Kayıp yakınlarının eylemine katılan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı, “Hakikat ve adalet arayışının yoğun olduğu ülkelerde hakikatin ortaya çıkması ve yüzleşmenin gerçekleşememesi, toplumdaki yaraların kabuk tutmasını engeller, anaların yüreği hiçbir zaman soğumaz” dedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, her hafta düzenledikleri eylemlerinin 541’incisini dernek binasında gerçekleştirdi. Eyleme, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı ve insan hakları savunucuları katıldı. “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” yazılı pankartın açıldığı oturma eyleminde, kaybedilenlerin fotoğrafları taşındı.
Eylemde konuşan İHD Şube Sekreteri Yüksel Aslan Acer, Valiliğin açık alan yasağına tepki göstererek, “Valilik yasak ile gerçeğin ortaya çıkmasını engelleyemez. Duvarların arkasında gerçeği saklayamazlar” dedi. Cezasızlığın bir devlet devlet politikası haline geldiğine işaret eden Acer, Halfeti olayı, Silopi’de 2 çocuğun öldürülmesi ve Siverek’te yaşananları hatırlatarak, “Cezasızlık politikası yeni hak ihlallerini ortaya çıkarıyor” şeklinde konuştu.
‘YÜZLEŞİLMEDİĞİ SÜRECE YENİ FAİLİ MEÇHULLER OLACAKTIR’
Acer’den sonra konuşan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Mızraklı, “541 haftadır bir araya geliyoruz. 42 haftadır alandan uzakta İnsan Hakları Derneği’nin içinde bu açıklamaları yapıyoruz. Bu gerçeğin ortaya çıkması için yapılan arayışlar çabalar bile birilerini rahatsız etti. Bu ülkede bizler, özellikle bu coğrafya da yaşayan Kürtler, ‘Evet onlar da insandır’ denilen fasılda, yani bir yerlerde bilinçaltında insan olabileceğimize ilişkin bir takım yorumların yapıldığı biz, evet bu coğrafyanın binlerce yıldır sahibi olan biz, büyük mağduriyetler yaşadık. Bu yaşadığımız mağduriyetlerden bir tanesi de zamanın İçişleri Bakanı’nın ifade ettiği gibi devletin bilgisi dahilinde binin üzerinde operasyon yaptık demişti. Şunu çok iyi biliriz ki bütün sağlıklı işleyen sistemlerde güvenlik aygıtı toplumda huzuru, dirliği ve iyi olma durumunu tesis etmek için çalışır. Ama eğer insanlar güvenlik güçlerince gözaltına alındıktan sonra kaybedilmişlerse mezarlarına bile ulaşılamamışsa burada esasında hakikat ortadadır. Bizler hakikatin ne olduğunu biliyoruz ama adaletin ve yüzleşmenin peşindeyiz. Çünkü şunu çok iyi biliyoruz ki yüzleşilmediği sürece yeni faili meçhuller olacaktır, yüzleşilmediği sürece insanlar daha geçen hafta Ankara’daki mahkemelerde seslendirildiği gibi insanlar güya adresi bilinmeyen gözaltı merkezlerinde aylarca ölüm tehditleriyle tutulacaklar veya yine çok sayıda insanın akıbeti belirsiz bir şekilde gözaltına alındığı veya adresinin bilinmediği ortaya çıkacaktır” dedi.
HAKİKAT ORTAYA ÇIKMADAN YÜREKLER SOĞUMAZ
Yüzleşmenin ve gerçeğin ortaya çıkarılmasının önemine dikkat çeken Mızraklı, “Hakikat ve adalet arayışının yoğun olduğu ülkelerde hakikatin ortaya çıkması ve yüzleşmenin gerçekleşememesi, toplumdaki yaraların kabuk tutmasını engeller, anaların yüreği hiçbir zaman soğumaz. Onların taziyeyi tamamlayacakları ve yüreklerini soğutabilecekleri yegane durum hakikatin ortaya çıkması, adaletin tesis edilmesi ve yüzleşmenin gerçekleştirilmesidir. Eğer bu yüzleşme sağlıklı bir şekilde gerçekleşmediğinde o kirli damar işlemeye ve yeni yeni faili meçhullerle de devam etmektedir” diye konuştu.
‘BARIŞI TESİS ETMENİN YOLU YÜZLEŞMEDEN GEÇER’
Tahir Elçi cinayetinin kameralar önünde işlendiğini hatırlatan Mızraklı, sözlerini şöyle tamamladı: “Kameralar önünde işlenen cinayetin failine ulaşılamıyorsa eğer o ülkede ciddi anlamda bir adalet ve hukuk sorunu vardır. Bu coğrafya bu cinayetler işlenirken bunların tanıkları vardı, sanıkları olduğu kadar tanıkları da vardı. Bu olayların bu operasyonların tanıkları da çok sayıdaydı. Eğer bir toplum içine bir karabasan gibi bu kirlilik çökelecek olursa bir süre sonra da kendisini tüketmeye ve adil olmayan bir sistemin işlemesine yol açar. Ve bu kötülük büyüdükçe o ülkede iş cinayetleri artar, günde beş altı işçi yaşamını yitirir iş cinayetlerinde veya her gün ortalama iki kadın cinayetlere kurban gider. İşte bu kötülüğe karşı iyi ve aydınlıkta olanların mücadelesidir ki her cumartesi burada bir araya geliyor, bir hakikatin ortaya çıkması iki, adalet ve yüzleşme. Eğer bir toplum üretmiş olduğu kötülük ile mücadele etmeyecek onu ortadan bertaraf edecek mücadeleyi ortaya koymayacak olursa geleceğini karartır. Diyoruz ki eğer barışı tesis edeceksek, eğer bu ülkede güveni huzuru ve dirliği tesis edeceksek, bunun yegane yolu hakikatin ortaya çıkması ve yüzleşmeden geçer. Bağışlamanın da olabilmesi için yine hakikatin ve adaletin ortaya çıkması gerekir ki bağışlanma gibi bir erdemin harekete geçmesini bekleyelim. Hakikat ve adalet arayışının yanında olmak hepimizin namus borcudur.”
ZEYNEL KÜRSEN’İN AKIBETİ SORULDU
Mızraklı’nın konuşmasından sonra İHD Kayıp Komisyonu Üyesi Hasan Yalçın, 24 Mart 1994 yılında kaybedilen Zeynel Kürsen’in hikayesini okudu. Kürsen’in, Batman Devlet Hastanesi çıkışında silahlı iki kişi tarafından zorla bir araca bindirilerek kaçırıldığını ifade ederek ailenin tüm girişimlerine rağmen bugüne kadar haber alınamadığını kaydetti.
Açıklamaların ardından 5 dakikalık oturma eylemi yapıldı.