Devrimci Demokrat Kürt Derneği (DDKD) Yöneticilerinden Abdulhay Okumuş, 14-28 Mayıs seçimlerini değerlendirdi. Yeşil Sol Parti (HDP) stratejisini tamamen Anti Erdoğan üzerine kuran sığ bir siyasi tavır ve ilişki ağı üzerine kuran bir tavır sergilediğine işaret eden Okumuş, “Bu ne Kürtlerin siyasi pozisyonunu değerlendirmeye yaradı nede Muhalefetin (Millet ittifakı) Kürtlerle alakalı bir vaat veya teminat verilmesine yaradığını söyledi.
Okumuş, sadece Anti Erdoğan siyaseti güdülüp Anti Erdoğancılıkta ısrar edildiği taktirde Kürt halkının başka arayışlara girebileceğine vurgu yaptı.
7 yıldır cezaevinde olmasına rağmen halen gerek Türkiye genelinde, gerek HDP tabanında, gerek genel olarak Kürt halkında ciddi karşılığı olan bir siyasetçi olduğunu ifade eden DDKD Başkanı Okumuş, Selahattin Demirtaş’ın çıkışının, aslında YSP/HDP’nin son seçimlerdeki stratejik yanlışlıklarına bir isyan olduğunu sözlerine ekledi.
Okumuş ile yapılan çarpıcı röportajı şöyle;
“BU SEÇİM TÜRKİYE’NİN ALIŞILAGELMİŞ SEÇİM KURUL VE TEMAYÜLLERİNİN DIŞINDAN YÜRÜTÜLEN BİR SEÇİM OLDU”
14-28 Mayıs Cumhurbaşkanlığı ve parlamento secim süreci ve sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Gerek 14 Mayıs gerekse 2. Tura kalıp 28 Mayıs’ta tekrarlanan Cumhurbaşkanlığı seçimleri eşit koşullarda bir yarış olması gerekirken, Mevcut iktidar, iktidar olmanın verdiği gücü hem devlet bürokrasisinin (Vali, Kaymakam, Genel müdürlükler, Bölgesel müdürlük, amirlikler vs.) hem de siyasi erkin seçim sonuçlarını AKP lehine sonuçlanması için sonuna kadar kullandığı söylenebilir. Özellikle Bakanların milletvekili adayı olması ve bakanlıktan istifa etmeyerek seçim çalışmalarında bakanlıklarının tüm imkanlarını kullanması demokratik olması gereken yarışa, dengesizliğe ve seçimin demokratikliğine gölge düşürmesine neden oldu. Ayrıca Seçim kararı alındıktan sonra Demokratik temayüller gereği istifa etmesi gereken İçişleri Bakanı, Ulaştırma bakanı ve Adalet bakanının istifa etmeden seçim çalışması yürütmesi, Muhalefetin, özelliklede HDP (Yeşil Sol Parti)’nin çalışmalarındaki polis baskı ve engelinin olması gibi uygulamalar, Demokratik kurallara uyulmayan hatta Türkiye’nin alışılagelmiş seçim kural ve temayüllerinin dışında yürütülen bir seçim olduğunu gösteriyor. Böylesi tüm demokratik kuralların dışında yürütülen bir seçim çalışması, 21 yıllık yıpranmışlığına rağmen AKP-MHP iktidarının kazanmasının sonucunu doğurması sürpriz olmadı”
“YEŞİL SOL’UN SEÇİMDE CILIZ BİR SES İLE KÜRTLERDEN BAHSETMESİ OY KAYBINA YOL AÇTI”
Kürt siyaseti yürüttüğü iddiasında olan Yeşil Sol Parti (HDP)’nin seçim sürecindeki tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yeşil Sol Parti (HDP) stratejisini tamamen Anti Erdoğan üzerine kuran sığ bir siyasi tavır ve ilişki ağı üzerine kuran bir tavır sergiledi. Bu ne Kürtlerin siyasi pozisyonunu değerlendirmeye yaradı nede Muhalefetin (Millet ittifakı) Kürtlerle alakalı bir vaat veya teminat verilmesine yaradı.
