enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,4865
EURO
36,4135
ALTIN
2.960,77
BIST
9.350,41
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır
Az Bulutlu
16°C
Diyarbakır
16°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
18°C
Cumartesi Yağmurlu
17°C
Pazar Karla Karışık Yağmurlu
5°C
Pazartesi Az Bulutlu
6°C
DİYARBAKIR HABERİ
DİSİDER Başkanı Şeyhmus Akbaş, asgari ücret artışının tartışıldığı dönemde piyasadaki denetimsizlik ve fırsatçılıkla ilgili uyarılarda bulunarak, iş barışının korunması ve iki tarafın fedakarlık yaparak uzlaşma sağlaması gerektiğini belirtti. DİYARBAKIR GAZETE- Diyarbakır Sanayici ve İş Dünyası Derneği (DİSİDER) Başkanı Şeyhmus Akbaş, ülkede devam eden asgari ücret tartışmaları ve daralan ticaretle ilgili açıklamalarda...
21.11.2024
Bağlar Belediyesi Eş Başkanı Leyla Ayaz, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla tekstil atölyelerini ziyaret etti. DİYARBAKIR GAZETE- Bağlar Belediyesi, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla çalışmalarını sürdürüyor. Eş Başkan Leyla Ayaz, “Sözümüz bitmedi şiddeti birlikte durduracağız” sloganıyla başlatılan çalışmalar kapsamında tekstil...
21.11.2024
Kayapınar Belediyesi Kadın Müdürlüğü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında Bilgi Akademi’de kurs gören genç kadınlara dönük ‘Dijital Şiddet’  konula konulu seminer verildi. DİYARBAKIR GAZETE- Kadın Müdürlüğü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü etkinlikleri kapsamında belediyeye ait Bilgi Akademi kurs gören genç...
21.11.2024
Diyarbakır Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından düzenlenen Koruyucu Aile Tanıtım Semineri, 20 Kasım 2024’te başladı. Seminerin ilk oturumu, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Aydın Polat’ın açılış konuşmasıyla gerçekleştirildi. DİYARBAKIR GAZETE- Diyarbakır Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, koruyucu aile modelinin yaygınlaştırılması amacıyla rehber öğretmenlere yönelik bir seminer...
21.11.2024

Bir kişi 8 kişiye hayat veriyor!

Bir kişi 8 kişiye hayat veriyor!
REKLAM ALANI

3 – 9 Kasım Organ ve Doku Bağışı Haftasında Özel Diyarlıfe Dağkapı Hastanesi, İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Doç. Dr. Ramazan Danış ile Organ nakli ve organ bağışında Türkiye ve bölgedeki durumu ve böbrek hastalıklarının nedenlerini konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

‘SON YILLARDA DAHA ÇOK NEFROLOJİ ALANINA YOĞUNLAŞTIM’

“Mardin Derikliyim ama hayatım Diyarbakır’da geçti. İç Hastalıkları, yani Dahiliye ve Nefroloji uzmanıyım. Yıllarca üniversitede öğretim üyeliği yaptım. Onun dışında Diyarbakır Eğitim ve Araştırma Hastanesinde klinik şefliği, organ nakli mesul müdürlüğü ve Nefroloji şefliği yaptım. Şuanda da Özel Diyarlıfe Dağkapı Hastanesinde İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı olarak çalışmaktayım. Aslında her iki alanda da yani, İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı olarak hizmet vermekteyim ama son yıllarda daha çok Nefroloji alanına yoğunlaştım.

ORGAN BAĞIŞINDA SINIFTA KALDIK!

