Diyarbakır Barosu, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda, “Barış bize hala çok uzak” dedi.
Diyarbakır Barosu’nun 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne ilişkin yaptığı açıklamada, barışı daha yakın hissettikleri bir zamanda her şeyin olduğu belirtilerek, demokratik bir şekilde seçilen belediyelere bir bakanın imzası ile valilerin kayyum olarak atandığı hatırlatıldı.
Açıklamada, “Yani demokrasinin, yani hukukun, yani temel hak ve özgürlüklerin bir imzalık canı var. Demokrasi artık işimize geldiğimizde bindiğimiz, işimize gelmediğinde indiğimiz bir araç haline geldi. Kayyuma itiraz etmek için sokağa çıkan çocuklar, kadınlar, yaşlılar, engelliler polis şiddetine uğradı. Van’da zihinsel engelli bir genç polis tarafında öldüresiye dövüldü. Ankara’da 14 yaşında bir çocuk yerlere yatırılarak elleri arkadan kelepçelendi. Diyarbakır’da parti binasından çıkma isteyen partililer izin verilmedi ve dövüldüler. Bütün bunlar barışa uzanmak istediğimizde oldu” denildi.
“OYSA NE KADAR KOLAY BARIŞMAK”
Bugünün 1 Eylül Dünya Barış Günü olduğu, ancak barışın kendilerine hala çok uzak olduğu vurgulanan açıklamada, daha bir hafta önce, “ölmek istemiyorum” diye bağıran ama hiç kimsenin kurtaramadığı Emine ile birlikte üç kadının öldürüldüğü hatırlatıldı. Açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Ülkenin dört bir yanında ormanlar cayır cayır yandı ve hepimiz sadece izledik. Uçaklarımızın motoruna kuşların yuva yaptığını söyledi orman bakanı espirili bir şekilde. O espiri yaptığında ormanlar hala cayır cayır yanıyordu. Bu arada Kaz dağları da yağmalandı, Munzur Dağları maden rezerv alanı olarak ilan edildi. Yani devlet, doğa ile de bir savaş halinde. Bütün bunlar barışa beş kala gerçekleşti. Oysa ne kadar kolay barışmak. Demokrasi ve hukukun üstünlüğünü hakim kılacaksın, kayyum atamayacaksın, öldürmeyeceksin, işkence etmeyeceksin, nefret söylemlerini kullanmayacaksın, basın ve ifade özgürlüğüne saygı duyacaksın, doğayı talan edip yağmalamayacaksın, savaşmak yerine barışacaksın. Halklarıyla, hukukla, demokrasiyle, komşularıyla, doğasıyla ve kendisi ile barışık bir devlet; hepimizi daha mutlu ve müreffeh kılar. Her koşulda halkların barış hakkını savunmaya ve talep etmeye devam edeceğiz.”