Diyarbakır’da yaşayan 3 çocuk babası emekli Şükrü Abay’a 1993 yılında bağırsak enfeksiyonu şikayetiyle gittiği hastanede kolon kanseri teşhisi konuldu. Abay, uzun süren tedavisinin ardından kolon kanserini yenmeyi başardı. Yakalandığı ilk kanserin ardından yaşamını da değiştiren Abay, zamanının büyük bölümünü müzik dinleyip, spor yaparak sağlıklı beslenmeye ayırdı.
Normal yaşamına devam eden Abay, 2005 yılında bu kez cilt kanserine yakalandı. İlk kanser hastalığından edindiği tecrübelerle cilt kanserini de yenen Abay, 2010’da rektum, 2016 yılında ise yeniden cilt kanserine yakalandı. Başarılı tedavi sürecinin ardından son iki kanseri de yenmeyi başaran Abay, kendisine ‘kanserden ölmeyeceği’ sözünü vererek, 27 yıl boyunca mücadele ettiği kanserle savaşı sürdürmek için Diyarbakır Yeniden Yaşam Kanserle Mücadele Derneği’ni kurdu. Bir süre önce koronavirüs belirtileri gösterince hastaneye gidip PCR testi yaptıran ve testi pozitif çıkan Abay, bu hastalığı da yenmeyi başardı.
“ÇEKTİĞİM ACILARI FİLM OLARAK İZLESEYDİM ‘ÖMÜR BOYU EVDEN ÇIKMA’ DERDİM”
Tedavi sürecinde yaşadığı acının tarifi olmadığını anlatan Abay, şunları söyledi: “Koronavirüsün yaşattığı acı çok değişik bir acı. Ben 4 ağır kanseri yaşadım, yıllarımı aldı ama koronavirüsün verdiği acının yanında, kanserin verdiği acı çeyreği bile değil. Çok kötü bir acıydı. Bu dünyada mısın, öbür dünyada mısın? Belli değil. Ne yediğin ne de içtiğin bir şey belli. Yatağımda acı nedeniyle çok boğuştum. Bunun adı mücadeleden ziyade boğuşmaydı. Koronavirüsle ilk 6 gün şiddetli bir şekilde boğuştum. Bu 6 günde başka bir dünyada olduğumu sanmıştım. Gözümü yumar yummaz, tanımadığım, değişik insanlar, değişik varlıklar, hayaller görüyordum. Çok fazla hatırlamıyorum ama yaşadığım değişik bir dünyaydı. Ölüm kalım arasında bıçak sırtındaydım. Bir o tarafta bir bu taraftaydım. Öyle bir ağrılar yaşadım ki damarlarım, kemiklerim çok ağrıyordu. Acayip bir dünyaydı. Allah, düşmanınım başına bile vermesin. Koronavirüste çektiğim o acıları film olarak izleseydim, bunu yaşayan birine ‘ömür boyu evden çıkma’ derdim. Dayanılacak bir acı değildi. Onun için herkesin sosyal mesafeye dikkat etmesi, maskesiz dışarıya çıkmaması lazım. Bu hastalık gence, yaşlıya bakmıyor. Öyle tehlikeli bir düşman ki trafik kazası gibi seni alıp, götürüyor. Ben çok dikkat ediyordum. Maskesiz dışarıya adımımı atmıyordum” diye konuştu.
‘KANSERLE ARAMIZDA KAN DAVASI VAR’
Abay, kanserle arasında kan davası olduğunu ifade ederek, 6 yakınını kanserden kaybettiğini söyledi. Kanserden ölmemesi gerektiğini aktaran Abay, şöyle konuştu: “Ölüm Allah’ın emri, kimse ona karşı çıkamaz ama ben kanserden ölmemeliyim. Kanserden 6 yakınımı kaybettim. Kanserle aramızda kan davası var. Kanserden ölürsem çok üzülürüm. Kanserden ölmemek için her türlü çarem, gücüm vardır. Allah da izin verirse ben kanserden ölmeyeceğim. Koronavirüse yakalandığımda öleceğime inandığım bir anda koronavirüse yakalanan eşime, ‘Kanserden ölmedim, koronavirüsten öleceğim, o kanser muradına eremedi’ demiştim.”
’27 YILDIR KEMOTERAPİ SALATASI YİYORUM’
Yakalandığı kanserlerin yaşamını çok değiştirdiğini belirten Abay, beslenmesine dikkat ettiğini ve bu nedenle 27 yıldır kemoterapi salatası adını verdiği salatayı tükettiğini aktararak, şunları kaydetti: “Kanserden önce abur cubur beslenirdim, stresliydim, kavgacıydım. İnsanlara sevgi konusunda çok zayıftım, doğa ile barışık değildim. Ben kanser olduğumda yaşamım 180 derece değişti. Kanser beni öyle bir hale getirdi ki insan sever oldum, hoşgörülü oldum, güzel olan her şeye manalı baktım. Yediğim her şeyi sorguluyorum. Maydanoz veya roka, karnabahar, brokoli, organik domates, karalahana, salatalıkla yapıp hafif şekilde tuzluyorum, üzerine limon sıkıyorum. 27 yıldır her sabah bunu yapıyorum. Kanserle mücadelede kemoterapi gibi etki yapıyor. Beni ayakta tutan, hastalıkla mücadele yardım eden bu salatadır.”