Haysiyet yoksunu İskandinav ülkelerinin son günlerde İslam’ın kutsal değerlerine ve kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e karşı yaptığı alçakça saldırılar şüphesiz ki yenidünya düzeninde önemli yapı taşlarını teşkil etmektedir.
Tarihsel süreçte bir çok etken üzerinden körüklenen dünya savaşları tekrar Orta Çağ Avrupa’sının haçlı zihniyetiyle karşı karşıya.
İslam fobi ve antisemitizm ekseriyetli bu zihniyetin son mahsulleri bugün yine aynı sinir uçlarına dokunmaya başladı.
İsveç ve Norveç merkezli bu alçak eylemler yeni dünyanın din, dil ve ırk denkleminde yeniden inşasında ne denli etkili olacak hep birlikte bekleyip göreceğiz. Tüm bunlar bir yana dursun bu saldırılara Arap dünyasının yöneticilerinin tepkisiz kalması akıllara yeni Lawrencelar mı türedi sorusunu getirmiyor değil açıkçası.
Danimarka’da Yahudi toplumuna ve Tevrata yapılacak olan eylem İsrail’in karşı çıkmasıyla durdurulunca Arap ülkelerinin acizliğini bir kere daha gözler önüne serdi.
Sözüm ona şeriatla yönetilen o devletlerin sessizliğini görünce ümmetin sessizliğini Allah’a şikayet eden Filistin intifada hareketinin lideri Şeyh Ahmed Yasin’i biraz daha iyi anlamama vesile oldu. Bir grup azgın azınlığın başlattığı bu alçak eylemin arkasında hangi üst aklı barındırıyor zamanla hep beraber göreceğiz.
Peki dünyada bu olaylar olurken Türkiye nasıl bir tavır takınıyor…
Tarih boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapan Türkiye her zaman gibi kendine yakışanı yapmaya devam ediyor. Şairin”Umut” kelimesinin karşılığı Türkiye olmalı söylemi adeta İslam beldelerinde bugünlerde tecelli ediyor. Dünya vicdanının sesi olmaya devam eden Türkiye diplomatik alanda bu ülkelere karşı her türlü tavrı en yüksekten dozajdan göstere dursun korkak Arap ve İslam ülkelerinin yöneticileri (istisna hariç) pısırık tavırlarını devam ettiriyorlar.
Peki bu olaylar bu alçakça tavırla devam ederse ne olur?
Üzerinde uzunca konuşulabilir ve birçok senaryo çizilebilir. Mesela bu olayların neticesinde bir çok örgüt türeyecek, marjinal bu grupların yapacakları ses getirecek eylemler dünyada yeni bir islamafobi dalgasına sebebiyet verecek ve daha buna benzer başkaca bir çok şey…
Avrupa’da körüklenmek istenen bir diğer kavram antisemitizme İsrail ve Yahudi lobisi ne kadar karşı koyabilecek ya da başka bir deyişle Avrupa Yahudileri bu sefer sindirebilecek mi hep beraber göreceğiz…
Her zaman ki gibi ülke düzeyinde bir kaç ufak destekçisi dışında tek başına İslam’ı ve insanlığı savunan Türkiye’nin mukkades yükün koruyucusu olarak yıllar sonra tarih sayfalarında yerini alacağı aşikar . Peki biz Müslümanlara düşen nedir ?
Allah’a, Resul’üne ve mukaddes kitabına karşı yapılacak her türlü alçak eyleme kayıtsız ve şartsız karşı çıkmak ve onurlu bir mücadele göstermektir. Rahmetli Nuri Pakdil’in tabiriyle bu durumda ihtiyacımız olan tek şey esaslı ve soylu bir öfkedir…
Zulmü alkışlamayan ve zalimi asla sevmeyen tüm ülkelere ve bu şuurdaki müslümanlara selam olsun…
Mehmet Emin Koşal’ın Yazısı