İdlip’de 8 evladımızın şehit olduğu saldırının ardından gözler Suriye’ye çevrildi. Yaşananlar sürpriz değildi çünkü yazarımız Nevzat Bingöl aylar öncesinden uyarmıştı.
Bingöl, Rusya’ya güvenilmeyeceğini ve böyle bir saldırının beklenmesi gerektiğini belirterek bir mülteci göçü konusunda uyarmıştı.
01 Eylül 2019 tarihli yazısında http://www.ngazete.com/sam-emevi-camide-cuma-namazina-giderken-reyhanli-tevhid-camide-namaz-kildirmak-921yy.htm Suriye Türkiye için bir bataklığa dönüşmek üzere, bu konuda hükümetin yeni politikalar arama veya üretme konusunda bir gayreti olduğunu düşünmek isteyenlerdenim. Öncelikle Suriye politikalarının en başından bu yana, -Türkiye ve bölge gerçekliğiyle uyuşmadığı için- yanlış olduğunu ve ülkemize büyük sorunlar yaratacağına ilk günden bu yana ilkesel olarak itiraz edenlerdenim. İtiraz ettim çünkü Suriye’deki içyapı ve dengeleri bilmeden salt ihvan üzerinden rejimi değiştirmeye yönelik çabaların ters tepeceğini, mozaik yapının kırıldı mı bir daha toparlamanın çok zor olduğunu bilenlerdenim diyen Bingöl, Türkiye’nin “uçak düşürme” heyecanından bu yana yakınlaştığı yeni müttefiki Rusya’ya güvenilemeyeceğini belirtmişti.
Bingöl özellikle yazısının devamında, “Türkiye Suriye batağında cihatçılara güvenmemeyi öğrenmeli, namluları Türkiye’ye döndüğünde sürpriz sayılmamalı zira bu güçlerin ABD ve İsrail tarafından yönlendirildiği artık bilinen bir gerçek. Türkiye Suriye’de girişebileceği bir askeri faaliyet büyük sorunlara neden olabilir bu nedenle de; ihvan kardeşliği temelinde değil, Türkiye gerçekliliğiyle ve sorunun bir an önce, Suriye’nin demokratik işleyişine katkı sunabilecek şekilde çözümüne katkı sunmalıdır.” demişti.
04 Mart 2019 tarihli yazıda http://www.ngazete.com/coken-astana-mutabakati-ve-beka-sorunu-486yy.htm ise Çöken Astana Mutabakatı ve Beka Sorununu kaleme alan yazarımız Bingöl, Rusya’nın dış politikalarındaki güvenilmezliğini görmemiz gerekliliğine dikkat çekerek, Rusya düşürülen uçağın psikolojik travmasının karşılığını vermeden, kolay kolay unutmaz. Kapalı kapılar ardından neler konuşulduğunu bilmeden, bu konuşmaların Rusya’yı ikna edip etmediğini de bilemeyiz ancak Rus faktörünü göz ardı edilmemesi gerektiğini ifade etmişti.
Skyce Picot antlaşmasının geri dönmüş olabileceğini ifade eden Bingöl yazısında Skyce Picot’un tarihçesine yer vermişti. Ortadoğu’da sınırları belirleyen gizli Skyce Picot antlaşması 1916 yılında esasen Rusya-İngiltere ve Fransa arasında hazırlanmıştı. 1917 Bolşevik devriminden sonra Rusya Sykes-Picot anlaşmasından hem vazgeçmiş, hem de Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır.
Son olarak ise aklında ki soruları dile getiren Bingöl yazısını şu şekilde bitirmişti;
ABD-Rusya-Fransa arasında imzalanmış, Rusya’nın geri döndüğü yeni bir Sykes Picot antlaşması olabilir mi? Bu antlaşma neleri kapsıyor olabilir? Örneğin Çin ve İran enerji tehdidine karşılık olarak, Suriye’nin kuzeyi, Irakta kurulacak bağımsız bir Kürdistan’a bağlanarak, Lazkiye kuzeyinde (İdlip) Akdeniz’e açılacak bir devlet aracılığıyla enerji ve enerji geçiş yollarına hâkim olma isteği olabilir mi? Yoksa binlerce tır silahın, ABD, Fransa ve diğer batılı bazı güçlerin orda asker bulundurmasını nasıl açıklayabiliriz? Biten İŞİD için mi? Eğer vereceğimiz yanıtlardan emin değilsek ise işte o zaman bir beka sorunumuzdan söz edebiliriz. Çünkü Suriye politikalarındaki yanlışlar nedeniyle, hiç yokken kendi vatandaşlarımıza yönelik de bir “ötekileştirici” politikalar yürüttüğümüz iddiaları vardır. Bu senaryonun gerçekleşmesi halinde beka sorunumuzu ortadan kaldıracak yegâne politika, tüm vatandaşlarımızı kucaklayıcı, devletine bağlı tutacak ve başka arayışlara fırsat vermemekti. Aidiyet duygusunun zayıflamasına neden olan politikalar, bir beka sorununu karşımıza çıkarabilme potansiyeline sahiptir. Ancak ülkenin var olduğu dillendirilen bu beka sorununu ortadan kaldırmaya yönelik politika uygulamak yerine, iç politika malzemesi olarak kullanılmaya devam ediyor, bu da önümüzde bir beka sorunu olarak karşımıza çıkabilme ihtimalini güçlendiriyor. Unutulmamalıdır ki kırılan kalplerin tamiri güç olur.