Diyarbakır Barosu’nu yönetmek için aday olan avukatlar Hatice Demir, Gülşen Özbek, Mahabad Miroğlu – Gür, Öykü Çakmak ve Zuhal Işık, adaylık sürecine ilişkin çalışmalarını anlattı.
Baro 10-11 Ekim’de 47. Olağan Kongre ile yeni yöneticilerini belirliyor. Seçimlerinde çarşaf liste sistemi kullanılıyor. Tüm adayların olduğu bir listede avukatlar istediği isimlere oy veriyor ve en çok oy alan 10 avukat yukarıdan aşağıya doğru sıralanarak yönetime giriyor. Başkan için ise ayrı oy kullanılıyor.
Demir, Özbek, Miroğlu -Gür, Çakmak ve Işık baro yönetimlerinde kadın avukat sayısının az olmasına dikkat çekiyor ve “Türkiye Barolar Birliği’nde hala kadının adı yok!” diyor.
ÇAKMAK: KADINLAR OLARAK YAN YANA ÇALIŞACAĞIZ
Diyarbakır Barosu’nda stajına başladığı ilk günlerden bu yana yaklaşık 10 yıldır baro Cezaevi İzleme Komisyonu ve Kadın Hakları Merkezi’nde çalışmalar yürüten Av. Öykü Çakmak, “Baromuzun birçok üyesi gibi ben de kendimi hak mücadelesinin bir parçası olarak görüyorum. Bir hukukçu olarak merkez ve komisyonlar bünyesinde yaptığım çalışmaları ilerletmek, karar ve yürütme mekanizmasının sağlayacağı hak ve yetkilerden de faydalanarak daha aktif ve etkin olabilmek ve elbette kadın temsiliyetini güçlendirmek amacıyla 47. Dönem Yönetim Kurulu’na aday olmaya karar verdim. Adaylık düşüncemi paylaştığım kadın yoldaşlarımdan da aldığım destek ve dayanışma ile adaylığımı açıkladım” dedi.
“ERKEKLER GİBİ ÇATIŞMALARIN PARÇASI OLMAYACAĞIZ”
Kendi beceri ve yeteneklerinin elverdiği alanlarda çalışarak üretkenliği arttırmayı hedeflediklerine işaret eden Çakmak, şöyle dedi: “Hiçbir ayrım gözetmeksizin her alanda adil-objektif olmaya çalışıp, barış ve uzlaşı kültürünü hakim kılmaya çalışacağız. Yine çok önemli bir husus olarak belirtmek isterim ki, biz kadınlar ideolojik, inançsal ve diğer farklılıklarımızla da yan yana yürüyebileceğiz ve erkeklerde sıkça gözlemlenen kariyer-statü çatışmalarının parçası olmayacağız. Kadınların yönetimde sadece kadın ya da çocuk alanında değil her alanda çalışma yürütebileceğini de göstereceğiz. Bu listeyi daha çok uzatabilirim. Bu dönem baromuzda bir ilk olarak 5 kadın-5 erkek üye seçilerek temsilde eşitlik sağlanır ise çalışma barışının sağlandığı, emeğin ve çabanın daha ön planda olduğu ve sorunlarımızın daha çok çözüm bulduğu bir dönem geçireceğiz.
“5 YILLIK ŞART KADINLARI EKARTE EDİYOR”
Baromuzun kadın avukatları son derece yetenekli ve başarılı olmasına rağmen yine özel-aile yaşamlarındaki bazı sorumlulukları ya da farklı sivil toplum örgütlerinin veya siyasi parti çalışmalarının içinde bulunmaları sebepleri ile başkanlık ya da yönetim kuruluna aday olamadıklarını biliyoruz. Ayrıca baromuzun üçte biri kadın avukatlardan oluşuyor. Kadın meslektaşlarımızın yüzde 50’sinden fazlası da 0-5 yıl arası kıdeme sahip. Yönetim Kurulu adaylığı için ise gereken meslekte 5 yıllık kıdem şartı, kadınların yarısından fazlasını otomatikmen ekarte ediyor.
