Gelecek Partisi Kurucu Diyarbakır İl Başkanı Aydın Altaç, anayasal ve yasal anlamda Kürt sorununu çözmüş, anayasal ve yasal güvenceye kavuşturmuş bir parti olarak tarih sayfalarına geçeceklerini söyledi. Kürt sorununun yeni bir anayasa ile çözüleceğini ifade eden Altaç, çözüm süreci ve hendek olayları döneminde kendilerinin yerelde, Ahmet Davutoğlu’nun ise genelde yalnız bırakıldığını söyledi.
Ahmet Davutoğlu’nun 7 ay önce kurduğu Gelecek Partisi, Doğu ve Güneydoğu’da teşkilatlanmaya başladı. Türkiye’nin 63 kentine il başkanı ataması yapan parti, Ağustos sonunda 41 il kongresini tamamlamayı planlıyor.
Diyarbakır İl Başkanlığı görevini Davutoğlu’nun eski yol arkadaşı Avukat Aydın Altaç’a teslim eden Gelecek Partisi, bölgede Ak Parti ve HDP arasında geçen seçimlerde Kürtlerin yeni alternatifi olmayı hedefliyor. Diyarbakır’da uzun yıllar avukatlık yapan Altaç, bölgedeki sorunları iyi bilen ve tecrübeli bir siyasetçi. Daha önce Ak Parti Diyarbakır İl Başkanlığı yapan ve Gelecek Partisi’nin 152 kurucusundan biri olan Altaç, Kürt sorunundan çözüm sürecine, hendek olaylarından bölge siyasetine bir çok konuyu değerlendirdi.
Gelecek Partisi’nin Ak Parti’den ayrılma veya Ak Parti’nin içinden çıkmış gibi lanse edilmesini kabul etmeyen Altaç, bağımsız ve Türkiye’ye hizmet eden bir parti olduklarını söylüyor. Demokratikleşme, insan hakları, özgürlükler, ekonomik, siyasal, sosyal, eğitim ve sağlık alanında çok ciddi problemler olduğunu söyleyen Altaç, bu tespitlerin yeni bir parti hareketi ile çözülebileceğine kanaat getirdiklerini ve partiyi kurduklarını belirtiyor.
“DAVUTOĞLU AK PARTİ’YE DEFAATLE SORUNLARI İLETTİ”
Dünyadaki gelişmiş ve ekonomik anlamda güçlü ülkelerin adalet mekanizmasının çok sağlıklı işlediğini ifade eden Altaç, “Adalet mekanizmasına bağlı olarak Türkiye’de özgürlüklerin ciddi kısıtlandığı, temel insan hakları alanında ciddi sıkıntılar olduğu, seçme ve seçilme hakkının engellendiğini görüyür ve yaşıyoruz. Ak Parti’de bu işlerin yürümediğini, yürüme gibi, yürütme gibi bir iradenin olmadığını gördük. Genel Başkanımızın, parti kurulmadan önce defaatle Ak Partinin yetkili, etkili, Genel Başkan düzeyinde görüşmelerinin olduğunu çok iyi biliyoruz. Ancak Türkiye’de bahsettiğimiz alanlarla ilgili ilerleme olacağına tam tersi alanı daraltma oluyor“ dedi.
“BEDEL ÖDEMEK GEREKİYORSA ÖDERİZ”
Gelecek Partisi’nin Türkiye’ye hizmet etmek istediğini ve bu amaçla ortaya çıktığını ifade eden Altaç, “Doğrularla beraberiz. Türkiye’nin genel menfaatlerini gözeten bütün politikalara her türlü desteği veririz. Ama kırmızı çizgimiz genele hizmet etmeyecek, geneli ayrıştıracak, ötekileştirecek hiçbir politikaya kim olursa olsun destek vermeyeceğiz, karşı duracağız. O karşı durmanın sonucunda eğer bir bedel ödemek gerekirse onu da öderiz. Öyle kararlı ve istikrarlı bir partiyiz.” şeklinde konuştu.
