebilirlik noktasında kişi ve kuruluşların, yönetim organlarına ulaşmış soru ve eleştirilerini cevapsız bırakmamayı ilke edinir. Diyarbakır Yerel Yönetim aktörleri, sivil toplumun bir denetleyici aktör olduğu teamülünün yerleşip yaygınlaşması için örnek olmayı taahhüt eder. Kent planları, en geniş katılımla, doğa-insan dengesi gözetilerek yapılır, şeffaf izlenir.
4. TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ
Kadınların yerel yönetimlere eşit katılımı temel bir haktır. Kadınlar ayrımcılığa uğramaksızın kamusal alanda özgürce yer alır. Yerel yönetimler, kadınların adil ve eşit olarak, sosyal, kültürel, kamusal yaşama ve üretime katılması için her türden tedbir ve teşviki kadınların geniş katılımıyla planlar ve uygular. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden arındırılmış kadın kentleri kurmak için çalışır. Kadınların yerel yönetimlerde etkin olması için eşit temsilin esas alınması gereklidir. Sosyal, ekonomi ve belediye yönetim alanlarında kadın emeği korunup desteklenir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin her alanda sağlanması, yerel yöneticilerin temel görevlerindendir. Yerel yönetimlerde cinsiyet eşitlikçi bütçe uygulamaları esas alınır. Ekonomik, duygusal, fiziksel vb. şiddete uğrayan veya uğrama riski taşıyan kadınlara yönelik merkezler kurulması için çalışmalar yürütülür.
5. RANTÇI DEĞİL, HALK İÇİN BELEDİYE HİZMETLERİ:
Belediye hizmetlerinden kişisel rant sağlamak ve rant dağıtmak utanç verici bir suçtur. Kentte yaşayanlara ait olan tüm kent kaynakları kent yaşamını geliştirmek, halkın yaşam kalitesini arttırmak amacıyla kullanılır. Kent kaynakları ve üretimleri sadece halka, hakça ve adil hizmet olarak değerlendirilir. Kent içinde sosyo-ekonomik ayrışmanın önüne geçilmesi için yerel yönetimler üzerine düşeni yapmalı, kent bütçesini buna göre planlayarak yoksul bırakılan bölgelere öncelik tanımalıdır.
6. KENT OLANAKLARINA ERİŞİM
Konut, su, elektrik ve ulaşım kullanımı, kültüre ve kentin tüm olanaklarına erişim, temel insan hakkıdır. Yerel yönetimler; bu imkânların ucuz ve temiz bir şekilde kullanılması için gerekli çalışmaları yapar. Temiz ve ucuz içme suyuna erişim ve sağlıklı/temiz kentlerde yaşam tüm insanların en temel haklarından biridir. Bundan hareketle yerel yönetimler kentte temiz içme suyu sağlama ve hijyen çalışmalarını öncelikli kılmalıdır. Kentte yaşayan çocuk, yaşlı ve engelli dahil herkesin bu haklara en kolay ve en az maliyetle, güvenli ve sağlıklı erişmesini sağlamak yerel yöneticilerin öncelikli görevidir.
7. GENÇLERİN KENT YÖNETİMLERİNE KATILIMI:
Yerel yönetimler toplumun ve kentin bugünü ve geleceği olan gençliği gözetir; gençlere sosyal alan açarak, gelişim olanakları sağlar. Kent yönetiminde genç temsiliyetine önem verir. Yerel yönetimler, merkezi yönetim ve sivil toplum örgütleriyle birlikte gençlerin haklarının korunması, geliştirilmesi, bütün gençlerin sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşaması için programlar geliştirir. Gençliğin ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitim sorunlarının çözümüne dönük ortak projeler geliştirilmelidir. Gençler ve çocuklar için doğa, bilim, tarih vb. konularda kamplar düzenlenmelidir. Özgür ve açık üniversite ile e-kütüphanelerin oluşturulması için çalışmalar yürütülmelidir.
