Malum gündem doktorlara verilen ve öğretmenlere verildiği düşünülen maaş zamları. Bilindiği gibi bir öğretmen maaşı kadar doktorlara zam yapılıyor, olabilir hak ediyorlar. Neticede zammı vermezlerse Devlet Hastanelerinde çalışacak doktor bulamazlar. Diğer taraftan doktorlara verilen zamlar diğer sağlık personellerine verilmeyince haklı olarak tepkiler ortaya konuldu ve İlk tepkilerden sonra diğer sağlık çalışanlarında maaşlarında düzeltilmeye gidileceği bilgisi Sağlık Bakanı tarafından geldi. Bu da ayrı bir sevindirici haber. Netice de sağlık bir ekip işidir ayrısı gayrısı yoktur. Haklı mücadeleleri ve birlikteliklerini kutluyor, kazançlar hayırlı olsun..
Gelelim Öğretmenlere. Her halde mesleği icra etmek için onlar kadar stres altında olan ve onlar kadar sınava giren yoktur. Çoğunun can güvenliği bile yok. Veliler tarafından saldırıya uğrayanlar, öldürülenler, CİMER’e sürekli şikâyet edilip baskı altında bırakılanlar varda var yani. Bi de bunlar yetmezmiş gibi bağlı oldukları eğitim sendikaları da birer siyasi parti merkezi haline gelmiş. Onlara da güven kalmamış A sendikasındaki öğretmen B sendikasına, B sendikasındaki öğretmen A sendikasına, C sendikasındaki öğretmen ise en iyi benim sendikam der diğer sendikaların hiç birine güvenmez. Neticede işin içinde farklı fikir ve düşünceler var. Hal böyleyken iktidarlar da onları olduğu gibi kullanıyor ve onlara her şeyi reva görüyor. Hatırlarsınız bir kaç yıl öncesine kadar “Öğretmen Değerlendirme Sistemi” diye bir uygulama vardı. Bu uygulamada öğretmeni; veli, öğrenci, okul müdürü değerlendiriyor ve puanlıyordu. Baktılar ki işin içinden çıkılamıyor elle tutulur bir tarafı da yok bakan değişikliği ile bu uygulamadan vazgeçilmişti. Dünkü uygulama böyleydi. Bugün benzerini sınavla getiriliyor. Yani sizin anlayacağınız geleceği inşa eden, geleceği aydınlatacak nesilleri yetiştiren öğretmenlere verilen değer ancak sınav ve çeşitli değerlendirme ölçütlerinden geçerse değere layık görülebiliyor.
Son Milli Eğitim Şurasında açıklanan Meslek Kanunuyla gariban öğretmenin bazı sıfatlar alması için tekrardan kendini kanıtlanması ve bazı sınavlardan geçmesi gerektiği yönünde açıklamalar yapıldı.10 yıllık öğretmene de 20 yıllık öğretmene de uzman öğretmen olabilirsin dendi. Ama öyle beleş de yok. Önce seni eğiteceğim sonra sınava alacağım şayet sınavı geçersen uzman olacaksın dendi. Hadi bide başöğretmen olmak istiyorsan 10 yıl uzman öğretmenlikten sonra seni bir daha eğiteceğim bir daha sınava alacağım vesaire… Bide şöyle bir durum ortaya çıkıyor. Bugün 30 yıllık Osman öğretmen sınavı kazanır uzman olursa 40 yıllık mesleki hayatını doldurduğu da şayet sınavı geçerse 40 kere maşallah deyip başöğretmen olacak.
Öğretmenleri bu kadar değersizleştirip itibarsızlaştırmaya, onları bu kadar küstürmeye onlara üvey evlat muamelesi göstermeye gerek var mı? Unutulmamalıdır ki öğretmenlik zaten bir ihtisas mesleğidir. Uzman ve Başöğretmen olabilmek için sınava ihtiyaçları olmadığı gibi belirli yılı dolduran ve mesleki kıdemi alan tüm öğretmenler bu haklardan yararlandırılmalıdır. Adalet ve hakkaniyet de bunu gerektirir. Bu iş sınavla olacak iş değildir. Eğitimde önde olan ülkelerde uygulanan sistem de böyledir. Unutulmamalıdır ki mutsuz öğretmenden mutlu ve sağlıklı gelecek inşa etmesi beklenilemez. Umarım bu sıkıntılar görmezden gelinmez tüm öğretmenleri memnun edecek düzeltmeler yapılır.
HAŞİM ENSARİOĞLU’NUN YAZISIDIR