Dünyaca ünlü sanatçı Ahmet Güneştekin’in Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odasıyla birlikte uzun zamandır hazırlığını yaptığı ‘Hafıza odası’ Keçi burcunda açıldı.
Yurt içinden yurt dışından çok sayıda davetlinin katıldığı serginin açılışına Diyarbakırlılar büyük ilgi gösterdi. Çok sayıda gazeteci ve yazarın da katıldığı sergi açılışının konukları arasında İstanbul Büyük şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdıl Dara Odabaşı da vardı. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde açılan sergiyi gezenler hayranlıklarını gizleyemedi. Davetliler, böyle bir kültür ve sanat etkinliğine öncülük ettiği için TSO Başkanı Mehmet Kaya ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür etti.
GÜNEŞTEKİN: COĞRAFYA BENİM AİLEM
Ahmet Güneştekin, sergi açılışında gazetecilerin sorularını da yanıtladı. Güneştekin, “Coğrafya aile gibidir. O nedenle bu coğrafya da benim ailem. Yaptığım işlerin onları mutlu etmesi, beni de mutlu ediyor” dedi.
Ahmet Güneştekin, yaptığı işin çocukluğundan bugüne süregelen bir iş olduğunu belirterek duygularını şöyle anlattı; “Çocukluğumda resim yapmayı severdim. Bir şey yaptığım zaman önce ailemin görmesini, takdir etmesini isterdim. Rahmetli babam desteklerdi beni. Onlar takdir ederse dünyalar benim olurdu, o zaman başkasına gösterirdim. Benim durumum, tam da çocukluğumdaki gibi. Bu coğrafya benim ailem, benim mahallem. Önce ailem. Bu coğrafyada benim ailem. Bu coğrafya ailem olduğu için mutlu olmasını istiyorum. Neden Diyarbakır, neden hafıza odası diye soruyorlar, İlk defa bu işi yapmıyorum ki. Yıllar içinde çok şey değişti, sanatçılar yaşadıkları dönemleri yansıtırlar.”
“SANATÇI TANIKLIK EDER”
Güneştekin, sanatçının tanıklık etmesi gerektiğini de sözlerine ekledi, şöyle devam etti; “Sanatçı tanıklık ettiği dönemleri bir şekilde aktarmalıdır. Hafızası zayıf bir toplumuz. Ülkede çok büyük yıkım oluyor, felaket oluyor, o gün insanlar yas forması giyiyor. TV’ler üzgün ifade ile haberleri anlatıyor. Herkes hüzünlüdür. İki üç saat sonra her kes görevini tamamladıktan sona, rengârenk hayat tekrar başlıyor. O gün yası olanlar kendi acılarıyla baş başa kalıyor. Herkes normal hayatına dönüyor. Sanatın başka misyonu var, belgelerle kalıcı durum yaratıyor. Basılı malzeme bir şekilde kalabiliyor. Sanatçı olarak tanıklık ettiğim dönemler, karanlık dönemler. Hepsi hafızamda. Bunu sanatçı olarak, insan olarak, kendi özgürlüğümle sanata dönüştürüyorum.
5 NOLU TÜNEL
Keçiburcunda tünelin ismini 5 nolu koydum, oradan geçerken sıkıntı çekeceksiniz. Çok şeyle yüzleşmenizi sağlayacak. Sanat bir yerde yüzleşmedir. İnsanların tanıklık ettiği şeylerin yüzleşmesinde rol alması önemlidir. Birilerinin en korktuğu zamanlarda birilerinin cesurca işler yapması önemlidir. Sanırım bu görev bana düştü. TSO dan bu teklif edildiğinde, olur, keyifle yaparım dedim. Hazır mısınız diye sordum. Kavramsal şeyler yapacağım dedim. Geldik, mekânı gördük. Keçiburcu surların gözü, olan biteni hafızasına alan mekân. Ben de keçiburcuyla işbirliği yaptım. Bu klasik bir sergi değil beş on resimle temsil edilmiyor. Bu coğrafyada insanların kendi arasından çıkmış birinin yaptığı işleri takdir etmesi önemli. Aile böyle bir şey.”
Kaynak: Tigris Haber