Diyarbakır Barosu, “savaş halk sağlığı sorunudur” açıklamasından sonra gözaltına alınan Türk Tabipler Birliği’nin (TTB) 11 Merkez Konseyi üye üyesinin gözaltına alınmasına ilişkin yazılı açıklama yaptı.
Suriye’de yedi yıl önce başlayan iç savaşta, şimdiye kadar 500 bini aşkın kişinin hayatını kaybettiği, 6,5 milyon insanın da evlerini terk etmek zorunda kalarak açlık ve sefaletle karşı karşıya kaldığı hatırlatılan açıklamada “Suriye’de son yedi yıldır, Türkiye’de ise son üç yıldır yaşananlar birlikte değerlendirildiğinde çözümün, barışı ve diyaloğu önceleyen politikalarla mümkün olacağı kanaatindeyiz. Bu çerçevede Ortadoğu Halklarının barış içerisinde ve bir arada yaşayacakları bir zeminin oluşmasını sağlayacak adımların atılması gerektiğine inanmaktayız” denildi.
Afrin harekatının yaratacağı sonuçlar itibariyle, bazı kişi ve kurumlarca duyulan kaygıların, şiddet ve şiddet çağrısı içermeyecek nitelikte dillendirilmesinin, soruşturmalara ve gözaltı işlemine konu edilmesinin, bir hukuk örgütü olarak endişeyle karşıladığı vurgulanan açıklamada şöyle devam edildi: “Bu kapsamda Türk Tabipler Birliği Konsey Üyelerinin söz konusu operasyona yönelik yaptıkları basın duyurusundan sonra kendilerine yönelik sosyal medyada başlatılan linç kampanyası, soruşturma ve akabinde yapılan gözaltı işlemlerinin demokratik bir toplumda kabul etmek mümkün değildir. Anayasa’nın 25. ve 26. maddeleri ile taraf olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü temel bir insan hakkıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bir çok kararında belirtildiği üzere ifade özgürlüğü, yalnızca lehte olduğu kabul edilen veya zararsız ya da önemsiz görülen bilgi ve düşünceler için değil, aynı zamanda devletin veya toplumun bir bölümü için şok edici veya sarsıcı bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bu itibarla çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir ki; ifade özgürlüğü olmaksızın demokratik toplumdan söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple Diyarbakır Barosu olarak demokratik toplumun gereği olan ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleleri kabul etmemekteyiz. Gelinen aşamada toplumsal barış ve birliktelik açısından tüm siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin görüş ve önerileri dikkate alınarak topumda oluşan kutuplaşmanın önüne geçecek, sorunların çözümüne yönelik yapıcı adımlarların atılması elzemdir. Bu amaçla Diyarbakır Barosu olarak tarihi ve toplumsal sorumluluğumuzun gereğiyle, sorunlarımızın çözümüne katkı sunacak bir sürecin başlatılması için gerekli desteği sunmaya hazır olduğumuzu kamuoyuyla saygıyla paylaşıyoruz”