“RAPOR HAZIRLADIM”
Şöyleki meslektaşlarımızla görüştükçe seçim çalışmama yeni bir anlam ve çalışma eklemeye karar verdim. Birçok meslektaşımız staj eğitimleri, mesleki eğitim ve seminerler, disiplin kurulunun etkinleştirilmesi, merkez ve komisyonlar için çalışma odaları ve ekonomik sorunlar başlıklı birçok sorunu tarafıma detaylıca iletti. Meslektaşlarımızla irtibat kurarken onları dinleyip bu sorunlarını not alıp çözüm önerileri ile birlikte derlemeye ve bu sorunları bir rapor haline getirmeye karar verdim. Seçimlerde başarılı olursam bu rapor ışığında yönetimde çalışma yürütmeye ve sorunlarımızın çözümü için elimden geleni yapmaya çalışacağım”
DEMİR: EŞİTSİZLİKLERE KARŞI MÜCADELE İÇİN ADAYIM
Hatice Demir, Mesleğinin başından bu yana Diyarbakır Barosu’nun çatısı altında Kadın Hakları, Çocuk Hakları ve İnsan Hakları Merkezleri bünyesinde görev ve sorumluluk üstlenerek hak savunuculuğu yapmaya çalıştığını ifade ederek, “Uzun yıllar baro bünyesindeki çalışmalarda özellikle sahada yer almak hem bir birikim hem deneyim kazandırdı. Bir taraftan çalışmalara tanık olan arkadaşlarımın önerisi ve desteği diğer taraftan kadınların her alanda olduğu gibi baro yönetimine de aday olma sayısının azlığı ve bu nedenle yönetimde kadın sayısının az olması sorumluluk üstlenmem gerektiğine ikna etti. Kuşkusuz hepimiz birçok kimlikle bu hayatta varız ancak kadın olma kimliğim, baro yönetimine ve baro çalışmalarına kadınların katılımını güçlendirmek ve kadınların karar süreçlerine daha etkili yer alması noktasında kişisel motivasyonum oldu. Diyarbakır barosu kurumsal kimliği ile hem ulusal hem uluslararası alandaki çalışma ve birikimi ile güçlü bir mirasa sahip. Yine baromuzun farklı kimliklerin bir arada temsil edildiği çoğulcu bir yapısı var. Öncellikle bizden önce yapılan çalışmaları ileriye taşımak, eksik kısımları ise tamamlamak gibi bir sorumluluğumuz var.
DÖNÜŞÜM VE DEĞİŞİMİN PARÇASI OLMAK”
Yine kadınların hem özel alanda hem kamusal alanda yaşadıkları hak ihlallerine duyarlı olmak ve bu eşitsizliklerle mücadele etmek, kadın erkek eşitliğini esas alan politikalar geliştirmek, tüm süreçlerde öfkenin erkek egemen dilini değil “dilin kurulan bir şey” olduğunu ve “politik” olduğunun farkında olarak çatışma dilinden kaçan bir tutum almak, çalışmalarda gönüllülüğe, katılımcılığa ve şeffaflığa özen göstermek ve bir değişimin dönüşümün parçası olmak. İçinden geçmekte olduğumuz bu kriz döneminde, sorumluluk üstlenerek aday olan tüm meslektaşlarıma başarılar diliyorum. Kadın ve erkeklerin yönetimde eşit temsil edildiği, hayatın her alanında eşitliğin sağlandığı bir yaşamı umut ediyorum. Dayanışma ile” diye konuştu.
