HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, partisinin Mardin Kızıltepe İlçe Teşkilatı’nın 2’nci Olağan Kongresi’nde yaptığı konuşmada, yaşanan adaletsizliklere dikkat çekti.
Kongreye katılan ve burada bir konuşma yapan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, parti programlarının bir medeniyet projesi olduğunu, bu programın sulh ve huzur reçetesi olduğunu, memleketin sorunlarının kahir ekseriyetini kısa sürede çözecek veya en azından minimuma indirecek bir reçete olduğunu vurguladı. İç ve dış gündeme ilişkin de konuşan Yapıcıoğlu, başta adalet vurgusu olmak üzere dürüst siyasetten ekonomiye önemli değerlendirmelerde bulundu.
“ADALETİN SADECE PARTİNİN İSMİ OLMASI ADALETİN GERÇEKLEŞMESİNE YETMİYOR”
Yaşanan adaletsizliklere, gelir düzeyindeki dengesizliklere dikkat çekerek konuşmasına devam eden Yapıcıoğlu, şunları söyledi: “Yola çıkarken adaletsizliklerin diz boyu olduğunu çok net bir şekilde gördük. O yüzden ‘önce adalet’ dedik. O yüzden ‘adalet hiçbir şeye feda edilemez’ dedik. O yüzden adaletin yeniden tesis edilmesini öncelikli hedefimiz olarak ilan ettik. Yola çıktığımızda, adında ‘adalet’ geçen bir parti iktidardaydı ve halen de iktidarda. Adaletin sadece partinin ismi olması maalesef adaletin gerçekleşmesi için yetmiyor. Memleketin dört bir tarafından yükselen seslere kulak kabarttığımızda net bir şekilde görüyoruz ki, pek çok alanlarda adaletin kokusu bile gelmiyor. Memleketin genelinde işsizlik yüzde 10’nun biraz üzerindeyken, bu oran bölgede iki katından fazladır. Yüzde 20’den fazla işsizlik var. İş ve kadroların dağıtımında adaletten bahsedebilecek bir Allah’ın kulu var mı? İŞKUR vasıtasıyla geçici bazı kadrolar dağıtıyorlar, onu da nasıl dağıttıklarını hepiniz biliyorsunuz. Hâlbuki ne diyorlar, ‘Liyakat ve ihtiyaca göre biz kadroları dağıtıyoruz.’ Peki, öylemi gerçekten? Gerçekten ihtiyacı olanlara mı bu kadroları veriyorlar. Bunu iddia edebilecek kaç kişi var bu memlekette. Gelir dağılımında bir adalet var mı? Memleketin gelirini 2 bin 700 dolardan 10 bin dolara çıkardık diyorlar, kişi başına gelir. Bırakın kişi başına, aile başına yıllık 10 bin dolara sahip kaç kişi var? Bu memlekette kazanılan her yüz liranın 48 lirasını 10 kişiden 2 kişi alıyor. Geriye kalan 8 kişiye de diğer yarısı kalıyor. Şairin tabiriyle ‘Allah’ın bir pulunu bekleyedursun 10 kul, bir kişiye tam 9, 9 kişiye bir pul.’ Dağıtım böyle… Peki, bu adalet mi? Herkesin geliri kuruşu kuruşuna aynı olacak diye bir iddiamız yok. Elbette herkesin çalışması, çabası, bilgisi, ticareti aynı değil ama arada bu kadar fark olur mu?”
“VATANDAŞ İŞ BULMAK İÇİN RÜŞVET VERMEK ZORUNDA BIRAKILIYOR”
Karın bile doyurmayan asgari ücretle iş bulmaya çalışan insanların astronomik miktarlarda rüşvet vermek zorunda kaldıklarının altını çizen Yapıcıoğlu, adaletsizliğin her alanda olduğunu vurguladı. Yapıcıoğlu, “Asgari ücretin bir tarifi var. Asgari ücretin tarifi ne diyor; ‘işçinin gıda, giyim, barınma, sağlık ve kültür gibi zorunlu harcamalarına yetecek gelirdir.’ Bakın sadece işçinin, yani bir tek kişinin. Bir tek kişinin zorunlu harcamalarına yetecek gelirin adına asgari ücret demişler. Ama aynı devletin kurumları her sene hesap yapıyor, mesela en son 2017 yılı Eylül ayında yapılan hesaplarına göre, Türkiye’de bir kişinin onurlu bir şekilde, sağlıklı beslenerek, düzgün giyinerek vasat bir şekilde yapması gereken harcama bin 900 küsurdur. Asgari ücret ne kadar, bin 404 lira. Peki, bu asgari ücret ile çalışan işçinin ailesi ne yiyip içecek. Yine devlet kurumlarının ve sendikalarının düzenli yaptıkları bir hesap var. Açlık sınırı denilen bir şey var. Açlık sınırı nedir? 4 kişilik bir aile sağlıklı bir şekilde beslenebilmek için almaları gereken gıdaya verecekleri para. Aylık bin 522 ile bin 770 küsur lira arasında değişiyor. Peki, bunlar ne giyecek, kirayı ne ile ödeyecek. Böyle bir adalet olabilir mi? Bu karnı doyurmayan asgari ücret ile iş bulmaya çalışan insanlar hükümete yakın bazı kişilere astronomik miktarlarda rüşvet vermek zorunda kalıyorlar. Piyasa 30 bin liradan mı açılıyor? İşe göre bu rakam yükseliyor. Adalet bu mu?” diye sordu.
