Tiyatrocu Cuma Boynukara 25 yıl önce Ehmedê Xanî’in Mem û Zîn adlı eserini tiyatroya uyarladı. İlk kez Diyarbakır’da izleyicinin karşısına çıkan oyun daha sonra birçok turnede sahnelendi, mahkemelere konu oldu. Oyun, Diyarbakır Devlet Tiyatrosu tarafından 25 yıl sonra yeniden Diyarbakır’da sahnelendi. Yazar Boynukara da uzun yıllar uzak yaşadığı şehre, oyunun prömiyeri için geldi.
Cuma Boynukara, 1995’te Ehmedê Xanî’nin ‘Mem û Zîn’ eserini tiyatroya uyarladı. Aynı yıl Veysel Öngören oyunun yönetmenliğini üstlendi ve oyun Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda sahnelendi. 1995 yılı Mem û Zîn’in yazılışının 300’üncü yılıydı ve Şehir Tiyatrosu bu oyunla kutlamalara katılıyordu.
Mem û Zîn ilk kez Diyarbakır’da sahnelendi ve daha sonra pek çok yerde seyirci karşısına çıktı. Neredeyse hiç sorunsuz sahnelenen oyun beğeniyle izleniyordu. Van Devlet Tiyatrosu tarafından 2012-2013 yılında yeniden sahnelendi. Oyunun yazarı olarak Cuma Boynukara da Van’a kadar gitti ve oyunu izledi. Ancak sahnelenen oyunda, izin alınmadan, Boynukara’nın kabul edemeyeceği değişiklikler yapılmıştı. Boynukara, oyunun anlam ve kurgusal bütünlüğünü bozacak şekilde değiştirildiğini belirterek 16 Kasım 2012 yılında Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü hakkında, İstanbul Anadolu 1. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı ve davayı kazandı.
Mahkeme bilirkişi raporunu dikkate alarak Boynukara’nın lehine karar verdi. O bilirkişi raporuna kaydedilen değerlendirmeler şöyle: “Mem ile Zîn adlı eser ile sahnedeki “Mem ile Zin” arasında farklar vardır. Oyunun adı, “Mem ile Zîn” yerine “Mem ile Zin” olarak değişmiştir. “Δ, “İ” arasındaki fark oyunun sahnelendiği coğrafya itibariyle bakıldığında dilsel ve kültürel açıdan önemli bir ayrıntı ve değişimdir. Yazarın oyununda, “Newroz” olarak kullandığı bayramın sahnede “Nevruz’a” dönüşümü yazarın politik duruşu ve referans çerçevesi düşünüldüğünde yazarı ve sosyal çevresini itibar açısından etkileme gücüne sahiptir. Bahse konu diğer farklılıklar (ifade farkları, metin atlamaları, sahne sıra değişiklikleri) eser sahibi ile bir telif sözleşmesinin ve iznin de olmadığı göz önüne alındığında prestij ve itibar açışından yazarı etkileme potansiyeline sahiptir.”
‘MASUM OYNAMIŞLAR’
Cuma Boynukara’nın Ehmedê Xanî’nin eserinden tiyatroya uyarladığı “Mem û Zîn”, bütün bu maceralardan sonra yeniden Diyarbakırlı izleyicinin karşısına çıktı. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun sahnelediği oyunun prömiyeri için Boynukara da Diyarbakır’a gelmişti. Oyunu birlikte izledik. Oyunu izlerken, kayyım atanmadan önceki Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun Cemil Paşa Konağı’nda sahnelediği Mem û Zîn’i de hatırladım. Mekan tiyatrosunun güzel bir örneği idi ve eserin yazıldığı dilde sahnelenmesi müthişti.
Boynukara’nın yazdığı oyunla ilgili en iyi değerlendirmeyi elbette tiyatro eleştirmenleri yapmalı, bana çok söz düşmez. Ama benim izlediğim oyunda ufak tefek sıkıntılar vardı, bunu Boynukara ile de paylaştım. “Düzelecek” dedi. Öte yandan “Mem û Zîn eserine sadık kalınmış mı?” sorusuna de en iyi cevabı Mem û Zîn eseriyle ilgili çalışma yapan araştırmacılar verecektir. Benim izlediğim oyun için Boynukara, “Batan bir şey olmadı” dedi ve ekledi: “Diyarbakır’da Mem û Zîn’in Devlet Tiyatrosu’nda oynanıyor olması benim için çok özel bir durumdur. Güzel oynanıyor. Masum oynamışlar.”
