BES Diyarbakır Şubesi adına açıklamayı okuyan Şube Başkanı Suphi İzol, yargı emekçilerinin sorunlarına değinerek taleplerini sıraladı.
BES Diyarbakır Şubesi, adli yıl açılışına ilişkin bir basın açıklaması yaptı. BES Diyarbakır Şubesi’nde yapılan açıklamayı Şube Başkanı Suphi İzol okudu.
“19 AĞUSTOS, HUKUK VE DEMOKRASİ AÇISINDAN TARİHE KARA BİR GÜN OLARAK GEÇMİŞTİR”
Cumhurbaşkanlığı yönetim sistemiyle beraber kuvvetler ayrılığı ilkesinin ortadan kaldırıldığını belirten İzol, yargı bağımsızlığına vurgu yaparak şu ifadeleri kullandı: “Anayasa Mahkemesi’nin 15 üyesinden 12’sinin, HSK’nın 4 kurul üyesinin partili Cumhurbaşkanı tarafından seçilmesi, HSK Başkanlığının Adalet Bakanı, kurul üyeliğinin Bakan Yardımcısı tarafından yürütülmesi gibi yargıyı yürütmeye bağımlı kılan birçok uygulama nedeniyle yargı bağımsızlığından söz etmek mümkün değildir. Artık ülkemizde skandal niteliğinde hukuksuzlukların yaşanması olağan hale getirilmiştir. Son hukuksuzluk da 19 Ağustos tarihinde 31 Mart seçimlerinde %60’ın üzerinde oy alarak seçilmiş belediye başkanlarının idari işlemle görevlerinden alınarak yerlerine o illerin valilerinin atanmasıyla ortaya çıkmıştır. Seçmen iradesinin yok sayılarak hukukun tüm kural ve normları çiğnenip, haklarında kesinleşmiş bir yargı kararı olmaksızın idari işlemlerle seçilmişlerin görevlerinden uzaklaştırılmaları hukuk ve demokrasi açısından tarihe kara bir gün olarak geçmiştir.”
OHAL KOMİSYONU KARARLARI HUKUKSUZ
KHK’lerle ihraç edilenlere yargı kapılarının kapatıldığını ifade eden İzol, şunları söyledi: “Anayasa Mahkemesi kararları hiçe sayılarak komisyonun ağzından çıkacak olanlar yargı kararıymış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. OHAL Komisyonu, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmayan, absürt bahanelerle iade taleplerini red etmektedirler.”
YARGIYA GÜVEN ENDEKSİ YÜZDE 38’LERE GERİLEDİ
‘Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne atıfta bulunan İzol, konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “ ‘Reform’ olarak sunulan belge ile şu an yargının da içinde olduğu genel hukuk düzeninde hangi skalada yer aldığımız açıkça görülmektedir. Demokratikleşmenin sağlanamadığı, hukuk devletinin rafa kaldırıldığı, hak ve özgürlüklerin yok edildiği, etkin bir adalet sisteminin olmadığı bir ülkede yargının da sürekli tartışma konusu olması kaçınılmazdır. Son kamuoyu yoklamalarında yargıya güven endeksinin %38’lere gerilediği görülmektedir. Yargı emekçileri her reform paketi açıklandığında “acaba bizim de sorunlarımıza çözüm getirilir mi?” beklentisine girmektedir. Ancak yargı emekçilerinin ekonomik, özlük, sosyal haklarına yönelik sorunlar bu paketlerde yer bulamamaktadır. Son reform paketinde de yargı emekçileri yine görülmemiştir. Reform adı altında sunulan pakette; yargılama hizmetlerinde performans ve verimliliği olumsuz yönde etkileyen sorunlardan birisi olarak, yazı işleri hizmetlerinin görüldüğü, bu hizmetlerin hızlandırılması, mahkeme yazı işleri müdürlüklerinin güçlendirilmesi, görev ve yetkilerinin genişletilerek kariyer meslek olarak yeniden yapılandırılması, Adalet komisyonlarının yetki ve sorumluluklarının yeniden düzenlenmesi, Adalet okullarından mezun olanların öncelikli istihdam edilmesi, yargı teşkilatında sürekli ve zorunlu eğitim modeline geçilmesi, personel sayısının arttırılması belirtilmiştir. Yargı emekçilerinin reform paketlerinde yer alış biçimleri sorunlarının çözümüyle değil “yargı hizmetlerinin etkili ve kaliteli bir şekilde yerine getirilmesi için iyi yetiştirilmesi gerektikleri” yönüyle geçiştirilmektedir. Oysa hizmet içi eğitimden önce asıl olarak göz önünde bulundurulması gereken işe alımlarda mülakat değil liyakate dayalı istihdamın yapılmasıdır. Yargı hizmetlerinin etkili bir şekilde verilmesi kamu hizmeti açısından elbette önemlidir. Ancak bu hizmetin nitelikli verilebilmesi için birinci koşul, hizmeti veren yargı emekçisinin ekonomik, özlük, sosyal ve demokratik haklarının idare tarafından tam olarak sağlanmasıdır.”