Ayrıca Yeşil Sol Parti, sizin dediğiniz gibi Kürt siyaseti yürüten bir parti değil, Türkiye’de demokrasinin inşası mücadelesini yürüten bir parti olduğunu iddia etmektedir. Seçmeninin tamamına yakının Kürt olması, Kürt siyaseti yaptığı algısını vermiş olsa da, seçim süresince Kürtlerin sahip olması gereken kollektif haklardan ya hiç söz etmemiş ya da cılız bir ses ile Kürtlerden söz ederek seçim süreci yürüttüğü söylenebilir. Bu da, gerek Kürt illeri Diyarbakır, Mardin, Batman, Van vb. İllerde, gerekse Kürt nüfusun yüksek olduğu İstanbul, İzmir, Adana, Mersin, Bursa, Aydın, Antalya vb. illerdeki Kürtlerin motivasyonunu bozduğundan YSP (HDP) nin geçmiş seçimlere oranla oy kaybına neden olmuştur.
“SEÇİMDE KULLANILAN PARTİNİN İSMİ BİLE KÜRT SOSYOLAJİSİNE UYGUN DEĞİLDİ!”
Elbette oy kaybının nedeni bu durum ile sınırlı değildir. 2015 ten sonraki seçimlerin tümünde (Biri hariç) hep oy kaybetmiş ve oluşturduğu sosyolojik tabanında erozyon yaşıyor, elbette bunun temel nedeni giderek Kürdî siyasetten uzaklaşması, ideolojik, jakoben ve kendi doğrularını Kürt halkına dayatan anlayış ile siyaset yürütmeye çalışmalarındandır. Son seçimde kullanılan Partinin ismi bile Kürt sosyolojisine uygun değildi.
Temel nedenleri sıralarsak;
– EŞBAŞKANLIK uygulaması; Kürt halkı eşbaşkanlık uygulamasını kendi siyasi ve sosyal yapısına uymayan ideolojik bir dayatma olarak değerlendirmektedir, ancak Kürtlerin buna sessiz kalmasını, bunun çok ideal bir uygulama olduğunu düşünerek kendi tüm kurumlarında yaygınlaştırdılar, oysa Kürtlerde, hatta kendi siyasi kadrolarının bir kısmında bile EŞBAŞKANLIK algısı hiçte olumlu değerlendirilmemesine rağmen uygulamada ısrarcı olmaları.
-KADIN SİYASETİ; Toplumun %50 sini oluşturan ama aslında Toplumun %100 ünü doğuran kadındır. Dolayısıyla hayatın her kademesinde elbette Kadının yeri olmalıdır ve töresel bir takım yaklaşımlar, tabular kırılmalıdır. Siyasette de elbette yeri olmalı ve Kadın, toplumsal mücadelenin olmazsa olmazıdır. Ancak liyakat aranmaksızın kadrolaşma, erkek için ne kadar sıkıntılı ise, kadın için de o kadar sıkıntılı olabileceği düşünülmelidir. Bilgi birikim, donanım ve tutarlılık gibi kriterler düşünüldüğünde bir yönetim yapılanmasında, tamamı kadında olabilir, Erkekte olabilir gerçeği ile davranılmalıdır, Fermuar diye isimlendirdikleri bir uygulama ile hem toplumun hem de bir kısım çalışma arkadaşlarının doğru bulmadığı bir uygulama yürütmeleri.
-LGBTİ konusu; LGBTİ konusundaki çağdaş yaklaşım adı altında onların cinsel kimliklerine yapılan baskıya karşı çıkmak elbette demokratik bir anlayış gereğidir ve tespitler teorik olarak doğrudur. Ancak, Kitle siyaseti yapılacaksa, Kürt toplumunun bu konudaki sosyal yapısı dikkate alınmalı ve LGBTİ hakları ile ilgili tespiti yapıp, programına yerleştirdikten sonra, miting alanlarında onları simgeleyen flamalarla Kürt halkının önüne çıkılması hiç ama hiç kabul görmedi.
-EKOLOJİ KONUSU; Evet günümüzde ekolojik dengenin korunması gerekliliği önemli bir konudur, bunu yayın organları ile işlenmesi bir gerekliliktir, ancak siyasetin başat konuları arasına koymanın bir getirisinin olmadığını görmek istememeleri.
-Z KUŞAĞI; Gerek tüketim toplumunun gerekse Dijital dünyanın Kürt gençliğinin de ufkunu farklılaştırdığını görmeden, bu kuşak ile diyalog kurulmadan, yapısı ve beklentileri araştırılmadan oylarını cepte saymaları…
-SENİ BAŞKAN YAPTIRMAYACAĞIZ söylemi ile başlayan ve sistem partilerinin bir tanesine tamamen kapıyı kapatıp bir başka sistem partisine angaje olmasının, hem iktidar ile diyalog kapısını kapatması hem de tüm şimşekleri üzerine çekmesi.