SAHNE IŞIKLARINA SEVDALANMAK
Oyunun serencamı ve oyunla ilgili izlenimim kısaca bu şekilde. Ama öte yandan Mem û Zîn oyununun yanı sıra daha pek çok oyuna imza atmış, ödüller almış, ömrünü tiyatroya vakfetmiş Cuma Boynukara’nın da bir serencamı var. Boynukara 1964 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Tiyatroyla tanışması da burada gerçekleşiyor: “Tiyatroyla ortaokulda tanıştım, 1976 ya da 1977 olmalı. ‘Alman Ekmeği’ isimli oyun, Ankara’dan Diyarbakır’ın bir ilçesi Ergani’ye turneye gelmişti. Öğleden sonra okuldan çıkıp oyuna gittim. Ama oyunun başlamasına kadar zaman benim çok uzun geçti. Sonunda salonun ışıkları yandı. Kadife kırmızı perdeye spotlar düştü. Perde aralandı. ‘Ben niye burada değilim’ dedim kendi kendime. Tiyatroyla hikâye böyle başladı. Ondan sonrada bu güne kadar ilerledi.”
Oyunu çok sevdiğini hatırlıyor Boynukara, “Hâlâ gözümün önündedir oyuncular, sahneler.” Ortaokuldan sonra ailesi Diyarbakır’a taşındığında da devam etmiş tiyatro sevdası. Sokakta sigara satmış, boyacılık yapmış ama aklında hep tiyatro vardır.
İLK KARALAMALAR
Bu sırada şair, felsefeci ve eleştirmen Veysel Öngören ve öykücü Esma Ocak ile tanışması, tam da arzuladığı gibi, hayatını tiyatro yönünde şekillendiriyor. 1979’un sonlarında oyun karalamaya başladım. Karalama çabalarım benim için bir şansı da doğurdu. O şans da Veysel Öngörendi. O zaman Veysel abi Diyarbakır’a dönmüştü. Ben yazdığım oyunları Veysel abiye götürdüm. Veysel abi felsefeciydi, şairdi, eleştirmendi. Ama tiyatro kardeşinden ötürü özel bir ilgi alanıydı. Bu yüzden Veysel abinin nezdinde hep özel bir yerde tutuldum. Veysel abi var olma sebebimdir. Benim gayretlerim kuşkusuz vardı ama ne öğrendiysem onun yönlendirmesiyle öğrendim. Beni disipline etmesinin önemli payı vardır.”
Diyarbakır Sanat Tiyatrosu macerası da bu süreçte başlıyor. 12 Eylül’den sonradır, Boynukara’nın değişiyle 7 kişinin bir arada yürüyemediği zamanlar. Diyarbakır Sanat Tiyatrosu sadece Diyarbakır’da değil, Urfa, Siirt, Mardin gibi illerin ilçelerinde de sahneliyor oyunlarını. Kimi zaman bir traktör römorkunun üzerinde kimi zaman kapısına kilit vurulmuş bir eski sinemada. Oyunlar karalıyor, oyunlarda rol alıyor ve bu süreçte Veysel Öngören ve Esma Ocak’ın desteğini hep hissetmiştir.
Öte yandan şöyle düşünmeye başlamıştır: Tiyatro neden İstanbul, Ankara ve İzmir gibi 3 büyük kentte yapılsın? Diyarbakır’da büyük bir kent ve burada da tiyatro yapılabilir. Bunu göstermek konusunda inat eder.
İLK OYUN, İLK ÖDÜL
“Muhtaro”, karalamaların dışında, Boynukara’nın yazdığı ve ödül aldığı ilk oyundur. Salihli Belediyesi Oyun Yazma Yarışması’ndan ödülle dönen oyun, birçok kez sahnelenir ve tiyatro izleyicisinin beğenisini kazanır. “Çok Geç Kalmadan” adlı oyunu ile Kültür Bakanlığı Oyun Yazma yarışmasından ödülü alınca, oyun yazarı olarak adını Diyarbakır dışında da duyurmaya başlar. Turgut Atalay’ın belediye başkanı seçildiği dönem Diyarbakır Belediyesi Şehir Tiyatrosu kuruldu. Boynukara buradan davet alır ve Diyarbakır Sanat Tiyatrosu kendini fesheder. Şehir Tiyatrosu’nda oyuncu ve yazar olarak görev alan Boynukara, Mem û Zîn’i de bu sırada yazar ve oyun ilk kez Diyarbakır’da sahnelenir.
