enflasyonemeklilikötvdövizakpchpmhp
DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Diyarbakır
Hafif Yağmurlu
15°C
Diyarbakır
15°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Çok Bulutlu
8°C
Pazartesi Hafif Yağmurlu
5°C
Salı Hafif Yağmurlu
9°C
Çarşamba Açık
9°C
DİYARBAKIR HABERİ
AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu ile HDP’nin önceki dönem Milletvekili Altan Tan, Irak Kürdistan bölgesindeki Laleş vadisinde bulunan Ezidilerin kutsal mekânı Laleş tapınağını ziyaret etti. DİYARBAKIR GAZETE– AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, HDP’nin önceki dönem Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Irak Federal Kürdistan Bölgesi’nin...
23.11.2024
Diyarbakır Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü tarafından 50 emeklinin katılımıyla ücretsiz Mardin gezisi düzenlendi. DİYARBAKIR GAZETE – 2024 yılının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Emekliler Yılı” olarak ilan edilmesiyle birlikte, Türkiye genelinde emeklilere yönelik sosyal ve kültürel etkinlikler hız kazandı. Bu kapsamda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı himayelerinde, Diyarbakır Sosyal Güvenlik...
23.11.2024
Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu, 24 Kasım Öğretmenler Günü dolayısıyla yayımladığı mesajda ‘Sizlerin varlığı, milletimizin geleceğine daima ışık tutacaktır’ dedi. DİYARBAKIRGAZETE- Diyarbakır Valisi  Murat Zorluoğlu, mesajında, öğretmenliğin, sevgiden gücünü alan, emek, özveri, sabır ve hoşgörüyle icra edilen, toplumların geleceğini şekillendiren en kutsal mesleklerden biri olduğunu belirtti. Öğretmenlerin fedakârca çalışarak öğrencilerin kalplerine...
23.11.2024
Diyarbakır Barosu, Lice İlçesi Güldiken (Peçar) Köyü’nde öldürülen Halis Demir isimli yurttaş için yaptığı açıklamada, olayın yaşandığı bölgeye giderek keşif yapıldığını ve bölgedeki görgü tanıkları ile aile üyelerinin dinlendiği belirtti. DİYARBAKIR GAZETE- Diyarbakır Barosu, Lice İlçesi Güldiken (Peçar) Köyü’nde 02.10.2024 tarihinde jandarma görevlileri tarafından yürütülen operasyon sonucu Halis Demir isimli...
23.11.2024

Eski Vekil Arslan, “aklında ve ardında kalanları” yazdı!

Eski Vekil Arslan, “aklında ve ardında kalanları” yazdı!
REKLAM ALANI

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) kuruluşundan beri yakın olan eski Diyarbakır Milletvekili ve eski Mazlum-Der Genel Başkanı M. İhsan Arslan, aktif siyasete veda ettikten sonra “Aklımda Kalanlar ve Ardımda Kalanlar” adlı kitabı yazdı. Kitapta hayatından kesitlere yer veren, siyasete girişini ve tanık olduğu önemli olayları anlatan Arslan, AKP’yi anlatırken, “Keşke çıraklık dönemi biraz daha uzasaydı ve ustalık dönemi sonraya kalsaydı” dedi. Kobani olaylarına da değinen Arslan, hükümetin Kobani konusunda önemli bir fırsatı kaçırdığını söyleyerek Erdoğan için, “Kobani’nin Kürtler tarafından kazanılmasından rahatsız olmak ile birlikte bunu ifade edemedi. Destek vermek zorunda kaldı” tespitinde bulundu.

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde üniversite eğitimini alan Arslan, kitapta “Dindar olmak” başlığı altında şunları kaleme aldı: “Bizim için bir yol haritası çizilmişti. Kim çizmişti? Takdir ettiğimiz ağabeylerimiz, dayılarımız, amcalarımız. Ne yapıp ne yapmayacağımızı bize dayatıyorlardı. Yazık, o dönemde yetişen muhafazakâr gençlik her şeyi okuma fırsatı bulamadı, Sanki özel olarak oluşturulmuş, kuru bir iklimdi o.”

