Anayasa Mahkemesi (AYM), Diyarbakır’da eylem yapan bir grubun yakınından geçerken, polisin havaya açtığı uyarı ateşiyle yaralanan vatandaşa yaşadığı olayın yeterli şekilde soruşturulmadığı gerekçesiyle 30 bin lira tazminat verilmesine hükmetti.
Resmi Gazetede yayımlanan AYM kararına göre, polis, 27 Ağustos 2010’da akşam saatlerinde, Sur ilçesi Balıkçılar Başı mevkisinde silahlı terör örgütü lehine gösteri yaparak, emniyet güçlerine saldıran bir grubu dağıtmak için havaya uyarı ateşi açtı. Bu sırada, evine giden Cembeli Erdem, göğsünden yaralandı. Olay yerinde bulunan kolluk kuvvetlerince çağrılan ambulansla önce Diyarbakır Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Erdem, ardından hayati tehlikesinin bulunması üzerine Dicle Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildi. Geçirdiği ameliyatlar sonucu hayati tehlikeyi atlatan Erdem, omurilik hasarına bağlı olarak felç kaldı. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarında incelenen mermi çekirdeğinin deforme olması nedeniyle hangi silahtan atıldığı tespit edilemedi.
“1 YIL 8 AY HAPİS”
Olay yerinin yakınında bulunan Diyarbakır PTT Başmüdürlüğünün güvenlik kameralarındaki kayıtların silindiğini tespit eden savcılık, olay günü görevli polis memurlarının silahlarına kriminal inceleme yaptırdı. İncelemede merminin, Terörle Mücadele Bürosunda görevli R.Ç’ye ait silahtan atıldığı belirlendi. “Kasıtlı nitelikli yaralama” suçundan hakkında dava açılan R.Ç, Asliye Ceza Mahkemesince 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Olayın taksirle gerçekleştiği kanaatine varan mahkeme, sanık polisin cezasının açıklanmasını geri bırakıp, herhangi bir tedbir kararı uygulamadı.
“USÜL BOYUTU İHLAL EDİLDİ”
Erdem, bunun üzerine “yaşam hakkının ihlal edildiği” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvuruda bulundu. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme” yükümlülüğünün usul boyutunun ihlal edildiğine hükmeden yüksek mahkeme, Erdem’e 30 bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Kararın gerekçesinde, yetkili makamların maddi gerçeği açığa çıkarabilecek, olayı aydınlatabilecek tedbirleri ya hiç almadığı ya da bu konuda gecikme gösterdiği ifade edilerek, bu durumun, yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütme yükümlülüğünün usul boyutunun ihlaline yol açtığı kaydedildi.