8. ÇOCUKLAR İÇİN YAŞANILABİLİR BİR KENT:
Yerel yönetimler Çocuk Dostu Kent Çerçeve Belgesi hazırlamalı ve çocuklarla ilgili çalışmalar yürüten sivil toplum örgütleri ile işbirliği halinde çalışmalı, çocuk birimi oluşturmalıdır. Çocuklar için anadilinde eğitim veren çocuk yuvaları, kreşler ve eğitim merkezleri kurmalıdır. Yerel yönetimler bu gibi hizmetleri sadece üstlenmekle kalmamalı, teşvik etmelidir. Bu bağlamda; Belediye kreşlerinin uyguladığı müfredatı uygulamak isteyen kurumlara eğitim desteği vermeli, çok dilli eğitim veren çocuk yuvaları ve kreşlere imkanları dahilinde mekan ve malzeme desteği sunma konusunda çalışma yürütmelidir. Kentte bulunan tüm çocukların özgür ve özgüvenli bireyler olarak yetişebileceği bir kent için çalışılmalıdır. Tüm çocukların yararlanabileceği çocuk bahçeleri, oyun ve bilim atölyeleri, gezi programları, sanat etkinlikleri ve spor kursları gibi faaliyetler çeşitlendirilmeli ve sunulmalıdır. Şiddet gören, istismara uğrayan çocuklar ile kimsesiz çocuklar için barınma, savunuculuk gibi hizmetler yürütülmeli, çocukların geleceğe güvenle hazırlanacakları ortamlar oluşturulmalıdır.
9. ÇOK KÜLTÜRLÜLÜK: Kentte bulunan tüm halklar, inançlar, mezhepler ve görüşlerin kendilerini özgürce ifade etme hakkı en temel insan haklarındandır. Kentteki inançlar, kültürler ve toplumsal hafızanın korunması ve geliştirilmesi konusunda çalışmalar yürütülmelidir.
Farklılıkların birer zenginlik olduğundan hareketle, din, mezhep, felsefi ve siyasi görüş ayrımı yapılmaksızın, tüm halkların ve inançların kendilerini özgürce ifade etme hakları savunulmalıdır. Bütün inançlara ayrımsız ve eşit hizmet götürülmesi sağlanmalıdır. Yerel yönetimler, Cami, Cemevi, Kilise ve Sinagog gibi ibadet merkezlerinin belediye hizmetlerini ücretsiz şekilde almalarını sağlar. Farklı inançların hizmet gördüğü ve kutsal kabul ettiği yaşam alanlarının, eğitim kurumlarının ve ibadethanelerin varlıklarını sürdürmelerine destekler. Farklı inanç gruplarına ait mezarlıkların tadilat ve temizlik işlerini düzenli olarak üstlenir.
10. KÜLTÜR VE SANAT: Bir kültür ve sanat başkenti olan Diyarbakır’ın yeniden aynı kimliğine kavuşması için tüm sanat disiplinlerinde faaliyetlerin yeniden ivedilikle başlamasını sağlar. Kültür – Sanat binalarının maksimum fayda ile sanatçıların hizmetine sunulmasını sağlar. Kentimizi dünya çapında temsil edebilecek büyük sanatsal prodüksiyonlar için çalışma yürütür. Özgün, nitelikli, tüketim kültürünü değil üretimi teşvik eden sanat festivalleri yapar. Özgün yapılan festivalleri destekler. Coğrafyamızın travmalarının üstesinden sanatla gelebilmek için her çocuğun erken yaşta en az bir sanat disiplininde kendini ifade edilmesinin yöntemlerini geliştirir; imkan ve olanaklarını yaratır. Bu hizmeti sunan kurumları destekler. Yapılan tüm sanatsal faaliyetlerin kendi öz kültüründen beslenmesine hassasiyet gösterir. Kentin birbirine yabancı ayrık gibi duran ilçe yapısını aşabilmek için kültürel izler taşıyan ve bellek aktarımında da önemli unsurlar taşıyan sanatsal (heykel-resim vb) üretimlerle kenti donatır.
