Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Karaağaç köyünde Müftülüğe bağlı yatılı olmayan Kuran kursunda 1 Aralık 2015 tarihinde gece çıkan ve 6 çocuğun ölümü ile sonuçlanan yangın ile ilgili bir ailenin Diyanet İşleri Başkanlığı’na açtığı tazminat davası sonuçlandı.
Yangında hayatını kaybeden Mehmet Bingöl’ün (16) ailesinin Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında açtığı 594 bin liralık tazminat davasında, Diyarbakır 2’nci İdare Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Bingöl ailesine 397 bin lira tazminat ödemesine karar verdi. Yangının, kursun yeterli denetime tabi tutulmamasından kaynaklandığına dikkat çekilen kararda, denetleme görevinden dolayı Diyanet İşleri Başkanlığı sorumlu tutuldu.
Karaağaç köyündeki Kuran kursunda 1 Aralık 2015 tarihinde 02.00-02.15 saatleri arasında elektrik ısıtıcısından çıkan yangında, yatılı kalan öğrenciler Nur Muhammed Bayka, Suat Çankaya, Mehmet Bingöl, Serhat Sancar, Şahin Kahraman ve Sabahattin Altun yanarak yaşamını yitirirken, 6 çocuk yaralandı. Olayla ilgili, Kuran kursu yöneticisi Faruk Işık ve köy muhtarı Özcan Ceylan hakkında, ‘taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ ve ‘görevi kötüye kullanma’ suçlarından 3-18 yıl, kurs binasını yapan Köy İhtiyar Heyeti üyeleri Abdullah Cengiz, Hanifi Dizmen, Hiyasettin Bartar ve Sebahattin Çankaya hakkında ise ‘taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 2-15’er yıl arasında hapis istemiyle dava açıldı.
KURALLARA UYGUN HALE GETİRİLMEDEN YATILI ÖĞRENCİ ALINDI
Diyarbakır 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde 6 sanık hakkındaki yargılama devam ederken, yangında hayatını kaybeden çocuklardan Mehmet Bingöl’ün ailesi, avukatları Reşit Kaçar aracılığıyla Diyanet İşleri Başkanlığı hakkında 594 bin lira tazminat davası açtı. 2’nci İdare Mahkemesi’ne verdiği dilekçede idarenin hizmet kusuru olduğunu belirten Avukat Reşit Kaçar, “Kursun, fen ve sağlık kurallarına uygun hale getirilmesi için gerekli çalışma yapılmadan, öğrencilerin yatılı kalmasına müsaade edilmiştir” dedi.
DİYANET: ZARARDAN SORUMLU DEĞİLİZ
Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk Müşaviri Avukat Ramazan Tüzün ise, mahkemeye gönderdiği savunmada, idarenin yangının çıktığı kursa ilişkin üzerine düşen görevleri yerine getirdiğini belirterek, “Kuran kursu, C grubu gündüzlü eğitim vermek üzere açılmış ve bu husustaki tüm şartları taşımaktadır. B grubu statüsüne girmemiş kursa yatılı öğrenci alımı, idarenin bilgi ve müdahalesi dışında gerçekleşmiştir. İdare her türlü tedbiri almışken, memurun sahip olmadığı bir yetkiyle, C grubu statüsündeki bir Kuran kursuna yatılı öğrenci kabul etmesi neticesinde oluşan zarardan, idare sorumlu değildir. Zarar, kurs görevlisinin görev kusuru olarak tanımlanan eylemi sonucunda oluşmuştur” dedi.
397 BİN LİRA TAZMİNAT
Savunmaların ardından, davanın kısmen kabulüne karar veren İdare Mahkemesi, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 397 bin liralık maddi ve manevi tazminat ile avukatlık ücretini, yasal faizi ile birlikte Bingöl ailesine ödemesine hükmetti. Mahkeme, reddedilen manevi tazminat için Bingöl ailesinin, Diyanet İşleri Başkanlığı avukatına 19 bin 700 lira avukatlık ücreti ödemesine karar verdi.
‘LÜTUF DEĞİL, HUKUKİ SONUÇ’
İdarenin işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtilen kararda, “İdarenin hukuki sorumluluğu, kişilere lütuf ve atıfet duygularıyla belli miktarda para ödenmesini öngören bir prensip değil, demokratik toplum düzeninde biçimlenen idare-birey ilişkisinin doğurduğu hukuki bir sonuçtur. Hizmet kusuru nedeniyle zarar verilmişse, idarenin zararı tazmin sorumluluğu vardır. Kamu görevlileri veya kullandıkları araç ve gereçlerin kusur, ihmal veya hatasından dolayı kamu hizmetinin yerine getirildiği sırada kişilerin zarar görmesi halinde meydana gelecek kusur, idarenin hizmet kusurunu oluşturacaktır” denildi.