Ancak Kürt siyasetçiler, bir sonraki yerel seçimleri boykot edince Refah Partisi’nden Ahmet Bilgin belediye başkanı seçilir. Aralarında Boynukara’nın da bulunduğu bazı tiyatrocular işten çıkarılır, bazıları ise ilçe belediyelerinde çeşitli görevlere verilir. Şehir Tiyatrosu’nun sadece adı kalır. Yıllar sonra Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’ne kayyım atanınca, başarılı oyunlar sahneleyen, festivaller düzenleyen, bünyesinde yazar, yönetmen, oyuncu yetiştiren Şehir Tiyatrosu benzer bir durum yaşadı. Tiyatronun 31 çalışanının işine son verildi. Boynukara, tiyatrocuların özlük haklarının sağlanmadığı için belediyeyi yönetenleri eleştiriyor.
25 YIL SONRA DİYARBAKIR
Şehir Tiyatrosu’ndaki işine son verilen Boynukara, 1995 yılında İstanbul’a yerleşir. Sırasıyla Bakırköy ve Kadıköy belediyelerinin kültür müdürlüğü birimlerinde çalışır. Oyun yazmaya devam eder ve oyunları hem özel tiyatrolar tarafından hem de Devlet Tiyatroları’nda sahnelenir. “Birkaç yıl önce Diyarbakır Devlet Tiyatrosu başka bir oyunumu sahneledi. Diyarbakır’a bir daha o zaman geldim ve bir gün kalıp geri döndüm” diyor Cuma Boynukara. Yani aslında 20 yıldan uzun bir süredir Diyarbakır’ı görmeye gelmemiş. Mem û Zîn oyunu için geldiği Diyarbakır’da bu kez üç gün kaldı. Boynukara, Diyarbakır’da geçirdiği bu üç günde yaptıklarını, “Bağlar’daki eski mahalleme gittim. Nişanlandığım, evlendiğim eve, kızımın doğduğu eve baktım. Annemin, babamın mezarını ziyaret ettim. Eski arkadaşlarımla görüştüm” şeklinde anlattı.
25 yılda Diyarbakır’ın çehresi elbette çok değişti. Bu nedenle, “Yabancı hissettim. Karton bir şehir hissettim” diyerek tarif ediyor izlenimlerini. “Biraz yüzleştim kendimle, iyi oldu benim için. Bir şeyi çok büyütüyordum kafamda. Diyarbakır’da tiyatro yaptığım zaman heyecan çok yoğundu bende. Bu akşam bir oyun yapmışsam bunu herkes duymalı, insanlar bir şekilde gelip izlemeliydi o oyunu. Beş yıl önce oyunuma geldiğim zaman da o eski heyecan yoktu artık. Öncelikler değişmiş, belki birden fazla televizyon kanalının olması, telefonların bilgisayarın olması insanların heyecan alanlarını daha farklı yönlere kaydırmış olabilir. Şimdi gezip gördüğüm, benim kafamdaki Diyarbakır değildi.”
MEM Û ZÎN AFİŞİNİN ÖNÜNDE
Geceleyin Şeyhmus Diken, Ahmet Çakmak, Faruk Balıkçı ve Cuma Boynukara ile otobüs durağına doğru yürüdük. Durakta, bankta otururken fark ettik Mem û Zîn’in afişini. “Cuma” dedi Şeyhmus Diken, “25 yıl sonra geldiğin Diyarbakır’da kendi yazdığın oyunun afişinin önünde oturuyorsun. Bu çok değerli bir şey” dedi. Cuma Boynukara afişe baktı. Bir şey diyecekti, vazgeçti. Mem û Zîn sezon boyunca Diyarbakır Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenecek. Bunu çok önemsediğini söylemekle yetindi.
(Vecdi ERBAY’ın Özel Röportajı)