Son dönemlerde üniversite çevresinde veya halk meclislerinde sürekli ismi zikredilen ve çevre illerde düzenlediği söyleşiler sonrası Diyarbakır’ı da ihmal etmeyen Sağlık Bakanlığı Yönetim Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Dr. Aziz Alper Biten, yaptığı çalışmalarla Üniversite öğrencilerinin yeni rol modeli haline geldi. Dr. Biten, Üniversitelerde katıldığı söyleşileri ve ziyaretleri hakkında çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“ÜNİVERSİTELERDEN CİDDİ ANLAMDA SÖYLEŞİ VE PANEL TALEPLERİ ALIYOR”
Biten, Üniversitelerden ciddi söyleşi, panel talepleri aldıklarını ve bu sebeple bölgede gençlerle sürekli söyleşilerde bir araya gelme şansı yakaladığını belirterek, “Şimdi işin doğrusu, ziyaretler her zaman hemen hemen aynı şekilde seyahatlerim oluyordu. Ancak bu dönem üniversitelerden ciddi talepler alıyoruz. Üniversite öğrencileri, rektör hocalarına veya ilgili hocalarına böyle bir abimiz var, Diyarbakırlı hemşerimiz, tüm bölgeden bahsediyorum, işte Ankara’da doktor, bürokrat ve yetişmiş bir rol adamı olarak görüyoruz ve abimizin de çeşitli üniversitelerde söyleşiler yaptığına şahit olduk, videolarını gördük bizde davet edelim diye hocalarından ricacı oluyorlar. Üniversitelerde bizi öğrencilere söyleşi yapmak üzere davet ediyor. Tabi bölge illeri olduğu için Diyarbakır’da benim memleketim her ziyaretimde muhakkak Diyarbakır’a uğruyorum. Bunlar sosyal medyada üniversiteler tarafından gençler tarafından yayıldığı için Diyarbakır’a seyahatimin sıklığı artmış gibi görünüyor. Ama onun ötesinde de benim ailem burada, köyüm burada, arkadaşlarım dostlarım burada Diyarbakır’a çok sık geliyoruz ve çokta ciddi vatandaşlar ile bir araya geliyoruz, onların sorunlarını alıyoruz ve o sorunları çözmek için çok ciddi çabayı Ankara’ya döndüğümüzde sarf ediyoruz” dedi.
“VERDİĞİMİZ ÖNERİLERLE GENÇLER KENDİLERİNE YÖN ÇİZİYOR”
Özellikle üniversite gençliğinin kendisiyle iletişim kurmak istediğini ve önerileri doğrultusunda kendilerine bir yön çizdiğini de sözlerine ekleyen Dr. Aziz Alper Biten konuşmasını şöyle sürdürdü: “Gençlerle bir arada olmak bana kendi üniversite gençliğimi hatırlatıyor. Onlara her zaman şunu söylüyorum. Bende sizler gibi bu sıralardaydım ama bize gelip tecrübelerini anlatan, hayatta yaşadığı engellerle nasıl mücadele ettiğini anlatan abilerimiz çok fazla yoktu. Biz bu sorunları yaşadık, sıkıntıları yaşadık, bir takım tecrübeler edindik. Sizler bizim geleceğimizsiniz sizlerin de bu sorunları yaşamadan daha kolay üstesinden gelin diye sizlerle bu söyleşiyi yapıyorum diye giriş yapıyorum. Üniversite gençliğindeki gençlerine olan hedefimiz şu, gençler gerçekten bizim geleceğimiz” diye konuştu.