ÖZBEK: BAROLARDA KADIN TEMSİLİ ARTMALI
Gülşen Özbek ise, Diyarbakır Barosu ulusal ve uluslararası alanda tanınan ve yaptığı çalışmaları ile karşılık gören bir baro olduğunu vurgulayarak, “Ancak bu denli tanınırlığa ve karşılık görülmesine rağmen yönetimde kadın temsiliyeti az sayıda olageldi. Oysaki Diyarbakır Barosu, kadın hakları alanında onlarca yıldır etkili ve etkin bir mücadele yürütüyor. Kadın mücadelesinin bu denli güçlü olduğu baromuzda yönetim kademesinde kadın temsiliyetinin düşük olması beni aday olmaya iten birincil duygu. Bunun haricinde ben bir Kürt Kadın avukat olarak meslek yaşantım boyunca her daim insan hakları ihlallerine karşı mücadele etmeye çalıştım. Bu bağlamda mağdur haklarının korunması ve insan haklarını ihlal edenlerin yargılanması adına görülen bazı davaların takipçisi olmaya çalıştım. Diyarbakır Barosu insan hakları alanında yürüttüğü mücadelede köklü bir mirasa sahip. Dolayısıyla bu alandaki mücadelede de daha etkin rol alabilmek yönetime aday olmaya iten ikincil nedenim. Diyarbakır Barosunda yönetim kademesinde yer almam halinde onlarca yıldır başta kadın hakları, insan hakları ve birçok alanda yürütülen çalışmaların mirasını devralacağım bilinci ile hareket ederek bu çalışmaları ileri taşımak adına görev üstlenmeye talibim. Hedeflerim de bu kapsamdaki çalışmaları daha çoğaltmak ve büyütmek olacak. Diyarbakır Barosunun yüzlerce kadın üyesi olmasına rağmen bu yıl beş kadın yönetime adayız. Aslında bu bizler açısından bir başarı değil. Yine de beşimizin seçilmesi halinde baromuzda bir ilk olacak ve yönetimde kadın temsilinde eşitlik sağlamış olacak” ifadelerini kullandı.
MİROĞLU- GÜR: TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİNİ KABUL ETMİYORUM
Mahabad Miroğlu – Gür de, Yakın zamana kadar avukatlık, “erkek mesleği” olarak kabul edilen mesleklerden olduğunu hatırlatarak, “Artık kadınların da avukatlık gibi profesyonel bir mesleği yapabileceğini göstermiş durumdayız. Ancak kadın avukatlar halen belirli alanlara hapsedilmek isteniyor. Bir kadın avukatın sadece baroların, kadın ve çocuk hakları merkezlerinde çalışabileceği ve aile hukuku ile ilgili davaları takip edebileceği yaygın kabuldür. Oysa biz, hak mücadelesinin ve iş yaşamımızın her alanında varız. Staj eğitimime başladığım 2005 yılından beri, Diyarbakır Barosu’nun Kadın Hakları Merkezi, Çocuk Hakları Merkezi, Tüketici Komisyonu, Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları Komisyonu, Staj Kurulu ve Eğitim Merkezinde muhtelif zamanlarda aktif görevler üstlendim. Yine pandemi sürecinde çevrimiçi ve canlı yayın şeklinde eğitim ve atölye çalışmalarıma devam ettim. Bu birikim ve deneyimimle, üyesi olmaktan onur duyduğum Diyarbakır Barosu’nun yürüttüğü hukukun üstünlüğü ve insan haklarını koruma mücadelesinde daha aktif görev alma sorumluluğunu hissettiğim, kadınlara özgülenen toplumsal cinsiyet rollerini kabul etmediğim ve söyleyecek sözüm olduğu için aday oldum. Türkiye’deki kadın avukat sayısı son yıllarda çok hızlı bir şekilde artmakta ancak baroların kurullarında ve Türkiye Barolar Birliği’nde hala kadının adı yok! Kadın erkek eşitliğinin sağlanması için, eşitsizliği yaratan değer yargılarının ve toplumdaki geleneksel rollerinin değiştirilmesi şart” dedi.
“ADAYLARIN KADIN VE ERKEK OLARAK AYRILMASI RAHATSIZ EDİCİ”
Baroların staj eğitim merkezlerinin, “toplumsal cinsiyet eşitliği” eğitimini programlarına katmaları bir gereklilik olduğuna işaret eden Gür, “Kadınlara özgülenen toplumsal cinsiyet rolleri, kadınların yönetim kademelerine talip olmasının önünde bir barikat. Bir erkek aday değerlendirilirken medeni durumu, çocuk sayısı, iş yoğunluğu ile ilgili yapılmayan sorgulamalar kadın adaylar için yapılıyor. Bu bakış açısıyla, kadınların karar mekanizmalarında daha fazla yer almalarının, erkeklerin tek söz sahibi olduğu, tek tip iktidar yapılarının kırılmasına katkı sağlayacağı göz ardı edilmektedir.
