Diyanet-Sen Diyarbakır Şubesi’nin 6. Olağan kongresi yapıldı. Başkan Ömer Evsen güven tazeleyerek yeniden başkan seçildi.
Diyarbakır İl Müftülüğü toplantı salonunda gerçekleştirilen Diyanet-Sen Diyarbakır Şubesi’nin 6. Olağan kongresine, üyelerin yansıra AK Parti, Güneydoğu Anadolu Bölgesi Koordinatörü Alaattin Parlak, Eğitim-Bir Sen Diyarbakır Şube Başkanı Yunus Memiş’in aralarında bulunduğu birçok STK temsilcisi ve davetliler katıldı. Divan Başkanlığını Yunus Memiş’in yaptığı kongrede, Parlak kısa bir konuşma yaptı. AK Parti ve Sivil Toplum örgütünün, ülkenin temel sorunlarına yönelik işbirliği koordinasyonuna değindi.
ÖMER EVSEN YENİDEN BAŞKAN SEÇİLDİ
Faaliyet, Mali v e Denetim Kurulu raporlarının okunup, ibra edildiği kongrede yapılan seçimde, Ömer Evsen uzun süreden beri yürüttüğü Şube Başkanlığı’nda güven tazeleyerek, bir kez daha başkan seçildi.
“KUR’AN-IN NURUNU SÖNDÜRMEMELERİ İÇİN KENDİMİZİ SİPER ETTİK”
Diyanet-Sen Diyarbakır Şube Başkanı Ömer Evsen, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde çalışmanın özveri, mücadele ve azim istediğini belirterek, Tarihin her döneminde Din ve Diyanete saldırmakla görevli olan şer odaklarının varlığını müşahede ettik. Her dönemde ortaya atılan Ebu Cehillerle karşılaştık. Bizler Peygamber varisi bir mesleğin emanetçileriyiz. Peygamberimizin emanetini yere düşürmemek için, kuranın nurunu söndürmemeleri için kendimizi siper ettik. Dört yıllık süre içerisinde Diyanetimize kara çalmaya çalışanlar türlü hilelerle karşımıza dikildiler. Bir sabah uyandığımızda Diyanet İşleri Başkanlığını makam aracı üzerinden vurmak istediler. Bir sabah uyandığımızda Fetva krizini önümüze koydular. Bir sabah uyandığımızda Diyanette faiz var yalanını uydurdular. Ve yine Diyaneti kerhaneye benzetmek isteyen alim görüntülü zerzevatların karalama eğilimini gündem ettiler. Siyonizm destekli şer odaklı televizyon kanalında ahlaksızlığı servis edip, çıplaklığı dinin vazgeçilmezi haline getirmek istediler” dedi.
“YAŞANANLARA KAYITSIZ KALMADIK”
Bütün bunlar yaşanırken Din görevlilerinin en büyük sendikası olan Diyanet-Sen kayıtsız kalamayacağına işaret eden Evsen, “Hiç bir zaman kalmadı da… biz biliyorduk ki Diyanet olmadan, Diyanet-Sen olmaz… Din görevlileri olmadan bizler olamayız. Kanallarından irin akan Adnan Oktar’ın eylem kararını verdikten sonra 81 ilde eş zamanlı programlar düzenledik ve bir ay içerisinde şer odağının hizmetçisi olan Adnan Oktara hapishane yolunu açtık. Unutmayın bu mücadelenin hiçbir yerinde olamayan bugün her şeyin göbeğindeymiş gibi davranamaz. Türkiye’de Diyanet sırat köprüsünden geçerken yanımızda olanlar yarında yanımızda olacaktır. Kendimizi bu davaya vakfetmek, bulunduğumuz kurumu ve davayı kendimizden üstün tutmak din görevlisinin görevidir. Bu dava ne koltukları işgal etmek için, ne güç gösterisi yapmak için ne de ağlama duvarına dönüştürmek için vardır” diye konuştu.