“GENÇLERİMİZ BİRAZ DAHA ENTELEKTÜEL OLMALI”
Gençlerin daha fazla sosyal aktivasyonlara girmesinin lazım olduğunu ve biraz daha entelektüel olması gerektiğini de anlatan Dr. Aziz Alper Biten, “Onlara her zaman şöyle başlıyorum. Diyorum ki arkadaşlara size Ankara’dan iki önemli selam getirdim sizce kim olabilir diyorum? Hemen devlet büyüklerimizin isimlerini sayıyorlar. Her biri farklı bir isim söylüyor. Slayttı açtığımda karşılarında iki tane küçük yavruyu görüyorlar benim çocukları. Bakın diyorum iki tane selam getirdim bu ikisi benim çocuklarım, bu selamların arkasında şu mesaj var: Sevgili abilerimiz ablalarımız bundan sonra başaracağınız her işte, atacağınız her adımda ve gideceğiniz her yolda lütfen bizleri düşünerek de hareket edin. Çünkü sizler bizim geleceğimizi şekillendireceksiniz, sizi takip edeceğiz. Ve onlara diyorum ki az önce devlet büyüklerimizin isimlerini saydınız, kim bilir belki bu iki yavru sizler sayesinde ileride devlet büyüğü olurlar” dedi.
“GENÇLERİMİZ BİLGİYE MUHTAÇ””
“Gerçekten gençlerimiz bilgiye muhtaç” diyen Dr. Biten, şunları söyledi:
“Evet, ilkokul, ortaokul, lise bunlar bilgi alt yapısını oluşturuyor ama birazda hayatla mücadele etmek için sosyal olmak lazım. Sosyal aktivasyonlara girmek lazım, kitap okumak lazım, biraz daha entelektüel olmak lazım. Yani sadece üniversite bilgisi sana hayatla mücadeleyi öğretmiyor. O sadece bir zanaat öğretiyor. O zanaatı bileceksin, o zanaatı pazarlayacaksın sonra düşüneceksin o zanaatı şekillendireceksin. Yani alanın neyse, yani bir marangoz tahta kesmekle marangoz olmaz onu şekillendirecek, sonra halkın neye ihtiyacı var ona bakacak o ihtiyaca göre kendi zihin dünyasında kendi kültürel yapısında onu şekillendirip harika değişik mobilyalar üretecek. O zaman başarılı bir marangoz olur. Yani öğrencilere buna benzer değişik özgüvenlerinin olmasını istiyoruz bunu vurguluyoruz ve bu söyleşilerin sonunda şunu fark ediyoruz, ilk başta kasılan, elini kaldırmayan, soru cevap hakkını kullanmak istemeyen öğrenciler programın son 20 dakikasına doğru cıvıl cıvıl oluyorlar, inanılmaz özgüvenli, inanılmaz güzel sorular, benim bile aklıma gelmeyen fikirler üretiyorlar. Gençlerimizin bu özgüvenini aşmamız lazım, tabi onu yaparken şunu da anlatmaya çalışıyorum, özgüven ile saygısızlık arasında ince bir çizgi var arkadaşlar. Yani ben artık özgüvenliyim kimseden çekinmeyeceğim gidip istediğim her şeyi yapayım, böyle bir şey yok.
“ÖĞRENCİLERİMİZİN MORALLERİNİN YÜKSELMESİ BİZİ MOTİVE EDİYOR”
Bunu nasıl anlatıyorum, özgüven ve saygısızlık arasındaki ince çizgi şudur. Yapmayı düşündüğünüz eylem sana ve karşı taraftaki kişiye zararı yoksa iki tarafa da zararı yoksa ve iki taraftan birine veya ikisine faydası varsa hiç çekinmeden yapın. Birileri size engel mi olacak birileri sizin başarınızı kıskanıp sizi durdurmak mı istiyor veya sizi mevcut pozisyonunuzdan geri çevirmek mi istiyor, korkmayın arkadaşlar. Korku sizin başarınıza olan en büyük engeldir. Korkularınızı aşın ama asla saygısız olmayın. Bu şekilde öğrencilerimizden yaptığımız geri bildirimler sonucu interaktif olduğu için gerçekten morallerinin yükseldiği, motivasyonlarının yükseldiğini görüyoruz buda bizi motive ediyor”