Dünyanın hemen her yerinde yaşanan toplumsal sorunlar diyalog yoluyla çözülüyor. Güney Afrika’da devasa sorunlar böyle çözüldü. Bugün Kolombiya’da sorunlar diyalog yolu açık tutularak aşılıyor. 2022 yılında görev gelen Kolombiya Devlet Başkanı ‘Gustavo Petro’nun ülkeye “tam barış” getirme sözü vermişti. Bunun için bütün silahlı gruplarla görüşerek bir bakıma ‘çözüm sürecini’ başlatmıştı.
İlk anlaşma, 1960’dan beri silahlı mücadele yürüten sol örgüt FARC ile yapıldı ve örgüt silahları bırakarak legal politik sürece dahil oldu. ‘Barış’ sürecine kadar onlarca deneme oldu, başarısızlıklar yaşandı ama taraflar vaz geçmedi ve sonuçta başarıldı.
Son günlerde Kolombiya hükümeti, silahlı sol grup EMC ile 10 ay süreli bir ateşkes üzerinde anlaşmaya vardı. Taraflar 8 Ekim’de başlayacak ateşkes sürecinde barış müzakerelerine devam edecek. Hükümetle örgüt arasındaki ön görüşmeler; ‘Kolombiya’nın güneybatısındaki Cauca bölgesinde Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve Amerikan Devletleri Örgütü’nden temsilcilerin de katılımıyla’ gerçekleştirildi. Böylelikle barışın tesis edilmesi ve silahların tamamen bırakılması üzerine tarafların katılacağı yeni bir süreç başlatılacak.
Ukrayna-Rusya arasındaki görüşmeler sonuç vermedi ve korkunç bir savaş başladı. Binlerce insan yaşamını yitirdi. Milyonlarla ifade edilen bir göç dalgası yaşandı. Bugün Ukrayna, yerle bir olmuş durumda. Her iki tarafta on binlerle ifade edilen askeri ölümlerinden bahsediliyor.
Çatışmak-savaşmak kolay ama barışmak-anlaşmak zor. Bunu en küçük bir köydeki ilişkilerden de görüp yaşıyoruz. Küçük bir çatışmanın yıllarca sürdüğünü ama barışmanın bir o kadar zor olduğunu biliriz. Bu nedenle, barışmak, sorunları diyalog yoluyla çözmek son derece önemlidir.
Türkiye, zenginlikleriyle tanınan bir ülke. Coğrafyası son derece önemli bir bölgede bulunuyor. Böyle stratejik bir yerde olmak hem çok önemli hem çok tehlikeler içerir. Doğru politikalar bölgede güç olmanı sağlar, en küçük bir hata ise yıllarca uğraşmanı gerektiren sorunlar doğurur. Türkiye, Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi gören bir yerde duruyor. Bölgesel krizlerin olduğu bir coğrafyada oynayacağı rol oldukça önemlidir. Bölgesel liderlik, zor zamanlarda gerçekçi politikalar geliştirmek ve çözüm odaklı olmaktan geçer. Bunun öncelikli yolu, kendi içinde barışı ve güveni tesis etmektir.
Kendi sorunlarımızı birlikte tartışarak çözebiliriz
Sorunlar konuşularak aşılır. Özellikle bölgemizde önemli sorunların olduğu ve bunların uzun yıllardır devam ettiğini devletin en üst yöneticisinden Diyarbakır’daki bir sıradan insana kadar herkes görüyor, biliyor ve yaşıyor. Bölgemizde onlarca yıldır süren çatışmalar, sadece toplumsal sorunlar yaratmadı aynı zamanda ekonomik ve politik sorunlarda yarattı. Zamanında çözülmediği için de bugüne kadar artarak devam etti.
