350 yıllık kaynaklardan yapılan araştırmalarla, Diyarbakırlı bestekarların sanat hayatlarını, besteledikleri güfteleri ve eserlerine ait notalar bir kitapta araya getirildi
Diyarbakır’ın musiki yönünün yansıtılmasına yönelik bir sempozyum vesilesiyle çalışma yürüten İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde araştırma görevlisi Harun Korkmaz, Sezai Karakoç, Cahit Sıtkı Tarancı, Süleyman Nazif gibi nice şairler, edipler, bilim adamlarının yetiştiği kadim kentin musiki hayatının zenginliğini bir kitapla yansıtmak istedi.
Korkmaz, 350 yıllık kaynaklardan yaptığı araştırmalarla Diyarbakırlı bestekarların sanat hayatlarını, besteledikleri güfteleri ve eserlerine ait notaları, “Musiki’nin Diyarbekri – Klasik Türk Musikisinde Diyarbekirli Bestekarlar” başlığı ile hazırladığı kitapta bir araya getirdi.
Söz konusu yayında 17. ve 18 yüzyılda Diyarbakır’da yaşayan bestekarlardan Seyyid Nuh, Verdi Ahmed Çelebi, Çuvaldızzade İsmail Çelebi, Çemenzade Mehmed Çelebi, Şehla Mustafa Çelebi, Şeyhzade Ahmed Efendi, Seyyid Mahmud Çelebi, Yahya Çelebi, Zeynizade ve Diyarbekirli Emir Çelebi’nin eserlerine ilişkin bilgilere yer verildi.
“DİYARBEKİR MUSİKİMİZİN İKİNCİ MERKEZİ”
Korkmaz: Diyarbakır’da bestelenen eserlerin o dönem başta İstanbul olmak üzere Osmanlı İmparatorluğu’nun çeşitli yerlerinde icra edildiğini söyledi. Bu musikinin seçkin bir zümreye hitap ettiğini vurgulayan Korkmaz, “Çünkü bu eserlerin sözleri divan şiiri örneklerinden seçilmekteydi. Bazıları Farsça, bazıları Arapça olabilmekteydi. Yapısı melodik bakımdan karmaşık olan makamlar tercih edilebiliyordu. Ritmik yapı olan usullerden ise çoğu zaman büyük devirli diye adlandırdığımız, karmaşık, üzerinde beste yapılması son derece güç olan yapılar tercih ediliyordu.” dedi.
Bu musiki dünyasına girmenin ve bunu icra etmenin zor olduğuna dikkati çeken Korkmaz, Klasik Türk Musikisi’nde Diyarbakır’ın İstanbul’dan sonra ikinci sırada olduğunu aktardı. Diyarbakırlı büyük bestekarlar Seyyid Nuh ve Yahya Kemal’in şehrin musiki hayatındaki önemine değinen Korkmaz, şunları kaydetti:”Bu bilgiyi kimse daha önce ön plana çıkarmadı. Ben bunları derleyerek sempozyumda bildiri olarak sundum. Daha sonra bu eserleri mutlaka bir konsere dönüştürmemiz gerektiğini düşündüm. Çünkü ben bir musiki tarihi araştırmacısı olduğum gibi aynı zamanda bir musiki icracısıyım. Kayapınar Belediyesi bize bu konuda destek verdi. Aynı zamanda arada geçen süre zarfında pek çok bilgi ve belgeye ulaşmıştım. Onları derleyerek bir kitaba dönüştürdüm. Tarihi kaynaklardan yola çıkarak 17. ve 18. yüzyılda Diyarbekir’in musikimizin ikinci merkezi olduğunu vurgulamaya çalıştık.”
“ITRİ İLE EŞ DEĞER TUTMAK MÜBALAĞA DEĞİL”
Diyarbakır’ın musikideki önemini, bu alanda çalışma yapan sınırlı bir insan topluluğunun bildiğini dile getiren Korkmaz, kentte çok önemli bestekarların yetiştiğini ancak bunların tanınmadığını belirtti.
Korkmaz, bu bestekarlardan birincisinin Seyyid Nuh olduğunu anlatarak, şöyle devam etti: “Değil Diyarbekir’in, klasik müziğin en büyük bestekarlarındandır. Onu Itri ile eşdeğer anmamız, tutmamız bir mübalağa değildir. İkinci önemli bestekar Seyyid Mahmut Çelebi’dir. Onları sırasıyla Mustafa Çelebi, Verdi Ahmet Çelebi, Şehzade Ahmet Çelebi, Çemenzade Mehmet Çelebi, Çuvalcızade İsmail Çelebi, Diyarbekirli Emir Çelebi gibi birçok bestekar takip ediyor.”
Düzenlenen konserdeki eserlerin Diyarbakır’da belki 300 senedir ilk defa icra edildiğine işaret eden Korkmaz, nota kullanılmadığı için pek çok eserin zayi olduğunu, kurtulabilen eserlerin ise meşk etmek suretiyle ezberlenerek günümüze aktarıldığını ifade etti. Bu eserlerden on tanesine ulaşabildiğini dile getiren Korkmaz, eski nota kaynaklarından derleyerek bunları yeni notaya ve yeni harflere aktardığını söyledi.
“MUSİKİMİZİN EN YÜKSEK SEVİYESİNİ GÖSTERMEKTEDİR”
“Klasik diye adlandırdığımız musikinin tarihiyle uğraşan ve icracısı olan bir kişi olarak söyleyebilirim ki Diyarbekirli bestekarların eserleri musikimizin en yüksek seviyesini göstermektedir.” diyen Korkmaz, özellikle Seyyid Nuh’un eserlerinin Itri ve Dede Efendi’nin eserlerine eş değer olduğunu savundu. Diyarbakır’ın tarih boyunca onlarca medeniyete beşiklik eden bir şehir olduğuna dikkati çeken Korkmaz, şu değerlendirmede bulundu:
‘DİYARBAKIR ZENGİN BİR KÜLTÜRE SAHİP’
“Pek çok sanat eserini vücuda getirmiş bir şehrin terörle ve kötü hadiselerle anılması, zikredilmesi beni son derece üzmektedir. Çünkü Diyarbakır zengin bir kültüre sahip. Fakat bu şehir layık olduğu kadarıyla tanıtılamıyor. Diyarbakır bünyesindeki kültür değerleriyle iyi bir şekilde tanıtılabilir. Bu tanıtımın da en önemli yollarından birisi müziktir.”