“SENDİKACALIK ADI ALTINDA YAĞMACILIK YAPILIYORDU”
Evsen, Sivil toplum örgütleri Memur-Sen ve Diyanet-Sen’den önce yağmalama, kırma dağıtma olarak bilinen terör sempatizanı yapılar gibi olduğuna değinerek, “Devletin araçlarını yakan, devlet mülkünü ateşe veren sokakları yaşanmayacak bir hale getirenler sendikacılık adı altında yağmacılık yapıyordu. Fakat bizler geldikten sonra edeple hak aranabildiğini, diklenmeden de dik durabildiğimizi, devletimizin milli duruşunu korurken bireysel hak ve hukuk mücadelemizden ödün vermediğimizi yaşayarak gösterdik. Unutmayın bizim olmadığımız bir yer, bize karşı duranların olabilir, bilinmelidir ki, asli olan görevimiz Din görevlisi kimliğimizdir. Bu kimliğin içeriği peygamber varisi bir görevi icra ettiğimiz için değerlidir, kıymetlidir. Bu sebeple sendikal mücadelede farklılıkları içeren, farklı özellikleri bünyesinde barındıran diğer sendikalı arkadaşlarımızla, ortak noktalarımızın olduğu unutulmamalıdır. Biz bir olaya bakarken, farklı baksak dahi, aynı menzile gitmek için yola farklı refreflerle çıkmış durumdayız. Maksat aynı iken, yolların farklı olması, yola revan olan kişilerin becerileriyle ilgilidir. Hatırlayın Din görevlileri için mücadele veren Diyanet-Sen, sınavsız geçişi sadece Diyanet-Sen üyeleri için kazanıma dönüştürmemiştir. Kazanımlar camiamızın her ferdine kazanım olmuştur. Onun ötesi bizim için şefkattir, sabırdır, çiledir, derttir ama asla isyan değildir. Bizler yürürken sizleri yanımızda gördükçe güçleniyoruz. Bizler sesimizi yükseltirken bu gücü sizden aldığımızı bilmelerini istiyoruz. Bizler sadece birlerden değil, binlerden meydana gelmiş büyük ailenin ferdi olduğumuzu görmelerini isteriz. Bizi bir ve bütün eden, birbirimizden aldığımız güçtür. Birlerle başladığımız bu yolda, bugün geldiğimiz durumu rakamlarla arz etmek isterim” ifadelerini kullandı.
Büyük bir konfederasyonun üçüncü büyük sendikası olan Diyanet-Sen’in geçmişte hedeflediklerine bugün ulaşmış, bugün hedeflediklerine de dört yıl sonra ulaşma hedefinde olacağını ifade ederek, “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır diyerek söze başlayıp yeni dönem için 3600 ek göstergenin hayata geçmesini, Her ile Diyanet misafirhanelerini, Her camiye lojman talebini, Dört altı yaş kuran kurslarındaki anaokul düzenlemesini, çift görevli uygulamasını, Boş kadroların doldurulmasını, Müftülük çalışanlarına tanınan hakların genişletilmesini Genel merkezimizle yaptığımız görüşmelerde olgunlaştırıp yetkili kanallara ulaştırıyoruz. Geçmişte olduğu gibi, gelecekte de kazanımlar elde eden bir sendika olacağız inşallah” dedi.
Diyanet-Sen Şube Başkanı Evsen, şöyle dedi:
“Asli olan, sorunları dillendirirken, ifade ederken şiddet unsuru bir dil kullanmak, kırmak, incitmek, kendilerini dev aynasında görüp, diğerlerini küçümsemek, insanlığa sığmayacağı gibi, din görevlisi kimliğimize de aykırı bir tutumdur. 15 Temmuzda sokaklara dökülen, darbe gecesi ezanlarla, salalarla insanları sokaklara çağıran din görevlilerinin yapmak istedikleri tek şey vardı; Vatan, Bayrak, Millet, Devlet ve Din gibi değerlerimize yapılacak bütün saldırılar karşısında, biriz, bütünüz, diriyiz mesajıydı. O gün hiçbir kardeşimiz ben şu sendikaya mensubum bana ne demediği gibi, verilen mücadele de, bana ne dememeliler. Kavga iklimi bütün sendikalar için geçerli olabilir, kavga kültürü bütün sendikalar için söz konusu olabilir. Fakat Din görevlilerini temsil eden sendikalarda kavga söz konusu olamaz. Bakış açımız farklı olabilir, gözlerimizin rengi farklı olabilir ama baktığımız yön hep aynıdır, aynı olmak zorundadır. Hepimizin önemsediği ortak husus Allah rızasını kazanmaya yöneliktir. Bir çatı altında mücadele veren her bir birey temsil ettiği sendikanın değerleriyle yoğrulmuş, temsil ettiği sendikanın hassasiyetini gözetmiştir. Bu temsiliyet üye elde etmek için var olmayanları dillendirmek değildir. Bu temsiliyet iftira atarak bir yerlere gelme gayreti de olmamalıdır. Verilen mücadelenin takdir aşaması tamamen üyenin kimi tercih ettiği ile doğru orantılıdır. Verilen hizmet, üyeler bazında takdir görüyorsa, o sendikanın başarısız olması mümkün değildir”