“ÇOCUĞA ŞERİATÇI İSİMLER KOYMAK YASAK”

İhsan Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanlığını yapan ve Erdoğan’a çok yakın olan oğlu Mücahit Arslan’a “Mücahit” adını veremeyişini de anlattı. Arslan, 14 Kasım 1969’da doğan oğluna Mücahit adını vermiş ancak bunu nüfus cüzdanına yazdıramamıştı: “Mücahit’in nüfus kağıdını çıkarmak için kaymakamlığa gitmişti. Hastaneden aldığı doğum belgesini uzattı. Memur, ‘Hayırlı olsun, ne yazalım çocuğun adını?’ dedi. İhsan Bey, gururla “Mücahit” dedi. Memur, İhsan Arslan’a bakıp yüzünü buruşturduktan sonra, “Öyle gerici isim verilmez çocuğa, şeriatçı isimler koymak yasak” dedi. Bunun üzerine İhsan Arslan, ‘Ali İhsan yaz’ dedi.”

“ÜLKÜCÜ GENÇLER, DAHA DUYGUSAL VE DAHA SERT ARKADAŞLAR”

İhsan Arslan’a göre, 1980 darbesinden sonra İslamcılar’ın sayısının ve etkisinin artmasının bir nedeni, ülkücülükten gelenlerin bir kısmının İslamcılar’a katılması olmuştu. Arslan bunu da şöyle kitabında şöyle açıkladı: “Ülkücülerin bazıları millet devlet adına mücadele verdiklerini düşünmüşlerdi. Türklük uğruna Türk yargısından ceza da yediler, işkence gördüler ama bu sürecin sonunda bu yaman çelişkiyi fark eden ve dini hassasiyeti ağır basan bir grup, ırkçılık yaptıklarını kabul ettikleri MHP’den ayrıldı. Ülkücü gençler daha duygusal, daha sert arkadaşlardır. Duygu dünyaları onları yönlendirir. Hamaseti severler, Turan diye bir ütopyaları vardır. O ütopyayı bırakıp bizim ütopyamıza sarıldılar. Fakat, büyük bir kısmının çok okuyarak, çok tartışarak değiştiğini söyleyemem. Okuma alışkanlıkları azdı. Gelirken eski bazı alışkanlıklarını da getirdiler. Türkler’in İslam’a girerken biraz Şamanizm getirip İslam’a katmaları gibi ülkücü arkadaşlarımız da gelirken heyecanlarını beraberinde getirdiler.”

“CEYLAN’IN SÖZLERİ İLE KENDİMİ KÜRT SORUNUNUN GÖBEĞİNDE BULDUM”

İhsan Arslan, siyasetçi Hasan Hüseyin Ceylan’ın, “Eğer ben Kürtçe bilseydim bir saniye bile gecikmeden gider Kürt kardeşlerimin sorunlarıyla ilgilenirdim” demesinin gönlünde ve aklında şok etkisi yarattığını belirterek, “Ben o günden sonra Hasan Hüseyin Ceylan’ın hissiyat ve hassasiyeti ile kendimi Kürt sorununun göbeğinde buldum diyebilirim. Irkçılık anlamında Kürtçülük asla yapmadım. Devletin zulmü ile özdeşleşen Türkçülük düşüncesiyle de hiç barışık olmadım” diye yazdı. 

“İLİŞKİ VE DİYALOĞU BİLE DİN ANLAYIŞIMIZIN KATI KURALLARINDA DEĞERLENDİRİYORDUK”

Mazlum-Der ile ilgili bölümde ise Arslan, unutamadığı bir anısını anlattı. Derneğin ilk yıllarında başörtüsü konusunda bir imza kampanyası başlattıklarını, klasörlerce imza topladıklarını ama bu imzaları kime verecekleri konusunda bir tereddüt yaşadıklarını belirterek kitapta şunları yazdı: “İyi de imzaları kime vereceğiz? Meclise mi? Biz onlardan bir şey isteyemeyiz. Onlardan bir şey istemek? Yok yalnızca Allah’tan bir şey isteyebilirsiniz. Ayet-i kerime var, ‘Senden başkasından yardım dilemem, yalnız sana kulak ederim’ diye. Biz de götürdük imzaları Meclisin merdivenlerine koyduk. Devlet ve sisteme mesafeliyiz ya, diyaloğun gerekliliğini unutuyoruz. Bir hak ihlali varsa iktidarda kim olursa olsun, toplumu kim yönetiyorsa doğal olarak bu ihmalin sorumlusu o da olsa; o ihlale son verebilecek olan da yine odur, gider ikna edersin. Bu yanlışı yapma dersin. Bu kadar basit bir ilişkiyi, bir diyaloğu bile din anlayışımızın katı kuralları içinde değerlendiriyorduk.”