11. EĞİTİM VE ÇOK DİLLİ BİR KENT: Kentte yoksul kesimleri de düşünerek Eğitim Destek kurumları tekrardan açılmalıdır. Ana dilde eğitim veren çok dilli kreşler ve çocuk evleri tekrardan açılmalıdır ve açılacak olanlara kira, malzeme, kaynak gibi destekler sağlanarak bu kurumlar yaygınlaştırılmalı, alternatifler oluşturulmalıdır. Çok dilli bir eğitim anlayışından yola çıkarak anadil çalışmaları desteklenmeli, anadillerini öğrenmek isteyenlere yönelik ücretsiz kurslar ve eğitim alanları düzenlenmelidir. Anadilde eğitim ve çok dilli bir eğitim anlayışından hareketle kentin sivil toplum dinamikleriyle birlikte (Özgür) Üniversite kurma çalışmaları başlatılmalıdır. Yerel Yönetimlerde anadilde hizmet anlayışıyla hareket edilmeli ve anadilde hizmet verebilecek personel istihdam edilmelidir. Çocukların anadillerinde okuyup yazmalarını teşvik edecek etkinlikler düzenlenmeli, anadil kullanımının yaygınlaşması sağlanmalıdır. Çocuklar için çok dilli masal ve öykü kitapları basılmalı ve ücretsiz dağıtımı yapılmalıdır. Bilgiye ulaşmanın ücretsiz ve kolay olması için, içinde masal anlatıcıların da olduğu çok dilli sanal-gezici kütüphane kurulmalıdır.
12. YOKSULLUKLA MÜCADELE VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: Yerel yönetimler kent yoksullarını ve artan sorunlardan en fazla etkilenen kadınları, çocukları, engellileri ve yaşlıları koruyucu ve güçlendirici politikalara öncelik verir. Uygulanan politikalar kentteki bu dezavantajlı grupların salt yoksulluklarının geçici bir dönem için ortadan kaldırılmasını değil bunun kentin tüm dinamiklerinin ortak dayanışması ile sürdürülebilir hale gelmesini hedefler. Bu politikanın çerçevesi ve nasıl yürütüleceği, yerel seçimlerden sonraki 6 ay içinde, sivil toplumla yürütülecek tartışmalar sonunda belirlenmeli ve çalışmalara başlanmalıdır. Yerel yönetimlerin yoksullukla mücadele politikaları geçmişimizden gelen dayanışma kültürünün canlandırılmasını, bu konuda insanların duygu ve düşünce ortaklıklarının gelişimini hedefler. Doğal afet, göç vb. durumlara karşı kentlerde acil yardımlaşma malzemelerinden oluşan hangarlar kurulur. Ayrıca böyle durumlarda kentteki acil insani yardım organizasyonunun nasıl olacağına dair arayış toplantıları düzenlenir ve bu organizasyon en geç 6 ay içinde kurulmuş olur.
13. SAĞLIK: Bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tam iyilik hali olan Sağlık Hakkı temel insan hakkıdır. Tüm yurttaşların sağlık hizmetlerinden ulaşılabilir, ücretsiz, eşit ve anadilinde faydalanması bir ilke olarak benimsenir. Koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri sunmak amacıyla ‘Halk Sağlığı Birimleri’ ve ‘Halk Sağlığı Merkezleri’ni kurulması için çalışılmalıdır. Toplumun sağlık sorunları ile ilgili araştırmalar yapılmalı, ilgili sağlık kurumları, odalar, sivil toplum örgütleri ve sendikalarla ortak çalışmalar yürütülmelidir. Gezici Sağlık Ekipleri ile mahalle ve köylerde sağlık taramaları, anadilinde sağlık ve hijyen eğitimleri verilmesi için gerekli çalışmalar yürütülmelidir. Temiz ve ucuz içme suyuna erişim bir haktır. Bu kapsamda, kent-kırsal ayrımı yapmadan tüm yurttaşların temiz ve ucuz içme suyu hakkının güvenceye alınması için gerekli altyapı çalışmaları yapılmalıdır.
