Normalleşme sürecine kontrolsüz girildiğini belirten DTO Başkanı Demir, testlerin geç çıktığını ve temaslı kişilerin gecikerek izolasyona alındığını için virüsün yayılma hızının arttığını söyledi.
Pandemi sürecinin aşılması noktasında gündeme getirilen ancak uygulamada yaşanan sıkıntılardan kaynaklı vaka artışlarına yol açan normalleşme sürecinin handikaplarını ve Diyarbakır’daki son durumu değerlendiren DTO Başkanı Mehmet Şerif Demir, önemli açıklamalarda bulundu.
Diyarbakır Tabip Odası (DTO) Başkanı Mehmet Şerif Demir, normalleşme sürecinde kentte artan vakalara, yeni normalleşeme sürecinde aksayan yönlere, salgında karşı toplumsal duyarlılığın arttırılmasına, pandemi sürecinde kamusal iradeye düşen görevlere ve sürecin atlatılması noktasında ihtiyaç duyulan çalışma tarzına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘HASTANEDE GÜNLÜK ORTALAMA TAKİP EDİLEN HASTA SAYISI 250 CİVARINDA’
Diyarbakır’da normalleşme süreciyle birlikte yükselen koronavirüs vakalarındaki artışları değerlendiren Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Mehmet Şerif Demir, şöyle konuştu: “Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi Diyarbakır’da da vaka sayısında ciddi artış oldu. Güncel veriler paylaşılmadığından ve Diyarbakır tapıp odası olarak İl Pandemi kuruluna alınmadığınızdan kaynaklı elimizde net veriler yok. Bizim elde ettiğimiz bilgilere göre bu son iki haftada çok ciddi bir hasta artışı oldu. Diyarbakır’da salgının başından bayrama kadar geçen 2.5 aylık süreçte 900 civarında hasta varken, bayramdan sonraki son iki haftalık süreçte hasta sayısı 1600’ü geçti. Yine son iki haftadır Covid-19 nedeni ile hastanede günlük ortalama takip edilen hasta sayısı 250 civarında. Hasta sirkülasyonu çok fazla her gün onlarca hasta taburcu edildiği halde hemen boşalan yataklar dolmakta. Pandeminin başlangıcından bugüne kadar Diyarbakır’da hastanelerde takip edilen en yüksek hasta sayılarına ulaşıldı.”
‘GEÇİŞ SÜRECİNİN KADEMELİ VE KONTROLLÜ YAPILMASI GEREKİRDİ’
Normalleşme sürecine hızlı ve kontrolsüz bir geçisin olduğunu ifade eden Demir, şunları söyledi: “‘Yeniden Normalleşme’ sürecine erken, çok hızlı ve kontrolsüz girilmesinden kaynaklı salgının artmasına neden oldu. Bilimsel verilerden ziyade ekonomik ve siyasal kaygılara göre adamlar atıldı. Sağlık bakanlığın ve yetkililerin sürekli iyimser bir tablo çizmeleri, il il bilimsel verilerin paylaşılmaması ve sürecin şeffaf yürütülmemesinden kaynaklı insanlarda büyük rehavete neden oldu. 1 Haziran itibariyle toplumdaki tüm kısıtlamanın kaldırılmasıyla ve şehirlerarası seyahat kısıtlılığın kaldırılmasıyla, toplumdaki hareketlilik arttı. İnsanlarda bir rehavete neden oldu. İnsanların sosyal mesafeye, maskeye ve kişisel hijyene de dikkat etmemesiyle birlikte vaka sayılarında ciddi artış oldu. Oysaki bu geçiş süreci kademeli ve kontrollü yapılması gerekirdi. Her ilin verileri özgün değerlendirilip ona göre adımlar atılmalıydı.”
‘YETERLİ TEDBİR VE ÖNLEM ALINAMIYOR’
Sürecin şeffaf yürütülmesi gerektiğine vurgu yapan Demir, şu ifadeleri kullandı: “Sağlık Bakanlığı’nın verilerine baktığımızda, günlük doğrulanmış olgu sayısının 1500 civarında seyrettiğini görüyoruz. Yine Sağlık bakanlığın İki gün önce paylaştığı Diyarbakır verilerine baktığımızda vaka sayılarının artmaya devam ediyor. Dolayısıyla salgının devam ettiği ve hala birinci dalganın bitmediği görüyoruz. Salgının başından beri sürecin şeffaf yürütülmemesi, her ilin bilimsel ve epidemiyolojik verilerin paylaşılmaması, İl Pandemi Kurulu’na Tabip Odaları ve sağlık örgütlerinin dahil edilmediği ve aktif çalışmadığı için bu gün doğru yeterli bir değerlendirme yapmak zor. Şuana kadar ne kadar test yapılmış kimlere yapıldı bilmiyoruz, Hangi ilde, ilçede mahallede kaç kişi enfekte olduğu, yaş, cinsiyet, çalışma durumu, meslek, başka bir hastalığı olanlarda görülme durumu verileri paylaşılmadığından doğru ve yeterli değerlendirme yapmak zor oluyor. Yeterli tedbir ve önlem alınamıyor. Bu yüzden de salgın kontrol altına alınamıyor ve vakalar artıyor.”
TESTLER GEÇ ÇIKIYOR İDDİASI!