“KÜRTLER HİÇ BİR ZAMAN SORUNUN KAYNAĞI OLMADI”
Kürt meselesi, Kürt problemi veya Kürt sorunu gibi tabirlerden çok rahatsızlık duyduğunu ifade eden Altaç, Türkiye’de Kürtlerin hiçbir zaman sorun ve sorunun kaynağı olmadığını söylüyor. Türkiye’nin mevcut siyasal sisteminden, insan haklarından, özgürlükler anlamında demokratik prensiplerinden kaynaklı sorunlar olduğunu belirten Altaç, “Bu, Kürtler üzerinde daha çok hissettirmiştir kendini. Eğer nitelendirmeye gireceksek, Kürt sorunu olarak değil Türkiye’deki genel anlamdaki demokratikleşme sorunundan genel bir çerçeve çizilmesinde yarar olduğunu düşünüyorum. Genel çerçevedeki sıkıntı Türkler için de geçerli. Kürtler de Türkiye’de demokratikleşmenin iyi seviyede olmamasından kaynaklı problemler yaşıyor. Ama özelde baktınızda Kürtler açısından bedel ödemenin daha çok olduğunu belirtmek gerekiyor. Köylerimiz yakılmış, faili meçhul cinayetler işlenmiş, binlerce insan kıyımdan geçmiş. Türkiye’de 1982 Anayasası’nın birçok maddesindeki özellikle etnik kimliğe, inanç gruplarına yapılan atiflarin dogru olmadığını düşünüyoruz ve diyoruz ki, Türkiye’de yaşayan, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının tamamı Anayasa koruması altında olmalıdır. Hem Eğitim, hem kültür, yaşam tarzı, hem tercihleri itibariyle anayasal güvenceye kavuşması gerekir” dedi.
“DİLİMİ ÖĞRENMEK İÇİN ÖZEL KURSA PARA VERMEK ZORUNDA DEĞİLİM”
Kürtler bugün itibariyle Türkiye’de hala ana dilleri ile eğitim yapamıyorsa bunun bunun büyük bir sıkıntı olduğunu ifade eden Altaç, ”Ben bir Kürt olarak dilimi öğrenmek için özel kursa para vermek zorunda değilim. Devlet bana bu imkânı tanısın. Resmi kurumlarda Kürtçe, Kurmanci, Zazaki, Gorani, Sorani kamu hizmeti yapılacaksa, bu Türkiye Cumhuriyeti devletine birşey kaybettirmez, tam tersi Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti devleti ile olan aidiyet bağını daha da güçlendirecektir. Niye bundan korkuyoruz? Eğitim dili de olsun, resmi kurumlarda Kürtçeyi kullanabileceğimiz alanlarımız olsun. Devletin burada kültürel anlamda Kürt Dili ve Edebiyatı ile ilgili, Kürt sineması ile ilgili teşvik etmesi gerekiyor, katkı sunması gerekiyor. Biz parti olarak bunun taahhüdünü veriyoruz. Ana dilde eğitimle ilgili sağlam bir alt yapı üzerine kurulmuş bir eğitim sistemi olması gerekiyor” diye konuştu.
“ÖZGÜRLÜK ALANLARI GENİŞLEDİKÇE ŞİDDETTEN UZAKLAŞIRSINIZ”
Altaç’a göre, şiddet sarmalının çözülmemesi için sebep yok ve Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde bundan kurtulması gerekiyor. Şiddet sarmalı sürdüğü müddetçe Türkiye’nin ekonomik ve sosyal gelişme imkânının olmadığını ifade eden Altaç, “Anayasal güvence, eğitim, sağlık ve kamuda ana dilin kullanımı ile ilgili ne kadar imkân ve alan genişletirsek şiddet ortamından o kadar uzaklaşma ihtimalimiz güçlenir. Avrupa’da çok çok cüzi sayıdaki insanların dille ilgili talepleri kendiliğinden çözülüyor. Bununla ilgili sorun çözülmüyorsa örgüt ya da farklı bir yapı bunu kendine malzeme edecek. Özgürlük alanları genişletildikçe şiddetten uzaklaşıyorsunuz. Özgürlük alanı daraldıkça şiddet gelişir. Özgürlük alanını genişletirsiniz. Buna rağmen şiddet sarmalı sürdürulmek isteniyorsa devlet olarak mücadelenizi yaparsınız. Özgürlük alanını daraltıp aynı şekilde şiddet alanının daralmasını bekliyorsanız doğru bir yöntem değil. Bahsettiğimiz hususlarla ilgili Türkiye’de Türklerin de Kürtlerin de aynı şekilde sıkıntıları var. Her gün bir yerde operasyon yapılıyor. Böyle kaotik ve muğlâk bir ortamda niye yaşayalım, mecbur muyuz? “dedi.