14. ENGELSİZ BİR KENT: Engelli bireylerin sosyal gelişimleri ve yaşama aktif katılmalarını sağlayan “Engelsiz Kentler” yaratılmalıdır. Yaşamda en çok zorlanan ve en az düşünülen engelli grupların toplumsal yaşama katılımı kolaylaştırılmalıdır. Kentte engellilerin sorun ve ihtiyaçları belirlemek amacıyla engelli veri haritası çıkarılması ve engellilerin ihtiyaçlar temelinde tasarlanmış mekânlarda yaşama etkin katılmaları sağlanmalıdır. Engellilerin temel sağlık ve eğitim hizmetlerinden yararlanabilmesi sağlanmalıdır. Bu kapsamda evde bakım hizmetleri de dâhil engelli yurttaşlara kamusal ve kapsamlı bir hizmet sunulmalıdır. Engelli yaşam merkezleri yaygınlaştırılmalı ve sunulan hizmetler ücretsiz ve nitelikli olmalıdır. Her şeyden önce belediye binaları erişilebilir hale getirilmelidir. Yollar, kaldırımlar, toplu ulaşım araçları, asansörler, basamaklar, WC’ler tüm engel grupları dikkate alınarak düzenlenmeli; bu alanlar sesli ve görsel yönlendiricilerle erişebilir hale getirilmelidir. Belediyede en az bir işaret dili tercümanı istihdam edilmelidir. Toplu ulaşımdan caddelere, kaldırımlara ve imar uygulamalarına kadar her alanda engelsiz kentler yaratılmaya çalışılmalıdır. Engellilerin sosyal yaşamını aksatan faktörlerle mücadele edecek, park-bahçe, tiyatro, sinema gibi genel amaçlı alan ve mekânlar engelli yurttaşlar için erişilebilir kılınmalıdır. Parklarda kullanılan yapı malzemelerinden kaldırımlara, üst geçitlere ve bina girişlerine kadar engelli bireyler göz önüne alınarak tüm planlamalar yapılmalı, uygulanmalı ve takipçisi olunmalıdır. Engelli çalışmaları için kentte bu alanla ilgili çalışan sivil toplum örgütleri ile bir araya gelinerek bir inisiyatif kurulmalıdır.
15. KENT VARLIKLARININ KORUNMASI: Yerel yönetimler kent kültürünün yaratıcı ve çok sesli yönetimini sağlar. Kent coğrafyasını tehdit eden projeleri önler, her türlü afet riskine karşı gerekli eylem planlarını hazırlar. Kent kimliğinin korunması ve geliştirilmesi için kamusal nitelikli projeleri teşvik eder, kentin tarihi ve doğal mirasının yaşatılması çalışmalarını uluslararası normlarla yürütür. Tarihi miras alanlarındaki yenileme projeleri, tarihi doku ile bölgede yaşayanların sosyo-ekonomik gelişimini engellenmemesi ve yerinden edilmemesi başta olmak üzere temel hakları gözetilerek planlanır. Kentin bir kimliği olması yaklaşımıyla, kentin tarihi mirasının doğal ve mimari yapıda yaşatılması ve geliştirilmesi çalışmaları yürütülmelidir. Kentte tarihsel miras ve kimlik korunmasına zarar vermeyecek bir biçimde turizmin geliştirilmesi, doğal, kültürel ve sanatsal turizmin canlandırılması yerel yönetimler tarafından hedeflenmelidir. Kentin tarihsel dokusunun merkezi iktidar eliyle değiştirilmesi karşısında Sur’un eski haline uygun planları, mümkün olan bütün kaynaklardan faydalanılarak oluşturulmalı ve arşivlenmelidir. Bu arşivler, kentin yeniden imarında asıl dokuya uygun olarak inşa edilmesi için kullanılmalıdır. Suriçi’nde yaşayanlar, Suriçi’nin dokusunun bir parçasıdırlar. Bu sebeple Sur’daki yeni yapılaşmanın bir rant alanı oluşturmasının önüne geçilerek Sur’un eski mukimlerine verilmesi sağlanmalı, buna yönelik çalışmalar yürütülmelidir.