Kentteki vaka sayılarında yaşanan ani artışlardan kaynaklı filyasyon ve test süreçlerini değerlendiren Demir, “Vaka sayısındaki hızlı artış hem kentin sağlık alt yapısının zorlanmasına neden oluyor, hem de filyasyonda sıkıntılara neden oluyor. Son iki haftaki yoğunluktan kaynaklı yeterli filyasyonun yapılamadığı ve alınan testlerin sonuçlarının ancak 2-3 gün sonra çıkabildiği duyuyoruz. Filyasyonda oluşan aksaklıklardan kaynaklı toplumdaki enfekte kişileri tespit etmek zorlaşıyor ve gecikiyor. Virüsü taşıyan kişilerin tespit edilmesinde, izolasyon ve karantinada yaşanan gecikme enfekte olan bu kişilerin etrafındaki birçok kişiye bulaştırmasına neden oluyor. Bu da virüsün toplum içinde daha fazla yayılmasına neden oluyor maalesef. Salgının başından beri büyük özveriyle gece gündüz çalışan sağlık emekçilerinin emeklerine yazık…” diye belirtti.
REHAVET YOK, TEDBİRLERE DEVAM
Pandemi sürecinde alınan tedbirlerin uygulanmasında tam bir disiplin içerisinde hareket edilmesinin önemine işaret eden Demir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Salgın bitmiş değil, dolayısıyla toplum olarak da rehavete kapılmadan, tedbiri elden bırakmamak gerekir. Kalabalık ve kapalı ortamlardan uzak durmak gerekir. Dışarı çıkarken maske takmak, fiziksel mesafeye ve kişisel hijyene dikkat etmek gerekir. Şuan salgından korunmak ve başkalarına bulaştırmamak için kişisel tedbirler çok önemli. Kendimizi, sevdiklerimizi ve etrafımızdakileri korumak için maskenin doğru bir şekilde kullanılması çok önemlidir. Maske ve fiziksel mesafe, artan vakaların önlenebilmesi için şart ancak idari düzenlemeler ve kişilerin yakınlaşacağı ortamların yaratılmaması da en az o kadar önemli.”
DAHA FAZLA TARAMA DAHA FAZLA TEST
Pandemiyle mücadelede toplumsal duyarlılığın ötesinde yetkililere düşen görevlere değinen Demir, şöyle konuştu: “Salgınla mücadelede, toplumun ve bireylerin sorumluluğunu aşan bir kamusal irade ve duyarlılık gerekir. Yetkilerin karar süreçlerini ekonomik ya da siyasal gerekçeler değil, halk sağlığı ve epidemiyolojik veriler yönlendirmelidir. Sağlık meslek örgütlerini bu sürece aktif bir şekilde katan ve bu süreç toplum ile şeffaf yürütülmelidir. Her ilin verileri özgün değerlendirilip ona göre adımlar atılmalıdır. Kademeli ve kontrollü yapılmalıdır. Asemptomatik kişilere PCR+ kişiyle teması olsa bile PCR testi istememesini ve filyasyona kısıtlama getirilmesi anlaşılır değildir ve bilimsellikten uzak olduğunu düşünüyoruz. Kişi eğer enfekteyse ve semptom göstermiyorsa bu 2 hafta içinde yayılıma devam ediyor ancak bunun farkına varmıyor olabilir. Olası şüphelileri/temalıları bulup test yapmak, karantinaya almanın ana amaçlarından biri bu kişilerin yayılımı devam ettirmesini önlemek. Salgında başarının yolu bulaşıcılığı hastalanmayı önlemektir. İnsanların birbirleriyle temas oranlarını azaltarak virüsün hasta kişiden sağlıklı kişiye bulaşmasına engel olmaktır. Tüm dünya örneklerine de baktığımızda salgınla mücadelede başarılı bir grafik çizen ülkelerde taramalar olabildiğince yaygınlaştırılmış ve daha fazla test yapılmış. O yüzden şu aşamada Sağlık bakanlığın test sayısını ve filyasyonu azaltmasından ziyade tam tersi toplumdaki tüm enfekte kişileri ortaya çıkarabilmesi için filyasyonu etkili bir şekilde yapmaya devam etmesi ve test sayısını artırması gerekiyor.”
‘PANDEMİ SÜRECİNİN UZAMASIYLA BİRLİKTE CİDDİ SIKINTI OLUŞACAK’
Pandemiye yoğunlaşan sağlık sisteminin uzun vadede karşılaşacağı sorunlara dikkat çeken Demir, son olarak şunları ifade etti: “Bir diğer konu ise Covid dışı hastaların sağlık hizmetine ulaşmasında yaşanan sıkıntı. Çünkü bu süreçte öncelik Covid hastalarına yöneltilmiş durumda. Pandemi sürecinin uzamasıyla birlikte ciddi sıkıntı oluşacak. Dolayısıyla salgın sürecinde ertelenmiş, birikmiş olağan sağlık sorunu bulunan, birçok kronik hastalığa sahip farklı hasta grubunun sağlık gereksinimi de karşılanacak şekilde planlanma yapılmalıdır. Salgın sürecinde aksayan bağışıklama hizmetlerinin tamamlanması, Kronik hastalıklar, koruyucu hizmetlerin planlaması yapılması gerekir.”
Kaynak: Tigris Haber