“82 ANAYASASI VE BAĞLI TÜM YASALAR İLGA EDİLMELİ”
1982 Anayasası ve bağlı tüm yasaların ortadan kaldırılması gerektiğini ifade eden Altaç, “Çok ciddi manada dengelere oturmuş güçlü bir parlamenter sistem lazım. Partili Cumhurbaşkanı veya başkanlık sisteminin Türkiye’nin ihtiyacına cevap vermediği çok net… Bu iş yürümüyor, bütün veriler iki yıl önceye göre çok çok kötü. Bu sistem başıboş ve denetlenemez bir sistem. Denetlenemediği için bunu test etme, sonuçlarını görme şansımız yok. Ama her gün kan kaybediyoruz. Tam demokratik bir ülke olarak yepyeni ve güçlü bir anayasa, güçlü bir parlamenter sistemle Türkiye’nin düzlüğe çıkabileceğini ve yaşanan sorunların kısa zaman dilimi içerisinde çözülebileceğine inanıyoruz.” Şeklinde konuştu.
“DAVUTOĞLU KALMIŞ OLSAYDI BUGÜN ÇOK FARKLI ŞEYLERİ KONUŞACAKTIK”
Çözüm süreci ve sonrasında meydana gelen hendek olaylarına değinen Altaç, Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde çözüm sürecinin çok iyi bir noktaya geldiğini ifade etti. “Dolmabahçe mutabakatı sağlanmıştı. Neredeyse alanlara çıkıp kutlamalar yapacaktık” diyen Altaç’a göre, masa dağılmasaydı Türkiye’de çok ciddi sorunlarla ilgili çok ciddi mesafeler alınmıştı. Geçmişte yaşanan hatalar üzerinden önlerini gördüklerini ve sorunu nasıl çözeceklerini çok iyi bildiklerini belirten Altaç, “Sayın Genel Başkanımız kalmış olsaydı belki de bugün çok farklı şeyler konuşuyor olacaktık. Ama o masa dağıldı ve sonra maalesef hiç istemediğimiz bir süreç işledi. Çukur siyaseti, hendek olaylarında kaç kişinin öldüğünü, öldürüldüğünü, şehit olduğunu bilmiyoruz. Ne kadar kayıplarınızın olduğunu, ne kadar kültürel ve tarihsel varlıklarımızın yok olduğunu bilmiyoruz. Halen Sur’a giremiyoruz. O süreçte Genel Başkanımızın samimiyetine, duruşuna biraz biraz destek sağlamış olsaydı, bugün emin olun çok farklı şeyler konuşuyor olacaktık. “dedi.
“HDP’YE GİDEN GENEL BAŞKANIMIZA NEZAKET DIŞI TAVIRLAR SERGİLENDİ”
Çoğunluk sağlanamayan Haziran seçimlerinden sonra Davutoğlu’nun koalisyon kurmak için gittiği ilk partilerden birinin HDP olduğunu ifade eden Altaç, “Orada çok nezaket dışı tavırlar oldu. ‘Gelir kaçak çayınızı içer, gidersiniz’ gibi, sokak dili, insanı rahatsız edecek söylem tarzı gelişti. Bu olaylar yaşandığı süreçte onlarca HDP’li arkadaşla görüştüm. Milletvekilleri ile görüştük. ‘Tedbir alalım, Diyarbakır çok büyük bir kaosun içerisine girecek’ dedik. Ancak yerelde biz, genelde de Genel Başkanımız destek göremedik. Hendeklerin arkasındaki gençleri kahramanlaraştırıp, sanki yeni bir devlet kurulmuş, yeni bir özgürlük alanı açılmış gibi kahramanlaştıran siyasetçi arkadaşlarımız oldu. Şimdi bütün Diyarbakır halkına, Kürtlere ve Türk halkına soruyorum, hendek olayları Kürtler’e bir şey kazandırdı mı? Hangi Kürt kardeşimiz hendeklerin devam etmesi taraftarıydı? Herkes rahatsızdı bundan. Biz heyet olarak Silvan’da hendeklerin arkasındaki insanlarla görüşmeye gittik, muhattap bulamadık. İnsanlar hendeklerin kaldırılması için veryansın ediyordu ama muhattap bulamadılar. Devletin buna kayıtsız mı kalması gerekiyordu, vatandaşını o hendeklerin içine hapsedilmiş gibi bırakması mı gerekiyordu? ” dedi.