“ADAYLARIN ‘KADIN’ VE ‘ERKEK’ OLARAK AYRILMASI RAHATSIZ EDİCİ”
Doğrusu adayların “kadın” ve “erkek” olarak ayrılmasının rahatsız edici bir yanı var. Toplumun tüm katmanları gibi barolarda da olağan kabul, yönetenin hep erkek olması. “Kadın aday” “kadın başkan” “kadın yönetici” hep bir olağanüstülüğe yapılan vurgu gibi geliyor. Adaylarla ilgili değerlendirmelerin cinsiyetçi bakış açısından uzaklaşması gerekiyor. Tüm adayların aynı kriterlerle değerlendirilmesi, bir “aday” olarak ‘talip olduğumuz görevin ehemmiyetinin, meslektaşlarımıza ve topluma karşı sorumluluklarımızı yerine getirirken kolektif çalışma bilinciyle hareket etmenin gerekliğinin farkında mıyız’ gibi soruların cevabının aranması gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
IŞIK: KAYBEDEN OLMAYACAK
Başkan adayı Zuhal Işık da, Diyarbakır Barosu’nun bu saygın kimliğini kadın bir üye olarak katkı sunmak ve daha da ileriye taşıyabilmek, mesleki sorunlara çözüm üretebilmek ve mesleğin onuruna sahip çıkabilmek ve özellikle kadın ve çocuk hak ve özgürlükleri konusunda kurumsal sorumlulukla mücadele yürütebilmek amacıyla aday olmaya karar verdiğini söyledi.
Diyarbakır Barosunun uzun yıllardan beri Kadın Hakları Merkezi ile kadın hakları konusunda duyarlılık yaratmakta ve kadına yönelik şiddet ve istismar dosyalarında gereken hukuki desteği sunduğuna değinen Işık, “Kadın yönetici olarak seçilmem durumumda yönetsel anlamda bu alanda çalışmaları güçlendirme çabası içerisinde olacağım.
“EN GÜZEL TEPKİ ADAY OLMAK”
Maalesef her yeni güne en az bir kadın cinayeti ile uyanıyoruz. Bu cinayetlerin önüne geçebilmek, hukuki mücadele yürütmek ve toplumsal duyarlılığı geliştirmenin gayreti içerisinde olacağız. Diyarbakır Barosu’nun kadın üye sayısı fazla olmasına rağmen, baro yönetimlerinde kadın sayısının az olmasına verilecek en güzel tepki yönetim kuruluna aday olmaya karar vermiş olmam. 2008 Yılından bu yana serbest avukatlık yapıyorum ve bu mesleği icra ederken mesleğin onuruna ; mesleğin etik kurallarına yakışır bir şekilde hareket etmiş olmam, meslektaşlarım olan iletişimim ve dayanışma duygumdur. Şunu da belirtmek isterim ki ben hala Diyarbakır Barosu Disiplin Kurulu üyesiyim. 2 yıl boyunca bu kurulda görev almış olmam baromuzun kurumsal yapısı altında üstlenmiş olduğum görevimi gerektiği şekilde icra etmiş olmam. Diyarbakır Barosu’nun güçlü misyonuna uygun sorumluluk bilinciyle, mesleki sorunlarımızın çözümü ve kurumsal yapımızı güçlendirmenin gayreti içerisinde olacağım inancıyla tüm meslektaşlarımın destek ve dayanışmasını bekliyorum. Bu vesile ile başkanlık ve diğer kurullara aday olan tüm meslektaşlarıma başarılar diliyorum. Kaybedenin olmadığı, kazananın Diyarbakır Barosu olacağına inancım tam”
Kaynak: Bianet