16. YEREL ÜRETİMİN KORUNMASI VE YEREL EKONOMİNİN GELİŞTİRİLMESİ, EKOLOJİK BİR KENTE DOĞRU: Endüstriyel ve kanserli tarım uygulamalarına karşı, yerel üreticiyi/köylüyü desteklemeli, kendi dinamiklerine dayanan kooperatiflerin kurulması ve geliştirilmesi için gerekli destek sağlanarak, kırsalda üretim kooperatifleri kurulması için çalışmalar yapılmalıdır. Diyarbakır Hevsel Bahçeleri ve kent içinde tarımsal üretim için kullanılabilecek alanların halkın tarımsal faaliyetlerinin geliştirilmesi için sunulması yönünde çalışmalar yürütülmelidir. Kentlerde başta üretim kooperatifleri olmak üzere tüketim, hizmet ve emek kooperatiflerinin de kurulmasına ve geliştirilmesine destek sağlanmalıdır. Kadınların ekonomik hayata katılımı ve istihdamının geliştirilmesi için iş dünyası ve temsil eden kurumlar ile ortak çalışma yapılması, kadın girişimciler ile özgün bir işbirliğinin sağlanması hedeflenmelidir. Yerel dinamikler işbirliğinde kent sorunlarının görüşüldüğü, halkın, sivil toplumun ve iş dünyasının talep ve önerilerinin alındığı, ortak çalışma yapıldığı bir Kent Meclisinin kurulması sağlanmalıdır. Meslek kuruluşları ve özel sektör temsilcileri işbirliğinde istihdama yönelik mesleki eğitim programlarının geliştirilmelidir. Diyarbakır merkezde hali hazırda kent içinde kalmış olan sanayi sitelerinin kent dışına çıkarılması, kentin gelecek 50 yıldaki gelişimi göz önünde bulundurularak yerel yönetimler öncülüğünde kent dışında hizmet sunan tüm üretici ve hizmet sunucuların küme halinde bir arada yer alacağı küçük sanayi sitesi kurulmalıdır. Tarıma dayalı besi organize sanayi bölgesinin etkinliğinin geliştirilmesi, buradaki atıklarından biyogaz enerjisi üretimi ve bölgede besi üreticiliğinin desteklenmesine yönelik yerel kurumlar ile işbirliğinin sağlanmalıdır. Kırsal bölgelerde ve kent merkezinde sera kurulumlarına destek çalışmaları yapılmalıdır. Diyarbakır’da üretilen ürünlere, kentin kendi markası ile pazara sunulan ürünlere belediyelerin satın alımlarında öncelik verilmesi, yerel üretimin korunması ve sürdürülmesinin belediyeler tarafından desteklenmesi sağlanmalıdır. Diyarbakır’a özgü yerel ürünlerin, el sanatlarının korunması, üretiminin sürdürülmesi için yerel kurumlar işbirliğinde coğrafi işaret tescili, üretim alanlarının geliştirilmesi ve satış ve pazarlama süreçlerinin desteklenmesi. Tohum tekellerine karşı yerel tohumların korunması ve yaygınlaştırılması için halkla beraber mücadele edilmelidir. Çiftçinin yerel tohum kullanması teşvik edilmelidir. Sağlıklı ve ucuz gıdaya halkın erişiminin sağlanması için gerekli düzenlemeler ve denetlemeler yapılmalıdır. Küçük çiftçiliği desteklemek için yerel yönetimler tarım araçları hangarları kurmalıdır. Yerel ihtiyaçları