Bilindiği gibi 3 Kasım Cumartesi ile 9 Kasım Cuma günlerini içine alan hafta, Organ Nakli ve Bağışı Haftasıdır ve bu bir hafta boyunca organ naklinin anlamı ve önemini anlatmak, organ ve doku bağışının temini, bu bağışın artırılması için kamuoyunda bu konudaki bilgi eksikliğinin giderilmesi, organ bağışı bilincinin geliştirilmesi ve halkın organ ve doku bağışı konusunda teşvik edilmesi amacıyla çeşitli etkinlikler düzenlenir. Organ Nakli ve Bağışı konusu çok güncel bir konudur ve maalesef Türkiye bu konuda pek iyi bir noktada değildir. Hele hele bölgemiz bu konuda hiç iyi bir yerde değildir.

Organ Nakli ve Bağışı konusunda neden iyi bir noktada değiliz, bunu biraz açar mısınız?

‘TÜRKİYE’DE HER 7 KİŞİDEN BİRİNDE KRONİK BÖBREK HASTALIĞI VAR’

Öncelikle böbrek sağlığı konusunda şunu söylemek isterim; Türk Nefroloji Derneğinin yapmış olduğu bir çalışma var: Credict çalışması. Bu çalışma sayesinde çok çarpıcı rakamlara ulaştık. Bu çalışma ile aslında Türkiye’deki böbrek rahatsızlıklarının ulaşmış olduğu korkunç boyutlar gözler önüne serilmiş oldu. Bu çalışmada şu korkunç tablo açığa çıktı: Türkiye’de kronik böbrek sorunu yaşayanlarının oranı yüzde 15,1’dir. Hatta ve hatta bunu şöyle de ifade edebiliriz; Türkiye’de her 7 kişiden birinde kronik böbrek hastalığı mevcuttur. Şuanda 70 bine yakın hasta son dönem böbrek yetmezliği yaşamaktadırlar. Bu veriler Sağlık Bakanlığı ve Nefroloji Derneğinin verileridir. Yani, 70 bin hasta diyalize girmektedir. Yine, 23 bin 500 hasta da şuan böbrek nakli beklemektedir. Maalesef son dönem bira artış göstermemekle beraber böbrek nakli ve organ bağışı konusunda istenilen rakamlara ulaşamadık. Organ bağışı konusunda Avrupa ile kıyaslandığında ülkemiz bu konuda çok geridir. Avrupa’da yapılan nakillerin çoğu kadavra bağışlarıdır. Yani, beyin ölümü gerçekleşen kişilerin yakınları tarafından organlarının bağışlanmasıdır. Beyin ölümü demek aslında ölüm demektir fakat maalesef halkımız arasında beyin ölümü ile bitkisel hayat karıştırılmaktadır. Beyin ölümünde geri dönüş yoktur. 24 ya da 36 saat içinde organlar cihaza bağlanıyor ve hasta bu aşamada ölü kabul ediliyor. Ne yazık ki, toplumumuzda bu konuda çok yetersiz bir bilinç var.

‘2015 YILINDA SADECE 478’İ ORGAN BAĞIŞINDA BULUNDU’

Toplumumuzda organ bağışı konusundaki yetersiz bilinci rakamlarla ifade etmek istersek; sadece 2015 yılında 1969 kişinin beyin ölümü gerçekleşmiş ve bunun sadece 478’i organ bağışını kabul etmiş. Diğerleri ise tümüyle toprağa gitmiştir. İlginçtir, 2015 yılında 2 bin kişi ise organ nakli beklerken yaşamını yitirmiştir. Bir kişinin organ bağışında bulunması 8 kişiye hayat vermektedir.

Peki, ülkemizde organ bağışının yetersiz olmasının nedenleri nelerdir?

‘TOPLUMDA ORGAN BAĞIŞI KONUSUNDA BİLİNÇ EKSİKLİĞİ VAR’

Aslında birincisi bu konuda basına büyük bir görev düşüyor, kincisi ise eğitimdir. Toplumumuzda organ bağışı konusundaki bilinç yetersizliğinin ivedilikle giderilmesi gerekiyor. Avrupa üzerinden bir rakam vermek istiyorum; Avrupa’daki organ nakillerinin yüzde 85’i beyin ölümü gerçekleşmiş kadavra vericileri adını verdiğimiz kişilerdir. Ama Türkiye’de bu oran tam tersidir; yüzde 85’i canlı ve sadece yüzde 15’i kadavra vericileridir.