-ADAY LİSTELERİ; Kitle siyasetinde yerel dinamikleri göz önüne almayan siyaset hep kaybetmiştir ve halende Kürt halkının sosyal yapısı yerel dinamikleri önemseyen özelliktedir, Bir dönem Vatan-Millet-Sakarya mantığı ile Ceketimi koysam kazanır anlayışı geçerli idi ama o anlayışın dönemi bitti artık, hala o anlayıştaki ısrarcılığa, Kürt halkı yaşanan seçim sonuçlarını acımadan yaşatır.
HDP ARKA ARKAYA 4 SEÇİMDE OY ORANLARINDA BARİZ BİR DÜŞÜŞ YAŞADI
-2019 yerel seçimlerinde İstanbul, Ankara, Adana, Mersin, Antalya vb. büyük illerin siyasi hiçbir beklenti veya ortaklık protokolü olmaksızın sadece Anti Erdoğancı bir politika izleyerek CHP ye kazandırıp iktidarın gazabını katmerleştirmesi vb. nedenlere bakıldığında aşağıdaki tabloda görüleceği üzere arkaya arkaya yapılan 4 seçimde oy oranlarında bariz düşüşe neden olduğu görülmektedir.
HDP NİN ARKA ARKAYA 4 SEÇİMDE ALDIĞI OY ORANLARI
İLLER HAZİRAN 2015 KASIM 2015 HAZİRAN 2018 MAYIS 2023
DİYARBAKIR %77.73 %71.32 %65.50 %61.00
VAN %73.60 %64.26 %59.03 %53.00
MARDİN %70.00 %67.00 %59.03 %54.63
AĞRI %76.91 %66.80 %62.02 %54.46
BATMAN %71.40 %66.81 %62.00 %57.79
İLLER HAZİRAN 2015 KASIM 2015 HAZİRAN 2018 MAYIS 2023
URFA %38.00 %28.18 %28.09 %25.00
ANTEP %15.32 %10.62 %11.09 %9.13
MERSİN %17.90 %15.04 %17.00 %13.23
İSTANBUL %12.60 %10.27 %12.67 %8.00
İZMİR %10.50 %8.90 %11.49 %7.54
“KÜRT SEÇMEN TÜM HESAPLARIN KILIÇDAROĞLU’NUN KAZANMASI ÜZERİNE YAPILMASI DOĞRU BULMADI”
Seçim süresince birçok ittifaktan söz edildi. Genel olarak ittifakları, özelliklede HDP’nin ittifak politikasını değerlendirir misiniz?
“Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı olarak adlandırılan sisteme geçildikten sonra, hele de Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve 50+1 kuralı, seçim ittifaklarını zorunlu hale getirdi. Cumhurbaşkanlığı için düşünülen ittifakların ister istemez parlamento seçimlerinin de ittifaklarla yapılmasını zorladı ve Anayasadaki seçim barajı getirilen seçim yasası ile fiilen ortadan kaldırılmış oldu. Bu durum oy potansiyeli %1 i bile bulmayan partilerin parlamentoya taşınmasını sağladı.
Geçtiğimiz seçimlerdeki ittifaklara bakıldığında Cumhur ittifakı, Millet ittifakı, Emek ve Özgürlük ittifakı ile Ata ittifakı adı altında seçimlere katılan ittifaklar görüyoruz. Burada en önemli konu YSP (HDP)’nin kurduğu Emek ve Özgürlük ittifakıdır.
Emek ve Özgürlük ittifakı, Türkiye’de Türk solu olarak adlandırılan bazı Sol sosyalist parti,hareket vs. ler ile kurarken, HDP’nin bileşenleri olan DBP ve DTK’nın da içinde yer aldığı, KKP, PİA, (Son seçimde olmayan ve nedeni sorgulanmayan T-KDP,PDK BAKUR), AZADİ PARTİSİ ve DDKD’nin yer aldığı ve 7-8 yıldır sürdürdükleri Kürdistani ittifak, seçimlerde HDP’yi destekleyen ve en önemli ayağı, esas seçmenini içinde barındıran Kürdistani İttifakı da kurmuş olmasına rağmen, seçim süresince bu ittifakı yok sayarak, hatta zaman zaman ittifak hukuk ve prensiplerine uymayarak Kürt halkında yaratılması beklenen sinerjinin de önünün tıkanmasına neden olmuştur.
Özetle, Kürt seçmenden Kürdistani ittifakı neredeyse saklamış gibi görünmesi ve siyasetini Türkiye Soluna angaje ederek bir ittifak politikası yürüttü. Kürtler, YSP (HDP)’nin Seçim stratejisini ve çalışmalarını tamamen Anti Erdoğan üzerine şekillenmesini de, tüm hesaplarının Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı üzerine yapmasını da doğru bulmadı ve bunu olduğu gibi seçim sonuçlarına da yansıttı”
Bu seçimlerden sonra Kürt siyasi hareketinin yönü nereye evrilir?