“ERDOĞAN’IN BÖLGEDE FARKLI ADAY VE SÖZCÜLER TASARLAMASI BENİ RAHATSIZ ETTİ”

İhsan Arslan, aktif siyasete veda etmesi ile ilgili bölümde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Güneydoğu’da belirlediği adayların ve sözcülerin kendisini rahatsız ettiğini belirterek, “Partinin kuruluşundan itibaren daha idealist, muhafazakâr, şaibesi olmayan, sayfası beyaz olan adaylar partide ve teşkilatta görev alıyorken, bu sefer bölgenin temel karakterinden kaynaklanan feodal aktörler genel başkanın dikkatini çekmeye başladı. Yumuşak başlı, mülayim, demokratik kadrolar şiddetin bir tarafında yer alamazlardı. Oysa PKK ve siyasi kanatları için politika ve şiddet iç içe geçmişti. Dolayısıyla gerektiğinde şiddet boyutunda devreye sokulmak üzere feodal güçlere, partide görev verilmeye başlandı. Bu düşünce ile hareket edildi. 2011’den sonraki aday belirlemelerde bu görüş baskın çıktı. Adaylar arasında bölgenin şeyhleri, ağaları ve onların çocukları yer almaya başladı. Ben bu zihniyeti sezdiğim için kendimi o fotoğrafta görmek istemedim” dedi.

“KEŞKE ÇIRAKLIK DÖNEMİ BİRAZ DAHA UZASAYDI”

AKP iktidarının demokratikleşme, Avrupa Birliği’ne katılım, komşularla sıfır sorun, Kürt sorununun çözüm süreci ve başörtüsü yasağının kaldırılmasını hedeflediği, Alevi ve Roman vatandaşlar ile çalıştaylar düzenlediği dönemlere atıfta bulunan Arslan, “Bütün bunlar Tayyip Bey’in liderliğindeki siyasi kadronun çabalarıyla ve çıraklık dönemimizde gerçekleştirilmişti. Biz kendimizle, halkın en az yarısı bizimle gurur duyuyordu. Seçim bölgelerimizde başımız dik dolaşıyorduk. Adeta kendimizle yarışıyorduk. Türkiye’nin gündemini AK Parti’nin gerçekleştirdiği hizmetler ve gelecek dönemlerde yapacağı projeler işgal ediyordu. Keşke çıraklık dönemi biraz daha uzasaydı ve ustalık dönemi sonraya kalsaydı” diye yazdı.

“KOBANİ, HÜKÜMETİN ÖNEMLİ BİR FIRSATI KAÇIRDIĞI BİR YER”

Kobani olaylarında halkın duyarlılığının manipüle edildiğini söyleyen İhsan Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan için, “Gelişmelerin aleyhinde olduğunu fark etti. Kobani’nin Kürtler tarafından kazanılmasından rahatsız olmak ile birlikte bunu ifade edemedi. Destek vermek zorunda kaldı. Barzaniler’in Türkiye üzerinden gelip yardımcı olmalarını sağladı. Oysa Türkiye’deki Kürtler’in duyarlılığını görebilseydi, Kürt gençlerin oraya gidip ölmeye hazır olduğunu görebilseydi, IŞİD’i geriletmek için daha önce destek verseydi belki yine tarih başka türlü akardı. Türkiye IŞİD’e destek veriyor diye suçlanmayabilirdi, Amerika Birleşik Devletleri IŞİD ile mücadele edeceğim diye Türkiye’yi yok sayarak Kürtler’le anlaşmayabilirdi. Türkiye’nin Kürt hassasiyeti Suriye siyasetinin her safhasında belirleyici rol oynadı” dedi.

