Alınan tüm önlemlere rağmen Corona virüsüne yakalananların sayısı düşmeyince sivil toplum kuruluşları sokağa inmeye karar verdi. STK’lar ev ve işyerlerini gezerek hem bilinçlendirme yapacak, hem de koruyucu malzeme dağıtacak.
Diyarbakır Sağlık Platformu’nun paylaştığı bilgilere göre 26 Ağustos tarihi itibariyle Diyarbakır’da 405’i servislerde, 137’si yoğun bakımda yatan toplam 542 vaka bulunuyor. Kentteki yoğun bakım ünitelerinin tam dolu olduğunu ifade eden platform üyeleri günde 400 ile 500 arasında kişinin test sonucunun pozitif çıktığını söyledi.
Kentteki vaka sayılarının azalmaması üzerine sivil toplum
örgütleri harekete geçti. Diyarbakır Ticaret Odası’nda biraraya gelen STK
temsilcileri, Corona virüsüyle mücadelede yeni bir yol haritası üzerinde fikir
birliğine vardı. STK temsilcileri mücadele için sokağa inmeye karar verdi.
KAYA: ‘‘HASTALIĞA KARŞI DUYARLILIK İSTENİLEN DÜZEYDE DEĞİL’’
Toplantıya ev sahipliği yapan Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Mehmet Kaya, toplumda hastalığa karşı duyarlılığın istenilen düzeyde olmadığını ifade etti. VOA Türkçe’ye konuşan Kaya, “Sadece yasaklanarak yol alan bir anlayış var. Yasaklandığı zaman minimize olup, yasaklar kalktığı zaman hızla artan bir oranda virüs var. Bunun bu şekilde gitmesinin olanağı yok. Bu aynı zamanda hem ekonomiye, hem eğitime zarar. Bu yasaklama tüm kesimlere yansıyor. Burada bir toplumsal bilincin oluşması gerekir. Corona ile en az 1 yıl, belki 2 yıl, belki 3 yıl yaşayacağız. Burada bir toplumsal farkındalık yaratmak için herkesin, sadece sivil toplum kurumlarının değil, bununla bir savaşa girmesi gerekiyor. Bunda toplumu aydınlatmak bilinçlendirmek gerek. Herkesin bir şekilde bir savaşa girmesi gerekiyor” diye konuştu.
“ÖNLEMLER SADECE CEZAVALARLA OLMAZ”
Önlemlerin sadece cezalarla olmayacağını savunan Kaya, “Yasakların yöntemlerinin doğru oluşmasını sağlamak gerekir. Merkezden alınan bu tür yasakların ve önlemlerin tek başına çare olmadığını düğün salonlarında gördük. Halayları yasakladık ama sonuçta dönüp baktığınıza hiç de faydası olmadığını gördük. Çünkü yasakladığınız şeyin uygulanabilir olması gerekiyor. Hükümetin aldığı bazı sağlık kararlarının hem doğru uygulanması, hem de yerel idarecilerin bu uygulamayı yaparken katkı koyması lazım. Örneğin bir PCR raporunun, tetkik raporunun en geç 1 günde çıkmasını sağlayacak altyapıya gerekirse katkı koyalım. Bu yöntemi kentte oluşturmak, sağlıkla ilgili oluşabilecek sorunlarda halkı ve sivil toplumu bu sürece katmak için böyle bir çalışmaya yürüttük. İşin cezai müeyyidesi değil; ikna yöntemi, nasıl çalışacakları, çalışma alanları ile ilgili hem işveren, hem çalışanı bilgilendirecek yöntemlerle gidiyoruz. Sadece slogan atarak değil her boyutuyla hem sağlık hem yürütme hem de vatandaşı ikna boyutuyla içinde olacağımız bir sistemi kurmaya çalışıyoruz. Hem işyerileri hem de bölgenin yoksul bir yapısı var. Bunlara, hem maske, dezenfektan vererek hem de bilgilendirme anlamında destek vermek gerekir” şeklinde konuştu.
HATUN: “İL PANDEMİ KURULU İLE HALK KOPUK!”
Toplantıya katılanlardan Maden Mühendisleri Odası Şube Başkanı Doğan Hatun ise, İl Hıfzısıhha Kurulu ile toplumun kopuk olduğu görüşünü savundu. Hatun, “Kentimizde sağlık kurumlarının, Tabipler Odası Sağlık Emekçileri Sendikası’nın İl Hıfzısıhha Kurulu’na dahil olmadığını biliyoruz ve toplumun içerisinde bu pandemiyi takip edecek, gönüllü olarak çalışabilecek, toplamı doğru bilgilendirecek bir bilginin İl Hıfzısıhha Kurulu’na ulaşmadığını düşünüyoruz. Orada çıkan kararların da toplum üzerinde etki yaratmadığını gördük. Toplumu kendi kaderine bırakmanın doğru olmadığını düşünüyoruz. Kentin zaten sağlık kurumları çöktü, toplumun çökmemesi için biraraya geldik. Vaka sayısının çok olduğu yerlerde birebir halkı doğrudan bilgilendirmeyi ve maske, dezenfektan, kolonyaya erişemeyenlere hem bunları temin etmek, hem de bu bilinci birebir yüzyüze anlatmayı hedefliyoruz” dedi.