‘SAĞLIKLI BİR İNSANA BİR BÖBREK YETER’

Böbrek nakli ve organ bağışı konusunda ikinci verici kaynağımız olan canlı vericilere de değinmek istiyorum. Sağlık Bakanlığının genelgesine göre dördüncü dereceye kadar olan akrabalar organ bağışında bulunabilirler. Şu bir gerçek ki, sağlıklı olan herkes böbrek verebilir ve her böbrek yetmezliği yaşayan hasta nâkile adaydır. Yani, alıcı için şeker, tansiyon vb. rahatsızlıklar nakil için engel değil. Tabii ki, vericiler için bazı kriterler vardır. Şunu da belirtmekte fayda var, canlı vericilerde doku uyumuna gerek yoktur ve sadece kan grubu uyumu yeterlidir. Yakın akraba şartı da yoktur, halanın çocuğu ya da teyzenin çocuğu da olabilir. Tabii ki, doku grubu uyumu böbreğin sağlığı açısından çok önemli ama temel bir şart değildir. Fakat bu konu maalesef halk arasında çok bilinen bir yanlıştır. Ayrıca canlı vericiler için önemli bir noktanın da altını çizmek isterim; sağlıklı bir insana bir böbrek yeter. Halk arasında ‘böbreğimi verirsem yarım insan olurum’ bakışı da aslında bilimsel bir gerçeklik değildir. Zaten öyle her böbrek vermek isteyenin böbreği de hemen alınıp nakil yapılmıyor. Bunun için bir sürü incelemeden geçiriliyor. Tabir yerindeyse, saçının telinden tırnağına kadar araştırılıyor. Bu araştırmaların sonucunda konseye giriliyor ve konsey uygun görürse böbrek nakli yapılıyor. Bugün için ehil ellerde ehil merkezlerde böbrek nakli çok rahat bir şekilde yapılıyor. Bu konuda halkımızın gönlü ferah olsun.

Sizce bunda toplumdaki dinsel inanıştan kaynaklı bir engel var mı, İslam dini organ bağışı konusunda herhangi bir engel çıkarmıyor hatta bu konuda dini açıdan bir teşvik de söz konusu. Peki, toplumdaki bu engel nereden geliyor?

‘İSLAM DİNİ BÖBREK BAĞIŞINI TEŞVİK EDİYOR!’

Aslında organ nakli konusunda İslam dini çok esnektir. Yani, bu konuda Diyanet Bakanlığının fetvası bile var. Hatta biz toplantılarımıza müftüleri çağırıyoruz ve bize çok yardımcı oluyorlar. Organ bağışı konusunda dinen hiçbir engel yok, bunu da dini otoriteler zaman zaman açıklamaktalar. Dinen bir yasak olmadığı gibi aslında organ bağışı konusunda din teşvik edicidir. 1980 yılında Diyanet İşleri Bakanlığının yayınlamış olduğu bir genelge var. Hatta ve hatta organ bağışı haftasında Cuma hutbelerinde organ bağışı konusunda vatandaşlara teşvik edici vaazlar verildi. Fakat toplumuzdaki duygusallık, eğitim, bilinç yetersizliği ya da dini açıdan bir engel olmadığının halka yeterince anlatılmaması ve medyanın bu konuda yeterince hassasiyet gösterememesi veya bizim de medyayı yeterinde değerlendiremememiz gibi etkenler organ bağışı konusunda yeterli duyarlılığa ulaşmamızı engellemektedir. Evet, toplumumuzda organ bağışı konusunda çok duygusal bir yaklaşım mevcut. Ben de kendi payıma katıldığım görüşmelerde zor anlar yaşadım. Bir anane ya da babaya çocuğunun organlarını bağışlamasını söylemek kolay değil. Bunun için profesyonel bir dil gerekiyor. Aslında bu konuda Diyarbakır bunu aştı. Gerek İl Sağlık Müdürlüğü, gerek Eğitim ve Araştırma Hastanesi, gerekse de Dicle Üniversitesi bu konuda birimlerini kurdu ve organ nakli koordinatörleri eğitimden geçti ve artık bu konuda profesyonel bir müdahale sağlandı. Nitekim bu sayede Üniversitede de Eğitim Araştırmada da kadavra bağışları artmaya başladı.