İktidarın 2013 yılında başlattığı ve kamuoyunda ‘ çözüm süreci’ denilen dönem önemli bir deney oldu. Bölgenin kısa süreli de olsa nefes aldığı, toplumsal ve ekonomik dengelerin hızla iyileştiği, toplumun mutlu olmaya başladığı bir süreci yaşandı. Ancak istenilen sonuç elde edilemedi. Bunun kimin ne kadar sorumluluğu var. Bunu tartışmanın bir faydası yok. Ama yaşanan deney bize gösterdi ki, eğer istenilirse sorunlar diyalog yoluyla çözülür. Önemli olan istemek ve elini taşın altına koymaktır.
40 yıllık çatışma bölgemizde büyük kayıplara yol açtı. Ölümler oldu, göçler yaşandı, ekonomi büyük zarar gördü, bölge gelişmedi. Hâlbuki bölgemiz sadece tarımsal sanayi ile dahi, Ortadoğu’yu ve Avrupa’yı besleyecek büyük bir potansiyele sahiptir. Ama çatışma politikası ve psikolojisi bütün bunları engeller durumdadır.
Bölge halkı silahlı çatışmalardan yoruldu. Halk çatışma değil, çözüm istiyor. Çözüm de, bölge halkının sosyal, kültürel ve ekonomik sorunlarına dair toplumsal projeler geliştirilerek olur. Bu nedenle iktidar, yeniden inisiyatif almalı ve yeni bir proje ile halkın karşısına çıktığında, kazanan hem iktidar hem de ülke olur. Hiçbir şey yok sayılarak aşılmaz. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden bu yana, bu gerçeği yaşadık. Cumhurbaşkanımız, Başbakan olduğu dönemde başlattığı sürecin, pozitif etkilerini hep birlikte gördük, yeniden görmek istiyoruz.
Bu süreçte hatalar yaşandı, çok ciddi düzeyde yanlışlıklar oldu. Ama yaşanan sorunlar aşılmadı. Herkesin ve bu süreçten ders çıkartması gerektiği çok açıktır. Özellikle legal Kürt hareketi, izlediği bazı yanlış politikalardan ders çıkarmalıdır. Kürtlerin sorunları partilerle veya partilerin liderleriyle değil, devletle görüşerek çözüleceği hesaba katılmalıdır. Bu nedenle iktidarı yok sayarak ya da iktidar karşısında kendisini konumlandırarak Kürtlerin talepleri çözüm bulmaz. Bu gerçeğin görülmesi gerekir.
Ülkeyi yönetenler, bölgemizde yıllardır devam eden ve bugüne kadar hep yok sayılmak istenen ama yok olmayan sorunlarına gerçekten kalıcı bir çözüm bulurlarsa, bunun Irak, İran ve Suriye olmak üzere Ortadoğu’da çok önemli bir etkisi olacaktır.
Barış ve sorunların çözümü için sivil inisiyatif
Çözüm süreci olarak tanımlanan dönemde sivil toplum kuruluşları önemli bir rol üstlendiler. Yeni bir dönem için bölgede bulunan, sanayi ve ticaret odaları, barolar, sivil örgütler, sendikalar, kanaat önderleri başta olmak üzere toplumun farklı sosyal kesimleri yeni bir sorumluluk alarak ilk adımı atabilirler. Özellikle yerel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde politik bir çıkarı olmayan sadece sorunların çözümü için bir sivil inisiyatifin kurulması önemli ve gereklidir.
Bunu nasıl başarabiliriz? Sihirli bir formül yok. Ancak silahların sustuğu, karşılıklı ön yargılardan uzak uzlaşma kültürünün geliştiği ve barış dilinin ön plana çıktığı bir ortamda çözümün şansı olur. Bunun zemini oldukça güçlüdür. Bunu başarabiliriz. Yeter ki hepimiz sorumluluk alalım, bir çaba gösterelim.
Savaş kolay başlar, Barış zor gelir. Biz kolaya kaçmayalım, zoru başaralım.
Aziz ODABAŞI’nın Yazısıdır..