Diyarbakır Özel Bağlar Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doçent Dr. Mehmet Nafi Sakar, sezaryen ile doğumun çocuk üzerindeki etkilerine dikkat çekti.
Sezaryen ile doğumda ciddi yenidoğan sorunlarının arttığını belirten Sakar, zorunlu olmadıkça her anne adayının normal doğum yapması gerektiğini vurguladı. Bu yıl ‘Dünya Nüfus Günü’nün temasının ‘Aile Planlaması’ olarak belirlenmesinin ardından Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2014 yılında yüzde 51 olan sezaryen ile doğum oranının 2015-2016 yıllarında yüzde 2’lik bir artışla yüzde 53’e yükseldiği açıklandı. Sezaryen ile doğumun yenidoğan üzerindeki olumsuz etkilerine dikkat çeken Özel Bağlar Hastanesi (OBH) Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doçent Dr. Mehmet Nafi Sakar, sezaryen ile doğumlarda ciddi yenidoğan sorunlarının arttığını ifade etti. Sakar, zorunluluk gerekmedikçe her anne adayının normal doğum yapması gerektiğini belirterek, normal doğumun hem anne hem de bebek sağlığı açısından çok faydalı olduğunu söyledi.
“ARTIŞ GÖSTERİYOR”
Son yıllarda doğumlarda cerrahi girişim olan sezaryenin tercih edildiğini ifade eden Sakar, “TÜİK verilerine göre, Türkiye’de doğumların 50’sinden fazlasının sezaryenle yapılıyor ve sezaryen oranları da her geçen yıl artış gösteriyor. Bu artış tıbbi, yasal, sosyal ve mali etkenlere bağlı. Sağlık çalışanlarının yasal açıdan kendilerini daha fazla emniyete almak istemelerinin, acil ve her vakit olabilen normal doğumlar yerine planlı sezaryene yönelmelerinin ve doğum yapılan kurumların sezaryene hoşgörülü tutumları sezaryen oranlarını arttırıyor” dedi.
“SEZARYEN ZORUNLU HALE GELEBİLİR”
Sezaryenin hayat kurtarıcı da olabileceğini belirten Sakar, “Sezaryen doğum bazı özel durumlarda anne veya bebek için hayat kurtarıcıdır. Bebeğin eşinin önde gelmesi, bebek eşinin erken ayrılması, bebek kalp hızının çok düşük olması, bebeğin yan durması, bebeğin uzun süreli oksijen sıkıntısı içinde olması, bebeğin normalden büyük olması, bebeğin kalça kısmının doğum yoluna yakın olması, gebelik zehirlenmesi gibi hastalıklar ve annenin normal doğum pozisyonu sağlayamayacak kadar kemik ve eklem hastalığı olması gibi durumlarda sezaryen doğum hem anne hem de bebek için hayat kurtarıcı olabilir. Gebelik sırasında ya da normal doğum anında ortaya çıkan bazı durumların da sezaryeni zorunlu hale getirebilir” ifadelerini kullandı.
“YOĞUN BAKIM GEREKSİNİMİ DOĞABİLİR”
Sezaryenin bebek için de riskleri bulunduğunu vurgulayan Sakar, “Hamileliğin kaç aylık olduğu iyi hesaplanamadan ve doğum ağrıları başlamadan yapılan sezaryenlerde, erken doğuma bağlı yenidoğan yoğun bakımı gereksinimi doğabilir. Planlı bir sezaryen sonrası solunum sıkıntısı ve yenidoğan sık solunumu hastalıklarının oranları, normal doğuma göre çok daha fazladır. Sezaryen doğum sonrası çocuklarda daha fazla astım gelişmektedir. Genel anesteziyle yapılan sezaryen doğumlarda yenidoğan bebeklerin normal yaşama dönmesi gecikebilir. Ciddi ve yoğun bakımda takip ihtiyacı doğuracak yenidoğan sorunları, sezaryen doğum sonrası genel olarak iki kat kadar daha yüksektir. Sezaryen doğumda rahim duvarı kesilirken bebekte küçük kesiler olabilir” diye konuştu.
“ANNE ADAYI KENDİSİNİ NORMAL DOĞUMA HAZIRLAMALI”
Hastanelerin riskli gebelik takip edip etmemesine göre, makul koşullarda sezaryen oranının, yüzde 15-30 aralığında değiştiğini anlatan Sakar, sözlerine şöyle devam etti: “Sonuç olarak anne adayı ‘öncelikle’ kendisini gebelik boyunca izleyecek ve doğumunu yaptıracak sağlık kuruluşunu ‘özen göstererek’ seçtikten sonra hamilelik sürecinde kendisini normal doğuma hazırlamalıdır. Doğum hekimi hamilelik sürecinde sezaryen doğumu gerektiren bir durum varsa anne adayına haber vermeli ve doğumla ilişkili yol haritası yeniden şekillendirilmelidir.”
Kaynak: Tigris Haber Gazetesi