“Bu seçimlerden sonra, her şeyden önce şiddeti red eden, kendi ana seçmeni olan Kürt seçmenin talepleri, beklentileri ve bu beklentiler doğrultusunda strateji tespiti ile siyasetin gerektirdiği diyalogu oluşturacak yapıya evrilmesi gerektiği açıktır. Aksi durumda marjinalize olma riski ile karşı karşıyadır.”
“DEMİRTAŞ, KÜRTSİYASETİNİN ENDER KİŞİLİKLERDEN BİRİDİR”
Selahattin Demirtaş’ın son çıkışını nasıl okumak gerekir?
“Selahattin Demirtaş, Kürt siyasetinin yetiştirdiği ender kişiliklerden biridir. HDP’nin başına geçtikten sonra gerek siyasetteki duruşu ile gerek donanımı ile gerek espritüel kişiliği ile gerekse gerek fleksible yapısı ile kısa sürede toplum tarafından kabul gören ve 7 yıldır cezaevinde olmasına rağmen halen gerek Türkiye genelinde, gerek HDP tabanında, gerek genel olarak Kürt halkında ciddi karşılığı olan bir siyasetçidir. Son seçimlere Cezaevi koşullarında olanakları ölçüsünde katkı sunmaya çalışmasına rağmen, anlaşılan, HDP onu da önerilerini de ciddiye almamıştır. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki önerisini HDP sözcüleri yalanlamaya çalışmışlarsa da, son verdiği röportajda anlaşılıyor ki, önerileri dikkate alınmamıştır. Selahattin Demirtaş’ın çıkışı, aslında YSP/HDP nin son seçimlerdeki stratejik yanlışlıklarına bir isyandır”
“TESLİMİYETTEN BAŞKA BİR ANLAMI OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUM”
HDP ve sonrasında Yeşil Sol Partisi’nde Türk solundan kişiliklerin listelerde yer almasının sizce anlamı nedir?
“Hiç kuşku yok ki, var olan oy potansiyelinin oluşmasının Cezaevleri, işkenceler, sürgünler, köy yakılmaları ve ölümlerle bedelini ödeyen Kürt halkıdır, ancak, Listelerin hazırlanmasında rol alan, belirleyici ve karar verici olanların, Türkiye’de Kürt oylarını cepte sayıp, Solcu ütopyacı anlayış ile Türk soluna karşı bir kompleks ve onlara özenip teslimiyetten başka bir anlamı olduğunu düşünmüyorum”
“KÜRT HALKI LGBT’LİLERE SICAK BAKMIYOR”
Kürt halkı Müslüman muhafazakar bir kimliğe sahip iken LGBT ve Türk solunun listelerde yer almasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
“İnsan hakları babında cinsel kimlikleri gereği maruz kaldıkları baskıları elbette tasvip etmiyorum, ancak Kürt toplumunun sahip olduğu değer yargıları ile uyum göstermeyen böylesi bir yaklaşımı, miting alanlarında flemalarının Kürt gençlerinin eline tutuşturularak halka sunulmasını ve (Var mıdır bilmiyorum) Milletvekili listelerine konulmasını bende, Kürt halkı da hiçbir şekilde doğru bulmuyor, bulmadı da”
“ANTİ ERDOĞANCILIKTA ISRAR KÜRT HALKINI BAŞKA ARAYIŞLARA İTER”
Yeşil Sol’un Kılıçdaroğlu’na bu kadar angaje olup anti Erdoğan siyaset yapması, Kürt siyasi hareketinin seçmeni farklı yöne kayar mı?
“Kürt seçmen artık 1990’lı yılların seçmeni değildir, Kürt seçmende de şehirlileşme kültürü gelişmiş ve demokratik, siyasi, diplomatik ilişkilerin kendi toplumsal çıkarına yönelik olmasını talep etmektedir. Örgütsel çıkarların toplumsal çıkarlara tercih etmeyecek düzeye gelmiştir, seçim sonuçları ile bunu çok net ifade etmiştir. Onun için Demokratik hakları ile ilgili kiminle diyaloga geçilmesi gerekiyorsa onunla yapılır noktasına geldiği için, Sadece Anti Erdoğan siyaseti güdülüp Anti Erdoğancılıkta ısrar edilirse elbette Kürt halkı başka arayışlara girer ve bulur”