Demokrasi ve Atılım Partisi Diyarbakır İl Başkanı Avukat Cihan Ülsen, Türkiye’de 28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve ardından en az 30 farklı ilde çıkan yangınlar bazı noktalarda günlerdir devam ederken bu yangınlardan ötürü 8 kişinin yaşamını yitirdiğini ve iktidarın yangınları kontrol altına almakta sınıfta kaldığını ifade etti.
Ülkede çıkan yangınların hala devam ediyor olması ve bu yangınlar sonucunda 8 kişinin yaşamını yitirmesi ile Konya’daki Kürt aileye yönelik gerçekleştirilen katliama tepkiler de her geçen gün çığ gibi büyümeye devam ederken, yaşanan olaylardan AK parti ve MHP sorumlu tutulmaya devam ediyor.
Demokrasi ve Atılım Partisi Diyarbakır İl Başkanı Avukat Cihan Ülsen, yaptığı yazılı açıklamada “Ülkenin yangın yerine döndüğü”nü ifade ederek, son günlerde ülkede meydana gelen olaylardan hükümeti ve küçük ortağını sorumlu tuttu.
Ülkenin farklı noktalarında meydana gelen yangınlarda iktidarın basiretsiz davranışından dolayı zamanında müdahale edilmediğine dikkat çekerek, şöyle dedi:
“Yorgun hükûmet Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarının cayır cayır yandığını seyrettiği gibi ormanların cayır cayır yanmasını da maalesef seyrediyor. İktidar yetkilileri durum tespiti yapmaktan başka yaşananları çözmek adına hiçbir girişimde bulunmuyor. Durum tespiti, olaylar yaşanmadan yapılır ve olay yaşandığı andan koruyucu ve önleyici tedbirler ile yaşanan hadiselerin önüne geçilir. Tam da bundan ötürü yetkililerin aslî görevi hadise vuku bulmadan önlemleri almaktır. Ülkemizin dört bir yanında ormanlarımız yanarken iktidar bunu seyretmekten ve muhalefet partilerine laf yetiştirmekten başka bişey yapmıyor. İktidar, yangına ilişkin tedbirleri öncesinden alamadığı gibi, vuku bulan yangınları söndürme konusunda da son derece başarısızlıkla süreci yürütüyor. Türkiye’de yeterli sayıda yangın uçağı yok olanlar da hangarlarda çürümeye yüz tutmuş durumda. 20 yılla yakındır iktidarda olan Ak parti Ülkede ne zaman doğal bir afet veya felaket olursa en ağır faturayı vatandaşa ödetiyor. Pandemi sürecinde yaptıkları ilk icraat vatandaşa İBAN numarası vermek oldu. İlgili bakan da bu süreçte yaptığı ilk açıklamalarda vatandaşlarımıza İBAN numarası vermekle yetindi. İktidarın basiretsizliğinin ve yönetememesinin faturasını her zaman vatandaşa yüklüyor. İnsanlarımız iktidarın bu orman yangınlarına bir çare bulamayacağını anlayarak sosyal medyadan tüm dünyaya yardım çağrısında bulunuyor. Artık bu iktidarın bu ülkeyi yönetemediğini kabul etmesi gerekiyor. Geçen her gün bu ülkenin canından ve malından gidiyor. Yaşanan orman yangınlarında 8 vatandaşımız yaşamını yitirdi. Öncelikle yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet yakınlarına baş sağlığı diliyorum. Ülkemizin milletimizin başı sağ olsun. Yüzlerce vatandaşımızın evi yandı hayvanları öldü. Vatandaşlarımızın biran önce zararlarının tanzim edilip gerekli yardımların sağlanması gerekmektedir. Aynı şekilde Van’ın Başkale ilçesinde meydana gelen sel felaketinde zarar gören vatandaşlarımızda acilen yardımların ulaştırılıp gerekli desteğin sağlanması lazım” şeklinde konuştu.
İÇİŞLERİ BAKANI HEMEN İSTİFA ETMELİ
Konya’nın Meram İlçesi Hasanköy mahallesinde yaşanan katliamda iktidarın nefret söylemlerinin etkili olduğunu, İçişleri bakanın hemen istifa etmesine gerektiğine dikkat çeken Demokrasi ve Atılım Partisi Diyarbakır İl Başkanı Avukat Cihan Ülsen konuşmasına şöyle devam etti: “Konya’da Kürt bir aile karşı katliam boyutuna varan bu saldırılar, kesinlikle iktidarın politikalarının sonucunda oluşan ayrımcı dilin ve iklimin doğurduğu nefret söyleminin vahim yansımalarından biri olarak okunabilir. Bunu değerlendirmelere ulaşırken hamaset yapmadığımızı yaşanan olayın 2 aylık sürecini takip etmek yeterli. İlk saldırılardan sonra Konua Valiliğinin yaptığı açıklama ile olayın üstünü örten bir açıklama yayınladı. Sonra yandaş medya adeta tetikçilik yapmak suretiyle Kürt aileye yapılan ırkçı saldırıyı sıradan bir kavga gibi sunarak Valilik açıklamasına paralel haberler yaptı. Yandaş medya bununla yetinmeyerek yaşanan saldırılara itiraz edenleri ‘terör yandaşı’ gibi kamuoyunun önüne atıp kurum kuruluş ve kişileri terörize etti. Bundan sonra da yargı devreye girerek olaya karışan failleri/şüphelileri ‘maksat hasıl oldu’ diyerek bir bir serbest bıraktı. Bir bütün olarak katliamın yaşanmasının adeta zeminleri döşendi. Bu da göz göre göre yaşanan katliama davette çıkardı. Çok açık bir şekilde iktidar mensuplarının Adli soruşturmanın henüz başında, gerekli tahkikatı nihayete erdirmeden, fail ve/veya faillerin ifadeleri alınmadan hemen meselenin adli bir vaka olarak nitelendirilmesi bile bu anlamda ırkçı saldırıların üstünün örtüldüğü şüphesini kuvvetlendirmektedir. Türkiye’deki cezasızlık politikası özellikle Kürtler söz konusu olunca bir yargı pratiği olmaktan çıkmış, kader olarak alınlarına yazılmıştır. Failler bir an önce yargının önüne çıkartılmalı ve en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bu hadiseyi normal bir adli vaka gibi görmek maddi gerçeğin ortaya çıkması açısından son derece sakıncalı olacaktır. Bu konunun üzerine bütün titizliğiyle gidilmesi gerekiyor. Olaydan sonra İçişleri Bakanı Soylu: “Etnik köken üzerinden yapılan değerlendirmelerin tamamı da istismara, provokasyona ve bu ülkenin birliğine yönelik bir anlayışın kendisidir.” diye bir açıklama yaptı. Bize göre ise Provokasyon, katledilen ailenin aylardır “kimliğimiz sebebiyle tehdit ediliyoruz” açıklamalarına rağmen ırkçılığı perdelemek ve katliama giden süreci izlemektir. Tam da bundan dolayı İçişleri Bakanı ihmal ve sorumsuzluğu sebebiyle istifa etmelidir”
Tayfun YEL’in Haberi