İTHAL ET MESELESİNDE ZENGİN BİRAZ DAHA ZENGİN EDİLİYOR
Son günlerde gündemden düşmeyen “ucuz ithal et” meselesine de değinen Yapıcıoğlu, hükümetin bu konuda da yanlış belirterek şöyle konuştu: “İşte son günlerde bir et ithalatı mevzusu gündemde. Komşu vilayetimiz Urfalı olan Bakanımız, ‘vatandaşa ucuz et yedireceğiz’ diyor. Nasıl? Dışardan et ithal ederek. Memlekette hayvancılığı bitirin, sonra fiyatlar yükseldi diye dışarıdan et ithal edin. Son 6 yılda et ithalatına verilen para 4 milyar 400 milyon dolar. Biz diyoruz ki, bu parayı dışarıya vereceğinize kendi çiftçimize versenize. Et üretimi artıyor, 1,2 milyon ton et üretimi var, ama et pahalı. Peki, neden pahalı, çünkü yem pahalı, neden pahalı çünkü hayvan meraya çıkıp otlanamıyor. Hayvanlar evdeki ahırda beslenmek zorunda kalıyor. Sen ucuz et yedirmek istiyorsan bunun yolu belli. Nedir o, çiftçiye destekleme vereceksin. O zaman parayı bir cebinden çıkarıp öbür cebine koymuş olacaksın. Şimdi ne yapıyorsun, vergileri artırarak elini vatandaşın cebine sokuyorsun, oradaki parayı alıyorsun götürüp Sırbistan’daki çiftçiye veriyorsun. Oradan et ithal ediyorsun. Peki, bu çözüm mü? Vatandaşın gönlünü almak için ‘benim vatandaşım ucuz et yiyecek’ diyorsun. Biz et çok pahalı olsun mu diyoruz veya durumu iyi olmayan hiç et yemesin mi diyoruz? Aslında hesap belli, çünkü işin bir de şu yönü var. Kim satacak bu eti, iki tane market zinciri. Bu eti niye kasaba vermiyorsun? Bu eti alıp satmak için Türkiye’nin 81 ilinde zincir marketlerin olması lazım! Biraz önce söylediğim mesele, bir kişiye 9, 9 kişiye bir pul. Sadece bir kasap dükkânı açan bundan istifade etmesin. Yani zengin biraz daha zengin olsun.” dedi.
“HİÇ KİMSE ADALETTEN BAHSETMESİN!”
Sadece bu alanlarda değil üzerlerinde ‘Adalet Sarayı’ yazılan adliyelerde bile adaletin kalmadığını belirten Yapıcıoğlu, “Adliyelerde üzerlerinde adalet sarayı yazılan yerlerde adaletin durumu nedir. Adliyeye yolu düşen insanların yüzde 90’nı adalet mekanizmasının işleyişinden şikâyetçidir. Adaletin olmadığından yakınır. Adalet bakanları kendileri söylüyor, yargının en tepe konumundakiler söylüyor, diyorlar ki, ‘Memlekette adalete olan güven yerlerde sürünüyor.’ Neden sürünüyor, çünkü adalet yapamıyor. Çünkü kişiye özel kanun çıkartmakta maşallah meclis çok becerikli! İki günde kanun çıkartıyor. İşin ucu kendisine, dostuna dokununca kanun hemen değişiyor. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, Konya’da bir konuşma yaptı. Dedi ki, ‘bu memlekette 5 yıl, 10 yıl, 15 yıldır haksız yere hapislerde çürüyen kardeşlerimiz var.’ Dedi mi? Dedi. Bu memlekette 13 bin civarında hâkim vardı, bunlardan 4 bin 560’ı FETÖ ile irtibatlıdır diye meslekten ihraç edildi mi? Edildi. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), bunları meslekten kovarken ‘Bu adamlar adalet yapmamış, bu adamlar kendi yandaşlarının önünü açmak için düşman veya rakip olarak gördükleri insanlara zulmetmişler. Mahkemeyi, adliyeyi, adaleti bir silah gibi kullanmışlar.’ dedi mi? Dedi. (M. Salih Keskin – İLKHA)