Ülke genelinde de Bölgede de böbrek hastalıklarında ciddi bir artış var, siz bunu neye bağlıyorsunuz?

‘BÖBREK HASTALIKLARININ BİRİNCİ SEBEBİ DİYABET!’

Böbrek sorunlarının yaşanmasının altında yatan nedenlere geçmede önce böbrek hakkında kısa bir bilgi paylaşayım. Böbrekler belin iki tarafına yerleşmiş fasulye şeklinde, 150 gram ağırlığında küçücük ama çok büyük görevleri olan bir organdır. Böbrek sağlığını bozan nedenlerin başında şeker hastalığı gelmektedir. İkinci sırada hipertansiyon, üçüncüsü genetik hastalıklar ve taş hastalıkları ve dördüncü olarak da Glomerülonefritler ve iltihabi hastalılardır. Türkiye’de ve bölgede giderek de şeker hastalığı artmaktadır. Şuan Diyalize giren hastaların yüzde 35,7’si şeker hastalığı, yüzde 23- 24 oranında ise hipertansiyon, diğer oranlarda ise genetik hastalıklar, taş hastalığı ve diğer nedenlere bağlı olarak gelişen rahatsızlıklardır. Şeker konusunu biraz daha açmak istiyorum. Türkiye’de 100 kişiden 11’inde şeker hastalığı vardır. Bölgede ise gördüğüm bir realite var, şeker hastalığı konusunda korkunç bir bakımsızlık var. Halkımız şunu yapıyor; ‘Doktor bana ilacımı verdi, ben ne yersem yiyeyim bana bir şey olmaz’. Yani, ilaç kullanmakla her şey bitmiyor, bu konuda ciddi bir eğitim yetersizliği var. Şeker hastalarının ne yiyip içeceğinden tutun da ayak bakımından göz bakımına kadar dikkat edilmesi gereken çok husus var ama maalesef halkımız bu konuda çok bilinçsiz. Bu konuda hekim arkadaşlarıma da bir çağrım olacak; her şeker hastası en az üç ayda bir doktoruna gitmeli. İnsanlarımız tükettikleri gıdaların farkında olmalı.

‘HALKIN YÜZDE 56’SI HİPERTANSİYONDUR’

Hipertansiyonda durum çok daha kötü. Halkın yüzde 56’sı hipertansiyondur ama bunun farkında bile değil. Özellikle tuz tüketimi ve su içme alışkanlığı konusunda ciddi yanlışlılar içindeyiz. Böbreğin en iyi dostu sudur. Günde en az iki buçuk litre su içilmelidir. Yine, tuz tüketimi bölgemizde çok korkunç boyutlardadır. Bir kişinin ideal tuz tüketimi 4 ila 6 gram arasındadır. Ama sadece fırındaki ekmekte 11 gram tuz bulunmaktadır. Daha turşuyu, peyniri, çerezi, zeytini saymadım, sadece ekmekte bulunan tuz miktarı bile başlı başına bir sorundur. Kişi her yerden tuz alıyor ve yeteri miktarda su tüketmiyor. Su tüketmeyen bir toplumda böbrek hastalıklarının artması içten bile değildir. Tabii ki, yaz aylarında su tüketimi daha da arttırılmalıdır. Tuz tüketimi konusunda da toplumumuzda gereksiz bir cömertlik var. Daha yemeğin tadına bakmadan içine tuz boca ediyoruz, böyle bir şey olamaz. Buna ek olarak aşırı şişmanlık, yani obezite ciddi böbrek sorunlarına neden oluyor. Yani, şeker ve hipertansiyon böbrek hastalığının en önemli iki nedenidir.

