Evde kalarak kaybedilen bağların tekrardan yapılandırılabileceğini belirten Psikolog Fatih Yiğit, “İnsanlar evde kalıp farklı gerçeklerle yüzleşmekten korkuyor. Bir tehdidin kapısına gelmiş olma gerçeğini kabullenmek istemiyor” dedi.
Dünyada birçok ülkeye yayılan koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 40 bine yakın kişi yaşamını yitirirken, virüs şimdiye kadar 1 milyona yakın kişiye bulaşmış durumda. Virüsün yayılmasına karşı çeşitli önlemler alınırken, insanların evde kalma çabaları da beraberinde psikolojik sorunlar getiriyor. Psikolog Fatih Yiğit, evde kalmanın bir fırsat olduğunu belirterek, kaybedilen bağların tekrardan yapılandırılabileceğini söyledi.
‘KABULENİLMEYEN BİR TEHLİKE VAR’
Kitlesel olarak bir değişimin içerisinde olunduğunu hatırlatan Yiğit, değişimin psikolojik açıdan topluma katacaklarıyla birlikte bu süreçte ne götüreceğine de odaklanmak gerektiğini belirtti. “Evde kal” uyarısının uyulması gereken bir ültimatom olduğunu kaydeden Yiğit, şunları söyledi: “Ama insanlar evde kalmak istemiyor, aslında evde kalıp farklı gerçeklerle yüzleşmekten korkuyor. Gerçek bir tehdidin kapısına gelmiş olma gerçeğini kabullenmek istemiyor. O alışmış olduğu rahatı, bolluğu, konforu kaybetme gerçeğinden, değerini bilmediği sağlığının elinden gitmesi gerçeğinden, özgürlüğünü kaybedeceği gerçeğinden kaçıyor. Bunu kabullenip eve çekilen kesimde ise anksiyeteler baş göstermeye başlayabilir. Her şeyden önce kendinin ve yakınlarının yaşamına ilişkin kaygılar, sağlık sorununu atlattığını düşünüp sonra ki süreçte karşılaşacağı ekonomik kaygılar, bu süreçte dikkat etmesi gereken hijyen kaygısı, daha önce aynı evde yaşayıp da günlerce hiç vakit geçirmemiş aile bireyleri arasında evde oturmaktan kaynaklanacak aile içi çatışmalar, acaba hasta oldum mu, boğazım ağrıyor mu, ateşim var mı gibi kendini kontrol soruları…”
ÇEŞİTLİ TAKINTILR, DEPRESYON, GÜVEN KAYBI…
Süreç doğru yönetilmezse çeşitli takıntılar, depresyon, değersizlik hissi, güven kaybı gibi psikolojik sorunların ortaya çıkabileceği uyarısında bulunan Yiğit, “Bu süreçte bu tarz kaygıların yaşanması oldukça muhtemel ve beklenendir aslında. Önemli olan bu kaygılarla nasıl baş edebileceğimizdir. Bu noktada size kitap okuyun, film izleyin gibi önerilerde bulunmayacağım, onları zaten yapacaksınızdır. Bunu ‘birçok şeyi’ düzeltme fırsatı olarak görün. Her şerde bir hayır vardır sözünü ve her kriz bir fırsattır sözünü de unutmayalım. Bu şerden nasıl bir hayır ve bu krizden nasıl bir fırsat doğurabiliriz? Evrenin bana –bize- anlatmak istediği bir şey mi var? Bu bir uyarı ise gereken doğru mesajı aldım mı? Belki de her kes kendi hayatına ilişkin içe yönelmeli, geçmişle ve gerçeklerle yüzleşip öncelikle kendiyle barışmalı” dedi.
‘DÜŞÜNCELERİMİZ ENERJİMİZİ DEĞİŞTİRİR’
İletişime açık olunması gerektiğini belirten Yiğit, “Ev içinde eşinizle, çocuklarınızla ve belki anne babanızla birliktesinizdir. Bu durumun size kattığı ve katacağı artı değerlere odaklanın, yakınıp şikayet etmek size acizlik ve mutsuzluktan başka bir şey kazandırmayacaktır. Her anın yaşanması gereken anlamlı ve verimli olduğunu bilin. Siz bir olaya nasıl bir anlam yüklerseniz, sizin için onun anlamı yüklediğinizden başka bir şey değildir. Misal Hinduizm’de birkaç nedenden ötürü inek kutsaldır ama bizim toplumumuzda etini türlü tariflerle pişirerek yediğimiz kurbanlık bir hayvandır. Hayvan aynı ama yüklenen değer çok farklı, insanların ona yüklediği anlamdır onu kutsal kılan veya yemeklik et yapan. Dolayısıyla bizler bu duruma ne kadar kötü ve olumsuz anlamlar yüklersek psikolojik açıdan o kadar olumsuz etkilenebiliriz. Tüm bu olumlu ya da olumsuz düşüncelerimiz enerjimizi değiştirir ve bu enerjimiz etrafımızda yaşayan, iletişimde bulunduğumuz insanlara da geçer ki, bu süreçte bu insanlar eşimiz, çocuğumuz, kardeşimiz, annemiz, babamız olacaktır. Sevdiklerimizin ve kendimizin enerjisini yüksek tutmak, bu sürece yüklediğiniz anlamla şekillenecektir. Sizin enerjiniz etrafınızın da enerjisini yükseltecektir” ifadelerini kullandı.
‘BU FIRSATI İYİ DEĞERLENDİRİN’
Bu süreçte yaşanması muhtemel tüm sorunların kaygı temelli olacağını vurgulayan Yiğit, kaygıya sebep olan virüsün etkilerinin, bakış açısındaki değişimle daha kolay alt edilebileceğini söyledi. Virüs dönemini yıllardır kazanamayıp kaybedilen bağların tekrar yapılandırmak için büyük bir fırsat olarak değerlendirmesi gerektiğini kaydeden Yiğit, bu fırsatı iyi değerlendirme uyarısında bulundu.