YARGI EMEKÇİLERİNİN YAŞADIĞI SORUNLAR
60 binin üzerinde yargı emekçisinin çalışma koşullarına vurgu yapan İzol, “Bir uyuşmazlığın veya suçun yargıya intikal etmesinden yargı kararının infazına kadar geçen süreç yargı emekçilerinin omuzlarındadır. Ülkemizde inşa edilen ve Avrupa’nın hatta Dünya’nın en büyük adliye sarayları olması ile övünülen adliyelerde yargı hizmeti üreten yargı emekçileri, öncelikle yoğun iş yükü ve idari baskı altında eziliyor. Yargı emekçilerinin sorunları, yapılan adalet saraylarının büyüklüğüyle yarışır hale gelmiştir. Yargı alanındaki tüm olumsuzluklara rağmen, hakim, savcı, mübaşir, zabıt kâtibi, yazı işleri müdürü, sosyal çalışmacı, yardımcı hizmetli, teknisyen, şoför hep birlikte adalet hizmeti üretiyor. Ancak, adliye binalarında aynı çatı altında, hâkim ve savcılarla diğer yargı emekçileri arasında sınıfsal bir fark gibi yaşanan ayrımcılık, keyfi yönetim, kuralsız çalışma, horlanma, aşağılanma, itibarsızlaştırma vb. mobbing uygulamaları çalışma hayatını adeta cehenneme çeviriyor. Alındığı gün biten maaşlar, her geçen gün artan dava sayısına karşı azalan/eksik personelle hizmet vermeye çalışmak, bunca iş yüküne rağmen en küçük hatada disiplin soruşturması tehdidiyle karşılaşmak, kurumun “diğerleri” muamelesi yapılarak, yaşanan her olumsuzlukta hatada ilk gözden çıkarılan olmak, yargı emekçilerinin rutini haline getirilmiştir.” diye konuştu.
Görevde yükselme sınavlarındaki mülakat uygulamasını eleştiren İzol, “Girdiği üç yazılı sınavda da 85-90 puan alan bir yargı emekçisi, mülakat denilen torpil çarkında elenmektedir.” dedi.
KHK İLE İHRAÇ EDİLEN 56 KAMU EMEKÇİSİ İNTİHAR ETTİ
Adalet Bakanlığı’nın yargı hizmetini bütün olarak değerlendirip yargı emekçilerinin sorunlarını adaletli bir şekilde çözme iradesi göstermesi gerektiğine işaret eden İzol, yargı emekçilerinin sorunlarını şöyle sıraladı: “Açlık sınırına yakın ücretler, olumsuz çalışma koşulları, iş güvencesinin ortadan kaldırılarak bir gecede KHK ile işinden edilme endişesi, ihraç edilenlerin dışarıda iş bulup yaşamlarını sürdürmelerine dahi izin vermeyen, açlıkla terbiye etmeye yönelik uygulamalar vb gibi nedenlerle kamu emekçileri ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak kıskaç altına alınmıştır. Bu kıskaç kamu emekçilerini her geçen gün intihara sürüklemektedir. İlan edilen OHAL’in yarattığı tahribat, yaşattığı acılar ortadadır. OHAL süresi boyunca yayınlanan KHK’larla işlerinden atılan kamu emekçilerinden 56’sı intihar ederek yaşamlarına son vermiştir. Soruyoruz siyasi iktidara, bunun telafisi mümkün müdür?”
YARGI EMEKÇİLERİNİN TALEPLERİ
KHK ihraçlarının en çok Diyarbakır adliyesinde yaşandığını belirten İzol, yargı emekçilerinin taleplerini ise madde madde şöyle sırladı:
1- Yargı emekçilerine insanca yaşayacakları bir ücret için derhal ek zam verilmelidir.
2- Şu anda Ankara, İstanbul ve İzmir illeriyle sınırlı olmak üzere ödenen yol ücretleri, tüm yargı emekçilerine ödenmelidir.
3- Zabıt Katibi yargı emekçilerine VHKİ kadrosu verilmelidir.
4- Sözleşmeli istihdama son verilmeli, güvenceli istihdam esas alınmalı ve 4/B kadrosunda istihdam edilen yargı emekçileri 4/A kadrosuna geçirilmelidir.
5- Disiplin soruşturması yönünden 2802 sayılı Yasanın ilgili hükümleri kapsamından çıkarılarak yargı emekçilerinin de 657 sayılı Yasa kapsamında disiplin soruşturmasına tabi tutulması konularında düzenleme yapılmalıdır.
6- Fazla mesai ücretleri genişletilerek tüm yargı emekçilerine ödenmesi sağlanmalıdır.
7- Atama ve görevde yükselmelerde mülakat değil, liyakat esas alınmalıdır.
8- Artan iş yüküne karşın yeteri kadar personel alımı yapılması yerine yargı emekçileri üzerindeki baskı arttırılarak sorun çözülmeye çalışılmaktadır. Bu tür uygulamalardan vazgeçilerek yeterli personel istihdamı yapılmalıdır.
9- Hukuksuz bir şekilde haklarında şuanda devam eden hiçbir soruşturma dahi olmayan, KHK ile ihraç edilen üyelerimizin görevlerine iade edilmesini istiyoruz.