Kayapınar İlçe Vaizi Nurullah Kızılkaya taziye yemeklerini değerlendirdi.
İslam dininde ölüm ve sonrasında yapılan taziye kültürü oldukça büyük bir önem taşıyor. Ölen kişinin ardından tutulan taziyenin dostlarla paylaşılması noktasında da taziye kültürü ortaya çıkıyor. İslam dininde taziyenin önemi ve sürekli tartışmalarla gündeme gelen taziye adabına dair görüştüğümüz Kayapınar ilçe Vaizi Nurullah Kızılkaya, “Taziye evinin gelen gidenlere yemek hazırlaması mekruhtur, bidattır, aslı esası yoktur. Çünkü böyle yapmakla ölü ailesinin sıkıntı ve kederi bir kat daha arttırılmış olur, meşguliyetlerine meşguliyet katılmış ve cahiliyye döneminin adetlerine benzetilmiş olur. Hele ölünün varisleri arasında ergenlik çağına girmeyen çocuklar varsa, böyle bir evde yemek hazırlayıp misafirlere ve ziyaretçilere takdim etmek sakıncalı olabilir” dedi.
TAZİYE NE DEMEKTİR?
“Sözlükte “birine sabır telkin etmek” anlamındaki taziye terim olarak yakını vefat eden kimseleri sabır ve metanet göstermeye teşvik etmeyi, baş sağlığı dilemeyi, onları teselli edip acılarını paylaşmayı ifade eder.”
DİNİMİZE GÖRE TAZİYELER NASIL OLMALIDIR?
“Müslüman, imandan mahrum materyalistler gibi, yalnız şahsını düşünen, sadece nefsini hatırlayan bencil bir insan değildir. Müslüman, bütün Müslümanları tek vücut, kendisini de o vücudun bir âzası kabul edecek kadar diğergâmdır. Bu sebeple bir Müslümana herhangi bir belâ ve musibet gelse, kendine gelmiş gibi, onun elemini hisseder, üzüntü ve ıstırabını duyar. Bu, onun dindarlığının gereği, Müslümanlığının icabıdır. Bundan dolayıdır ki İslâm`da taziye sünneti vardır. Taziye, yakını vefat eden kederli bir Müslümanı ziyaret edip tesellide bulunmak, üzüntülerine ortak olmaktır. Müslümanlar, din kardeşlerinin evlerinden cenaze çıkması hâlinde gidip ziyaret eder, geçmiş olsun da bulunur, başsağlığı diler, onların üzüntü ve kederlerini hafifletmeye çalışırlar. Taziye ziyaretleri, ilk üç gün içinde yapılmalıdır. Daha sonra yapılacak ziyaretler, zamanı geçmiş taziye ziyaretleri olarak ifade edilir. Üç günden sonra yapılacak ziyaretlerde vefatı sık sık sohbet konusu yapıp derdi tazelemek uygun olmaz. Münasip bir lisanla bir kere taziyede, baş sağlığı dileğinde bulunulur, sonra sohbet başka mevzulara kaydırılır. Evinden cenaze çıkan kimseler, o üzüntü ve keder içinde yemek yapamaz, gelen giden ziyaretçilere sofra çıkaramazlar. Bunun için vefalı komşular, bir müddet için (bir hafta) buraya yemekler getirir, sofralar gönderirler. Böylece onların dertlerine ortak olduklarını fiilen göstermiş olurlar. Vefat edenin yakınları, evleri müsait değilse, herkesin rahatça gelip gidebileceği bir yerde hazır bulunarak taziyeye imkân vermelidir. Resûlüllah Efendimiz, hicretin 5. yılında vuku bulan Mûte gazasında şehit düşen amcaoğlu Ca`fer, Zeyd bin Hârise ve Abdullah bin Revâha`nın taziyesi için üç gün mescitte beklemiş, böylece taziyeye gelenlere kolaylık sağlamıştır. Ashabdan bir zat, birkaç gün mescitte görülmeyince, Resûlüllah Efendimiz sordular. Çocuğunun vefat ettiği için gelemediği haberini alınca da şöyle buyurdular: “Ne duruyorsunuz öyleyse, kalkın, gidip kardeşimizi ziyaret edelim, taziyede bulunalım…” Hep birlikte gidip taziyede bulundular. Taziye için gelenler, merhumun iyi taraflarından bahsetmeli, güzel hâtıralarından söz etmelidirler, kötü hâtıralara hiç girmemelidirler. Resûlüllah Efendimiz: “Mevtânızı hayırla yâdediniz…” buyurmak suretiyle bu hususu bizlere hatırlatmıştır. Hasta ziyaretleri olsun, taziyeler olsun, bunlar Müslümana sevap getiren, İslâm kardeşliğini kuvvetlendiren, cem`iyette tesanüt ve dayanışmayı artıran güzel âdetlerdendir. İhmâl edilmemelidir. Resûl-i Ekrem Efendimiz bu konuda şöyle buyurur “Bir Müslümanın diğer Müslüman üzerindeki haklarından biri de bir musibete mâruz kaldığında taziyede bulunmasıdır.”