Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Bu yıl ne yazık ki 8 Mart Dünya Kadınlar gününü depremin orta yerinde bir çok memleket enkaz altında iken karşılıyoruz” denildi. Açıklamaya ise 1160 gündür kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku’nun sözleri damga vurdu.
Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle Diyarbakır Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Bu yıl ne yazık ki 8 Mart Dünya Kadınlar gününü depremin orta yerinde bir çok memleket enkaz altında iken karşılıyoruz” denildi.
Türkiye’de ise kadınlar 8 Mart’ı Maraş merkezli iki ayrı depremin yarattığı yıkıcı etkisi altında karşılıyor. Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi bu yılda 8 Mart’ı Adliye kapısı önünde karşıladı. Burada yapılan açıklamada kadınların karşılaştığı ihlaller ve yaşamda karşılaştığı ağır şartlara dikkat çekildi. Bin 160 gündür kendisinden haber alınamayan Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku da açıklamada kısa bir konuşma yaptı ve 1160 gündür sorulan “Gülistan Doku nerede?” sorusunu bir kez daha sordu.
BEN EN ÇOK NEYDEN UTANDIM BİLİYOR MUSUNUZ?
Doku, kardeşleri Gülistan Doku’nun bulunması için çaldıkları tüm kapıların yüzlerine kapatıldığını ve adelet kavramıyla karşılaşmadıklarına vurgu yaptı. Adalet Bakanlığı’nın tutumunu da eleştiren Doku, soruşturmayı yürüten savcı ve hakimlere kendi dosyalarındaki çabalarını eleştirdi ve “Ben en çok neyden utandım biliyor musunuz? ‘Gülistan Doku nerede?’ sorusu bunları rahatsız ettiği kadar Gülistan’ın içinde bulunduğu karanlık kimseyi rahatsız etmedi. ‘Gülistan Doku nerede?’ sorusunun önünü her kim kesiyorsa hepsi adalet önünde hesap verecek. 10 yıl önce üniversite sorularını çalanlar nasıl içerdeyse emin olun onlarda içeri girecek.”
Açıklamada konuşan Diyarbakır Barosu Kadın Hakları Merkezi Başkanı Asiya Cemre Işık, 8 Mart’ın tarihsel geçmişine atıfta bulundu. Işık, depremzede kadınların yaşadığı sorunlara değindi ve kadınların hijyen sorunuyla baş başa bırakıldığını ifade etti.
Işık açıklamada İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ve ardından başlayan torba yasası teklifindeki maddelerin kadınlara yönelik hak ihlallerini barındırdığını şu ifadelerle dile getirdi: “Biz de bu 8 Mart’ta evde, işte, sokakta, mahkeme salonlarında, hayatın her alanında can korkusuyla yaşamaya, yaşamlarımızla sınanmaya, işten atma tehditlerine, mobbinge, tacize, baskıya, eşitsizliğin derinleştirilmesine, medeni haklarımıza yönelik saldırılara karşı özgür, eşit, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz.
Yaşı, mesleği, kimliği ne olursa olsun tüm kadınlar ve LGBTİ+’lar cüretini eşitsizlikten, adaletsizlikten, yargının cezasızlık politikalarından alan erkek şiddetine maruz kalıyor. 6284 Sayılı Kanunun etkin kullanılmaması, İstanbul Sözleşmesinden çekilmek, kadına ve LGBTİ+’lara yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde etkin soruşturma yapılmaması, caydırıcı cezalar verilmemesi yargının bizzat mağdur suçlayıcı konumuna gelmesi var olan şiddet ortamını daha da artırıp kadına yönelik şiddetin artmasına ön ayak oluyor.
Kadın Hakları Merkezi olarak etkin yasal düzenlemelerin uygulamada da geçerli olması için önlemler alınmasını, haksız tahrik indirimi ya da iyi hal indirimlerinin cinsiyetçi bir biçimde uygulanmamasını, yargının üzerine düşen görevleri yerine getirmesini, devletin kadınları güçlendirecek politikaları hayata geçirmesini talep ediyoruz ve kadınların geçmişten bugüne mücadele ile kazandığı haklara sahip çıkacağımızı belirtiyoruz. Özellikle belirtmek isteriz ki kadınların ekonomik, sosyal ve kültürel bağımsızlığını engelleyecek nitelikteki Anayasa değişikliğine tereddütsüz karşıyız. Söz konusu değişikliğin kabulü halinde kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik ayrımcılığa ve nefret söylemine zemin yaratılacağı ve Anayasa’nın 10. Maddesi ile çelişkili bir durum oluşacağı açıktır. Teklifte farklı aile formları, örneğin tek ebeveynli aileleri dışarıda bırakan, bekar anneleri ve ebeveyn LGBTİ+’ları bütünüyle ayrımcılığa maruz bırakan bir yaklaşım olduğunu görmekte ve bu yaklaşıma karşı olduğumuzu bildirmek isteriz. Yine defaatle belirtmemiz gerekir ki yaşanacak olan yoğun seçim ve propaganda sürecinde her türlü cinsiyetçi, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylem ve vaatlerin karşısında duracağız. Bu yıl ne yazık ki 8 Mart Dünya Kadınlar gününü depremin orta yerinde bir çok memleket enkaz altında iken karşılıyoruz. Depremin ilk anından bu yana dört bir yanda sergilenen dayanışma ise acılarımıza biraz olsun iyi gelen tek şey oldu”