Davutoğlu’nun o dönem başbakan olarak olaylara mühadale etmek ve sorunun çözülmesi için her hafta sonu bölgeye geldiğini söyleyen Altaç, “Genel Başkanımızın başbakan olduğu dönemde olaylara yaklaşım tarzı hem insanı anlamda, hem bütün değerler açısından tarihsel ve kültürel anlamda bölgenin korunmasına yönelik bir tedbirdir. Buna itiraz edecekse birileri şunu söylesinler, o kadar yoğun silah akışı, o kadar alan kazmalar ve alan kapatmaları nasıl yaptınız, kimlerle yaptınız, kim size destek verdi? Onu sorgulamamız gerekiyor. Ben üç aydır il Başkanı olarak Diyarbakır teşkilatını kurmaya çalışıyorum. Birçok ziyaret gerçekleştirdik. Bugüne kadar tek bir tepkiyle karşılaşmadık. Aksine vatandaşlar siyasette yeni bir alan açtığımızı ve rahatlama olacağını söylüyor. Allah’ın izniyle siyaseti biz rahatlatacağız.” dedi.
“HDP’LİLER SORUMLULUK ÜSTLENMEDİ”
Davutoğlu’nun çözüm süreci ve hendekler dönemindeki düşüncesi ile şimdiki düşüncesinin aynı olduğunu savunan Altaç, “O dönem problemin çözümünde aktif görev alması gereken siyasetçi arkadaşlar görev almadılar, görev almamak için direnciler, sorumluluk üstlenemediler. Sorumluluk üstlenmedikleri için bugün farklı şeyler konuşuyoruz. Keşke sorumluluk üstlenselerdi. Keşke o dönem HDP’li siyasetçi arkadaşlar bölge hassasiyetini, siyaset hassasiyetini, sorunun hassasiyetini sonuna kadar taşısalardi. Belki Türkiye’nin bugünkü problemlerinin yaşanmamasına katkı sunabileceklerdi. O zaman da çok farklı noktada olacaktık. Ama maalesef tavır ortaya koymadılar, destek olmadılar. Toplumsal olaylarda hep böyle mesafeli durmaları, bugün yaşanan birçok sorunun da maalesef ana kaynağıdır” şeklinde konuştu.
“KÜRT SORUNUNU ÇÖZMÜŞ PARTİ OLARAK TARİHE GEÇECEĞİZ”
Gelecek Partisi’nin iktidara geldiği gün itibariyle Türkiye’deki sorunları periyodik ve en kısa sürede, çok hızlı bir şekilde çözeceğini belirten Altaç, “Ben bu ifadeyi kullanmaktan rahatsız oluyorum ama mecburen yine kullanacağız; Kürt meselesi kesinlikle çözülecek. En akılcı, en rasyonel Türkiye’nin genel siyaseti içerisinde çözecek partiyiz. Bu tecrübe Genel Başkanımız ve bizde var. Türkiye bu sorunun bu şekilde devam etmesini hak etmiyor ve Türkiye’den her zaman bir şeyler götürecek. Onun için çözeceğiz. Anayasal ve yasal anlamda bu sorunu çözmüş, anayasal ve yasal güvenceye kavuşturmuş parti olarak tarihin sayfalarına geçeceğiz. “dedi.
“BÖLGE İNSANI AK PARTİ VE HDP’NİN YANLIŞ POLİTİKALARINDAN BIKTI”
Bölge insanının Ak Parti ve HDP’nin uyguladığı yanlış politikalardan bıktığını ifade eden Altaç, halkın yeni bir alan açılmasını istediğini belirtiyor. Altaç, “Bölge ve ülke açısından sıkıntıları çözeceğiz. Bu imkânı yakaladığımızda en doğru çözümü üreteceğiz. Biz Diyarbakır, bölge ve Türkiye’nin tamamında en iyi noktaya nasıl gelebileceğimizin hesaplarını yapıyoruz. Etnik değil, genel anlamda politika yürütüyoruz. Türkiye’de hep Kürt meselesi diyoruz, aynı zamanda Türk meselesi de var. Çünkü özgürlük kavramı sadece Kürtler için değil, Türkler, Aleviler, gayrimüslimler, İslam’a hassasiyeti olan insanlar için de problemdir. Sadece Kürtler için böyle atıfların yapılması ayrıştırıcı bir anlam getiriyor. O anlam bizi rahatsız ediyor. Genel anlamda bu ülkenin asli unsuru olan Kürtlerin de diğer etnik ve inanç gruplarının da yasal ve anayasal hakları güvenceye alınmalı. Burada temel sorumluluk siyaset kurumunundur” dedi.