Arslan, çözüm süreci ve Dolmabahçe mutabakatına ilişkin de şunları yazdı: “Ben endişe, hayret ve biraz da sevinçle takip ediyordum o süreci. Niye hayret ile? Çünkü eğer Dolmabahçe’de Kürtler’i taraf olarak kabul eden süreç tescil edilseydi ondan sonraki yansıması çok farklı olacaktı ve ağırlıklı olarak da siyasi içerikli müzakereler olacaktı. Kürtler’i var sayan siyasi bir diyaloğun tescili demekti Dolmabahçe. Bu Kürtler’in yaşadığı yerlerde özerkliğin ya da federasyonun gündeme gelebileceği demekti. Artık bundan sonra müzakereler Kürtler ile Ankara, yani devlet arasında yapılıyor olacaktı. Artık iş bir terör örgütü ile meseleyi pazarlık etmekten çıkmış olacaktı. Siyasi temsilcileriyle işler görülecek, ve ister istemez görüşmeler not edilecekti. Altına imzalar atılacaktı. Tayyip Bey bunu fark ettiği ve ona kadar her şey onun bilgisi ve onayı dahilinde olduğu halde toplantıyı yok saydı. Mutabakatın arkasından çekildi ve reddetti. Ona bu kararı aldıran mutabakattan sonra gelecek adımlardı. Bu protokolün hayata geçmesi, Kürtler’i var sayma, var olduklarını meşru gösterme ve tescil etme anlamına gelecekti. Bu ileride Kürtler’in kendi kendini yönetme haklarının gündeme taşınmasına sebep olacaktı. Muhalefetin suçlamasıyla bu da ülkeyi bölmek demekti. Tayyip Bey bunu göze alamadı. Tayyip Bey bir siyasi lider ve yönetici. Onun sözleri ve uygulamaları senin benim gibi bireysel açıklama ve davranışlar değildir. Onun söyledikleri ve yaptıkları bütün toplumun ve devletin bugününü ve geleceğini etkileyen iradedir. Kendi liderliği dönemi uzun gelecekte Türkiye’nin bölünmesi ile sonuçlanacak bir sürecin başlangıcı olmamalıydı. Tarih böyle yazmamalıydı.”

“15 TEMMUZ’DA DARBE İHBARI GELDİĞİNDE HAKAN FİDAN’IN YANINDAYDIM”

İhsan Arslan, 15 Temmuz 2016 tarihinde öğleden sonra, neredeyse çocukluğunu bildiği eski bir dostu olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan’ı ofisinde ziyaret ettiğini belirterek, o sıcak saatleri şöyle anlattı: “Sohbete başlamışken ofisine biri girdi. Bir not getirmişti. Not üzerine Fidan odadan çıktı. Hakan Fidan odaya geri geldiğinde bana dedi ki, ‘Bir ihbar geldi, her gün böyle ihbarlar oluyor, hangisi doğru hangisi yanlış kestirmek zor. Aşağıda psikologlar dahil, heyet halinde muhbir sorguya alındı. Önemli şeyler söylüyor, değerlendiriyoruz.’ Sonra telefona Genelkurmay İkinci Başkanı’nı bağladılar. Duydum ben o konuşmayı. ‘Beni alacaklarmış bu gece, üç pilot görevlendirilmiş, muhbir görevlendirilen o pilotlardan biri. Arkadaşlar rapora dönüştürüyor, size ulaştıracağım. Galiba ciddi bu’ dedi. Sonra Genelkurmay Başkanı onu aradı. Bağladılar. Hakan Bey biraz rahatsızdı ama telaşlanmamıştı. Genelkurmay’ın ihbarı ciddiye aldığını ve saat altıda toplantı yapma talebinde bulunduğunu aktardı. Genelkurmay Başkanı’yla da konuşulan MİT’e saldırı ya da MİT Başkanı’nı alma şeklindeydi. Darbe lafı yoktu. Arada bir iki telefon görüşmesi daha oldu. Saat de beş olmuştu. Koşturmaca devam ediyordu, uzamadan kurumdan ayrıldım. Sonradan yaptığım değerlendirmeye göre, Genelkurmay ile telefonu bağlayan özel kalemi darbecilerden olunca darbeciler olayın duyulduğunu düşünüp darbe saatini erkene almış olmalılar. Darbenin başarılı olmamasını sağlayan gerçeğin bu olduğunu düşünüyorum.”

REKLAM ALANI
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

Jojobet - Vbet para çekme