Diyarbakır’da, Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) öncülüğünde bir araya gelen grup, Rusya, İran ve Esad rejimi tarafından, Suriye’nin İdlib bölgesine gerçekleştirilen saldırıları kınadı.
Diyarbakır’da Özgür-Der tarafından, Suriye’nin İdlib bölgesine gerçekleştirilen saldırılara ilişkin basın açıklaması yapıldı. Dernek öncülüğünde, Cuma Namazı çıkışı, merkez Yenişehir ilçesi Ofis semtinde toplanan grup, Rusya, İran ve Esad rejimine tepki gösterdi. Grup adına açıklamayı yapan Özgür-Der Diyarbakır Şube Başkanı Süleyman Nazlıcan, Suriye’de 8 yıldır devam eden savaşın acı bilançosu artmaya devam ettiğini belirtti. Rusya, İran ve Esad’ın işledikleri cinayetlerin, ülkeyi adeta bir mezbahaneye dönüştürdüğünü ifade eden Nazlıcan, “Geçen süre zarfında bütün dünya gözü önünde yüz binlerce insan vahşice katledildi, milyonlarcası da ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Sivil ve savunmasız insanları katledilmesine kör, sağır ve dilsiz kalan bölgesel ve küresel güçler ahlaksız, vicdansız ve umursamaz tavrı Suriye’deki trajediyi bugün daha da ileriye taşıyor. Bu umursamaz tavırdan cesaret alan Suriye’deki şer güçleri ise yeni katliamlar peşinde. Malum olduğu üzere bu süreçte emperyalist güçler ikiyüzlü politikalarının bu savaşı derinleştirdiğini ve yaşanan acıların devam etmesine neden olduğunu biliyoruz” dedi.
“TÜRKİYE BM NEZDİNDE HAREKETE GEÇMELİ”
Özellikle Rusya’nın Ortadoğu’da nüfuzunu artırarak bu sürece dahil olması ile ABD ve AB’nin ikircikli tutumlarının bölgeyi tamamen kaosa sürüklediğini anlatan Nazlıcan, şunları kaydetti: “Şimdi ise bu kaosu tekrardan fırsata çevirmenin hesaplarını yapıyorlar. Onların çıkarı için insanları ölmesi, acı çekmesi ve zayıf düşmesi hiç önemli değildir. Yeter ki devletlerinin çıkarı tehlikeye girmesin. Burada özellikle ifade etmek istiyoruz ki Esad zalim ve onun kollayıcısı İran şimdiye kadar yapılan toplantı, müzakere ve anlaşma prensiplerine hiçbir zaman sadık kalmadı ve çatışmasızlık bölgelerinde dahil sivil katliamlara devam etti. Bu süreci takip eden bizler şuan şahit olduk ki gerek Cenevre’de gerek Astana’da yapılan görüşmelerden de mazlumlar adına bir sonuç çıkmayacaktır. Sırf adaleti talep ettikleri için kendi halkını terörist gören zalim merhamete gelmesini beklemek nafiledir ve bugün için de Tahran görüşmeleri sonuç vermeyecektir. Çünkü iktidarı için milyonların katledilmesini göze alan gözü dönmüş bir diktatör ve reel politikaya tapınan ve bunu kendi devletinin siyasal itikadı haline getiren İran gibi devletler merhamete namına vicdan namına bir kırıntıyı bile bundan sonra zihinlerimizde zalim, katil ve hain olarak kalacaktır. Bununla birlikte savaşın başından beri Suriye’deki mazlumlara sahip Türkiye’nin düne kadar izlemiş olduğu olumlu politikalar ehli vicdan sahibi olan herkes tarafından görüldü ve desteklendi. Türkiye’nin bu tavrı devam ettiği müddetçe bizler tarafından da desteklenmeye devam edecektir. Umarız Türkiye mazlum kardeşlerine sırtını dönmez ve onları sahipsiz bırakmaz ve uluslararası arenada gücünü ortaya koyarak bu katliamlara engel olur. Çünkü bu Türkiye derhal BM nezdinde harekete geçmeli ve bu katliamların son bulması için bütün gücünü ortaya koymalıdır. Bugün yanı başımızdaki kardeşlerimize sahip çıkma günüdür. İdlib’de şu anda 4 milyona yakın insan yaşamaktadır. Zalim Esad’a teslim olmayı kabul etmeyen bu mazlum halk şuanda ağır bombardıman ve kitle imha silahlarıyla yok edilmek istenmektedir. Eğer gerekli tepkiler verilmezse maalesef İdlib de diğer bölgeler gibi yıkıma uğrayacak ve ağır bir bilançoyla karşı kalacağız. Suriye’nin diğer bölgelerinde yaşanan katliamların İdlib’de de yaşanmaması için bütün Müslümanlar topyekun dayanışma sergilemeli ve zalimlere karşı sesini yükselmelidir. Aksi taktirde mazlum bir halkın ölümüne seyirci kalmanın vebalini hiçbirimiz yüklenemeyiz.”