önceleyen ve enerji adaletini önemseyen enerji politikaları geliştirilmeli, enerji kooperatiflerinin kurulmasında ve geliştirilmesinde gerekli destek ve altyapı sağlanmalıdır. Bu konuda ilgili kurum ve kooperatifler ile ortaklaşma sağlanmalıdır. Yerel yönetimler yeni yapılacak yapılarda güneş enerjisi kullanımını teşvik eder. İklim değişikliğine karşı mücadele edilmelidir. Yerel yönetimler kendi alanlarında doğayı kirleten faaliyetleri engellemeli, azaltmalıdır. Su kaynaklarının kullanım süreçlerinin ekolojik ve demokratik katılımcı yöntemlerle yapılması için çalışılmalıdır. Suyu hapseden ve gasp eden anlayışa karşı mücadele yürütmelidir. Dere, nehir ve göl yataklarında yapılaşmaya karşı mücadele edilmelidir. Yerel yönetimler aracılığı ile hayvancılığı desteklemek için köylerden süt ve süt ürünleri alınmalı, aynı zamanda halka ucuz ulaşımı sağlanmalıdır. Aracıları ve haksız kazanç elde edimini reddeden kurum ve kooperatifler desteklenmelidir. Doğanın korunması ve geri dönüşümün sağlanması için atık yağ toplama tesisleri ile diğer atıklar için arıtma ve geri dönüşüm tesisleri kurulmalıdır.
17. KENTİN GELECEĞİ: Kentsel yenileme projeleri, mülksüzleştirme olmaksızın, hak sahipliği korunarak, yerelde yaşayanların kararlara katılımıyla birer iyileştirme çalışması olarak gerçekleştirilir. Kentlilerin hep birlikte kullanabileceği kamu mülkleri özelleştirilemez, imara açılamaz. Bu alanlar korunarak, ekolojik belediyecilik anlayışı ile tüm kent yaşayanlarının dinlenme, kültür-sanat ve spor faaliyetlerine sunulur. Yerel yönetimler ekolojik sürdürülebilirlik ilkesini bütün plan, proje ve uygulamalarının odağına alır. Bilinçli üretim ve tüketim, geri dönüşüm, yenilenebilir enerji gibi alanlarda gerekli altyapıları hazırlar ve uygular. Biz, bu sözleşmeye imza atanlar bu sözleşmenin benimsediği yönetim anlayışını mahalle, ilçe ve il düzeyinde her fırsatta savunuruz. Toplumsal belediyecilik kentte yaşayan her bireyin daha iyi, huzurlu, mutlu bir yaşam sürmesini gözetir. Yerel seçimlerde aday olan siyasilerin, halk iradesinin yerel yönetime yansıması anlayışını benimsediklerini görmek isteriz. Demokratik, cinsiyet eşitlikçi, ekolojik toplumun hayat bulduğu, adem-i merkeziyetçi, özgürlükçü, yurttaşların aktif katılımın sağlandığı, kamusal önceliklerin temel alındığı bir çalışma prensibi ile hareket ederek 31 Mart Yerel Seçimlerinde kentimizdeki yerel yönetimleri bu yönetim anlayışının esas alındığı halkçı belediyelere dönüştürmek istiyoruz. Seçilecek yöneticilerin, önümüzdeki süreçte bu anlayışa uygun olarak çalışmasını kararlılıkla izleyeceğimize ve çalışmalara katılmak için gerekli yerel örgütlenmeleri canlı tutacağımıza dair birbirimize söz veririz.
Kaynak: Tigris Haber Gazetesi