OBEZİTE, BÖBREK RAHATSIZLIKLARINDA ÖNEMLİ BİR FAKTÖR

Obezitenin böbrek sorunlarına etkisini biraz daha açmakta fayda var. Şişmanlık, hareketsizlik, metabolik sendrom dediğimiz Elma tipi bir şişmanlık böbrek rahatsızlıklarının görülmesinde ek faktörlerdir. Tabii ki, böbrek hastalıklarında majör rol genetiktir ama obezite de diyabete, hipertansiyona, kalp hastalıklarına, eklem hastalıklarına ve birçok rahatsızlığa davetiye çıkarmaktadır. Böbrek rahatsızlıklarında diyabet birinci sırada yer almasına rağmen bu konuda hem hasta hem de hekim tarafından takipler çok yetersiz düzeydedir. Hekim arkadaşların düzenli takiplerde bulunmaları gerekiyor ve hastaların da gıda tüketimlerine, yaşam tarzlarına çok özen göstermeleri gerekiyor. Bölgemizde akraba evliliklerinin çok fazla olması da böbrek hastalıklarının artmasında önemli bir faktördür.

Bölgedeki böbrek hastalıları oranı Türkiye ortalamasına göre nalsıdır?

‘İKİ BÖBREĞİN ÇALIŞMASI YÜZDE 60’A DÜŞTÜĞÜNDE HASTALAR NEFROLOG’A YÖNLENDİRİLSİN!’

Bölgedeki böbrek hastalıkları pandemik bir salgın gibi giderek artıyor. Böyle giderse 2020 yılında böbrek rahatsızlığı yaşayanların sayısının yüz binlere ulaşabileceği yönünde görüşler mevcuttur. Bölgede de bu oran çok yüksektir. Yani, rakamlarla konuşursak bölgede her 7 kişiden biri kronik böbrek hastasıdır. Yüzde 15,7’lik oranla bölgemizdeki böbrek rahatsızlıkları oranı diğer bölgelere göre daha fazladır. Çünkü bölgede diyabet oranı da fazladır. Bunun yanı sıra akraba evliliklerinin bölgede çok olması da bir etkendir. Sıcaklığın yüksek olduğu bir coğrafya ve su tüketimi de oldukça yetersizdir. Buna et, tuz, tatlı tüketiminin fazlalığını da eklersek tüm bunlar böbrek hastalıklarına davetiye çıkarmaktadır. Bu konuda özellikle hekim arkadaşlarımıza çağrımdır, erken evrede kronik böbrek hastalarını Nefrologlara yönlendirme konusunda bir duyarlılık göstersinler. Hatta bir çalışmaya göre iki böbreğin çalışmasının yüzde 60’a düştüğünde hastalar Nefrolog’a yönlendirilirse hastaların yaşamı da uzuyor ve yaşam kalitesi de artıyor.

Bölgede böbrek rahatsızlıklarında ciddi bir artış olduğunu belirttiniz ancak birçok rahatsızlıkta; kalp damar rahatsızlıklarında, diyabette, hipertansiyonda ve daha birçok rahatsızlıkta ciddi bir artış var. Siz bu artışın kentsel yaşam tarzıyla olan bağını nasıl değerlendiriyorsunuz?

KENT YAŞAMI BÖBREK HASTALIKLARINA DAVETİYE ÇIKARIYOR

Kent yaşamı he anlamda belli bir hantallığı getirir. Kent yaşamı stresi getirir. Kent yaşamı hava kirliliği demektir. Kent yaşamı içine kapanıklığı getirir. Kent yaşamına dair daha bir sürü olumsuz şey sayabiliriz.”

(Ali Abbas Yılmaz / Özel-TİGRİS HABER GAZETESİ)

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Jojobet - Vbet para çekme