MÜFETTİŞLER: MÜFTÜ’NÜN HABERDAR OLMAMASI MÜMKÜN GÖZÜKMÜYOR
Diyanet İşleri Başkanlığı müfettişlerince yangın ile ilgili hazırlanan rapor da gerekçeli kararda yer aldı. Raporda, yangında hayatını kaybeden 5 çocuğun kursta gayrıresmi olarak barındığı belirtilerek, ilçe müftüsünün kursta bazı öğrencilerin gayrıresmi şekilde yatılı olarak barındığından haberdar olmamasının mümkün gözükmediği vurgulandı. Pansiyon onayı olmadığı halde kursta mevzuata aykırı şekilde öğrenci barındırıldığı belirtilen raporda, elektrik tertibatı ve panosunun mevzuatta belirtilen şekle uygun olmadığı ifade edildi. Yönetici Faruk Işık’ın, kursun fiziki şartlarının fen ve sağlık kurallarına uygun hale getirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmadan, öğrencilerin yatılı kalmasına müsaade ettiği ifade edilen raporda, kursta bazı öğrencilerin gelişigüzel şekilde, kayıtları bile tutulmadan yatılı kalmalarına izin verildiği kaydedildi.
MAHKEME: DİYANET SORUMLUDUR
İdarenin denetim görevini yeterince yerine getirmemesi sebebiyle, noksanlık ve aksaklıkların ortaya giderilmemesinden ötürü zararın meydana geldiğini belirten Mahkeme, personelin idari yetkilerini kullanırken işlediği kusurlardan idarenin sorumlu olduğunu vurguladı. Olayda, tali kusur atfedilen kişi ve kurumların eylemlerinin de kursun yeterli denetime tabi tutulmamasından kaynaklandığı belirtilen kararda, idarenin hizmet kusuru bulunduğu ve zararın tazmini gerektiği vurgulandı.
‘REDDEDİLEN KISIM İÇİN İSTİNAF’A GİDECEĞİZ’
Bingöl ailesinin avukatı Reşit Kaçar, olaydan bir yıl geçtikten sonra tazminat talebinde bulunduklarını belirterek, “Önce Diyanet İşleri Başkanlığı’na tazminat başvurusunda bulunduk. Kusurlu olmadıklarını belirterek, talebimizi reddettiler. Bunun üzerine açtığımız dava, yaklaşık bir yıl sürdü. Manevi tazminat talebimiz 500 bin liraydı. Bunu talep etmemizin sebebi, bu olay toplumda infial yarattı. İlçe Müftülüğü’nün yeterli denetimi yapmamasından sorumlu olduğunu savunuyorduk. İdare Mahkemesi de aynı kanaate vardı. Tazminatın reddedilen kısmına ilişkin İstinaf Mahkemesi’ne başvuracağız. 301 maden işçisinin ölümü ile ilgili Yargıtay kararı vardı. Yargıtay caydırıcılık unsuruna dikkat çekmişti. Bu unsurun ön plana çıkması lazım. Bu tip olaylar toplumda infial yaratmakta ve vicdani duyguları rahatsız etmektedir. Bu konuda idarelerin daha dikkatli davranmaları gerektiği için, caydırıcılık unsuru ön plandadır. Caydırıcılık unsurunun burada ön planda olması gerekir” dedi.
ALADAĞ’DAKİ FACİAYI HATIRLATTI
Avukat Kaçar, manevi tazminatın az verildiğini düşündüklerini ifade ederek, “Aladağ’da Kuran kursunda meydana gelen bir yangın vardı. Önlem alınmadığı, denetimler yapılmadığı için bu olaylar yaşandı. Bizce artık kurumlar evrak üzerinde denetim yapmamalı. Gerçek manada bu yerleri denetlemelidir. Kendi dosyamızda ilçe müftülüğü bu kursu olaydan 15 gün önce denetlemiş. Denetleme yapılırken yatılı kurs olmamasına rağmen, orada öğrencilerin kaldığını biliyor. Dosyada ihmalkarlığın, kusurun haddi hesabı yok. Bizce caydırıcı olması gerekir. Artık bu tür olaylar yaşanmasın, denetimler sıklaştırılsın. Gerçek manada denetimler yapılsın. Eğer gerçek manada denetim yapılsaydı belki o yangın çıkmayacaktı” dedi.