Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi (DİERG), tarihi Surların taşlarının satılmasına ilişkin bir açıklama yaptı. DİERG, Sur’daki taşların yağmalanmasını, “tarihi eser kaçakçılığı” olarak niteledi.
DİERG’den yapılan açıklamada,”Ticari mekan ya da konut oluşturmak ya da bir mekanda sergilenmek amacıyla dünyanın en büyük ve yaşayan kalesi olan eşsiz Diyarbakır surlarının taşlarının taşındığı, satıldığı iddia edilmektedir. Taşların götürüldüğü mekanlar belirtilmediği ve görüntülenmediği için bu halen bir iddiadır. Tarihi eserlere zarar vermek, yağmalanmasına ve ticari meta haline getirilmesini görmezden gelmek de suçtur. Diyarbakır surlarının taşlarının alınarak başka mekanların oluşturulması ya da başka mekanlarda aksesuar olarak kullanılması tarihi eser kaçakçılığıdır. 2683 sayılı Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Kanunu (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2863.pdf) bu suçun tanımlanmasına ve cezalandırılmasına yer vermektedir.” denildi.
“TARİHİ ESERLERE ZARAR VERENLERE İKİ YILDAN BEŞ YILA KADAR HAPİS”
Surlardaki tahribata seyirci kalmanın da suç olduğunun belirtildiği açıklamada, “Sadece taş almak, taşımak ve kullanmak değil, taşları sur dışında bir yerde gördüğü halde yetkililere bildirmemek de ayrı bir suçtur. Suçlar, Kültür ve Tarihi Eserleri Koruma Kanununun 9. maddesinde İzinsiz Kullanma ve Müdahale Yasağı başlığı altında tanımlanmaktadır. Tarihi eserlere zarar verenler iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılmaktadır. Kanunun 4. maddesi Haber Verme Zorunluğu getirmektedir ve buna uymayanlar altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Kanunun 65. Maddesi ise verilecek cezalarla ilgilidir. Tarihi eserlerin herhangi bir parçasının bile ticari mekanlarda, konutlarda kullanıldığını fark edenler üç gün içinde en yakın müze müdürlüğünü haberdar etmek zorundadır. Fark ettikleri halde bildirmeyenler de suça ortak olmaktadır. Tarihi eser kaçakçılığı tespit edildiğinde, gördükleri halde yetkililere bildirmeyenler de cezalandırmayla karşı karşıya kalacaklardır. Tarihi eserlerimizi Kültür Bakanlığı korumakla yükümlüdür ancak, buna yardımcı olmak hepimizin görevidir. Vatandaşlarımız gittikleri bir bölgede ya da mekanda tarihi eserlerin taşındığını ya da kullanıldığını fark ederlerse hemen ilgililere bildirmelidir. Fark edilen taş ya da yapının tarihi eser olup olmadığında tereddüte düşüldüğünde de mutlaka yetkililere haber verilerek eserin tespitine yetkililerin karar vermesini sağlanmalıdır. Verilen bilginin ardından ilgili kurumlarca yapılacak işlemler de takip edilmelidir. Kurumların eksikliği ya da ilgisizliği görüldüğünde, eksiklik ya da ilgisizlik kanıtlanmak koşuluyla, durum DİERG’e iletilebilir.” ifadelerine yer verildi.
“DİYARBAKIR KALESİ DÜNYA MİRASIDIR”
Diyarbakır’daki tarihe sahip çıkılmasının önemine vurgu yapılan açıklamada, “Diyarbakır’daki ilgili tüm kurumlar kent genelinde tarihi mekanları işletme olarak kullananların eserlere zarar vermesinin de önüne geçmelidir. Onlarca örnek arasından birine dikkat çekmek gerekirse; Vakıflar Bölge Müdürlüğünün mülkiyetinde olan Hasan Paşa Hanının dokusuna uygun olmayan değişiklikler gözler önündedir ve tüm değişiklikler, eklemeler ve değişiklikler Vakıflar Bölge müdürlüğünün izni ve kontrolüyle yapılmaktadır. Kültür Bakanlığı kendi denetimlerini de yapabilmelidir. Bu nedenle; müze müdürlüğü de dahil, tarihi eserlerimizi birinci dereceden korumakla yükümlü olan her bir kurum tarihi eserlerimize gereken önemi vermeli, tahribata karşı kararlı ve ortak bir tutum sergilemelidir. Dahası, ilgili kurumların ticari mekanları denetleyerek acilen tarihi eser tahribatı, tarihi eser kaçakçılığı tespiti yapması gerekmektedir. Ayrıca, ticari mekanları düzenli olarak da denetleyerek kaçak tarihi eser varlığını ortaya konması gerekmektedir. Diyarbakır kalesi dünya mirasıdır. Tarihi eserlerin korunması eğitimle sağlanabilir. Tarihi eserleri koruma bilinci ve tutumu, çevreyi kirletmeme ve kirletilmesine izin vermeme benzeri bilinç ve tutumdan bağımsız değildir. Tarihi eserleri etkili koruma sadece cezalandırmalarla ve etkili koruma önlemleriyle değil, aynı zamanda koruma sorumluluğu duygusu kazandırılarak da önlenebilir. Özellikle her kademedeki öğrencilerin kaleyi ve içindeki mekanları görmeleri ve eserlerin tarihçesini öğrenmeleri okullar tarafından sağlanabilir, öğrencilerin koruma bilinci edinmeleri için çaba sarf edilebilir. Okullarda sınıf içinde bilgilendirici çalışmalar yapılabilir. İlgili kurumlar tarihi eserlerin tahribine, taşınmasına ve ticarileştirilmesine, gerçekleşebilecek arz talep ilişkisinin cezai yaptırımlarla engellenmesine dair toplumun hassasiyetlerini, endişelerini ve açıklığa kavuşturulması beklentilerini dikkate almalı, spekülasyonların hızla önüne geçebilmelidir.” denildi.
“DİYARBAKIR KALESİNİN DAHA FAZLA ZARAR GÖRMEMESİ İÇİN, HAREKETE GEÇELİM”
DİERG, son olarak Surlardaki tahribata karşı harekete geçilmesi gerektiğine işaret edildi: “Diyarbakır Eğitimi İzleme ve Reform Girişimi; toplumu, sorumlu ve yetkili kurumları, Milli Eğitim Müdürlüğünü, sur içindeki ve dışındaki esnafı, mesleki kuruluşları, basını ve sivil kuruluşları; yakın zamanda tahribat ve yıkım gören Diyarbakır kalesinin daha fazla zarar görmemesi için, harekete geçmeye davet etmektedir.”
Kaynak: Tigris Haber