“DGM’LERDE ALINAN KARARLAR DAHA ADİLDİ”
HDP’li belediyelere kayyum atanmasına da değinen Altaç, seçilen insanlarla ilgili alınan kararları duydukları zaman irkildiğini söylüyor. Kayyum atamaları ve bazı milletvekillerinin düşürülmesinin Türkiye demokrarisisine bir şey katmadığını söyleyen Altaç, “ Vatandaş tercihini yapmışsa saygı duymak zorundasın. Ben DGM’lerde duruşmalara girdim. Orada askeri hâkim ve savcılar da vardı. O dönem verilen kararlar, bu dönemdekilerden çok daha adil ve hakkaniyetliydi. Bir gizli tanığın ifadesi ile Belediye Başkanı görevden alınıyor. Gizli tanık kim, belli değil. Bu durum beni endişelendiriyor. Türkiye’nin sivil siyaset alanının daraltılması, vatandaşın siyaset kurumuna ya da kendi oy tercihine yapılan müdahalenin ileriki aşamadaki karşılığı çok farklı olacaktır. Kayyum atamalarında karar alan siyaset grubundaki arkadaşlarımız bunu iyi düşünsünler. Biz başından beri kayyım atamaları, siyasi operasyonlar, yapılan tutuklamaların Türkiye’ye, siyaset kuruman zarar verdiğini söylüyoruz. İnsanları daha çok kine, nefrete doğru sürüklediğini söylüyoruz. Belediye veya milletvekilliğini kaybetmişseniz, idari kararla adamı görevden almak, gizli tanık beyanlarından hareketle tutuklamak, üst hadden ceza vermek, bu vatandaş buna sessiz kalmaz. Buna karşı her türlü tepki koyar. Buna karşı tepkimizi ortaya koyduk ve yanlış olduğunu söyledik. “ dedi.
“KAYYUM ATAMALARINI TAMAMEN KALDIRACAĞIZ”
Kayyum atamalarını tamamen kaldıracaklarını ifade eden Altaç sözlerine şöyle devam etti, “Tayyip Bey’in 1999’da Belediye Başkanı iken nasıl yargılandığını hatırlıyoruz. Ben o süreci takip eden bir avukatım. Duruşmalarına da girdik, takip ettik. O zaman nasıl ki karar kesinleşinceye kadar görevinin başıda kaldışsa, bugün de aynı şekilde olması gerekiyor. Belediye Başkanı’nı görevden alamazsın. Suç işledi?Cezası olsun ama Yargıtay denetiminden geçsin. O zaman kanuni gereğini yaparsınız. Ama soruşturmanın başında gece yarısı görevden alınıyor, sabah kayyım atanıyor. Nefes bile aldırılmıyor. Belki adam tahliye oldu, serbest bırakıldı. Sen niye kayyum atıyorsun ki? Bismil ve Silvan Belediye Başkanları serbest bırakıldı. Görevinin başına gidebilirler. Sen bırakılan bir adamın yerine niye kayyım atıyorsun? Demek ki yargılama makamları bunun suçlu olduğuna yeterli kanaat getirmiyor. Sen idari makam olarak bu kişinin temel haklarına, oy vermiş insanların oyunu gasp ediyorsun. Bu gasptır. Birçok dosyayı hukukçu olduğum için yakinen takip ediyorum. Yüzde doksanı gizli tanık ifadeleri. Kim olduğu, ne olduğu, niçin o ifadeyi verdiği belli değil. Türkiye’deki adalet mekanizmasına siyaseti karıştırırsanız, her alana benim adamım, benim taraflarım olsun derseniz Türkiye’yi kamplastırırsınız. Türkiye’yi uçurumun kenarına doğru sürüklersiniz. Gelecek Partisi olarak biz bunun hepsine karşı olacağız.”
Kaynak: Ortadoğu News