Diyarbakır’da, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında ‘Yurtta Sulh Konseyi’ tarafından hazırlanan listede adı ‘Diyarbakır Sıkıyönetim Komutanı’ olarak geçen 7’nci Kolordu eski Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz’ı ‘Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan 12.5 yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’nde karara itiraz eden İbrahim Yılmaz’ın kızı ve avukatı Nazlı Yılmaz, müvekkilinin darbe girişimine en baştan beri karşı durduğunu belirterek, “Eğer darbe başarılı olsaydı, yargısız infaz edilecekti” dedi.
FETÖ/PDY’nin 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili soruşturmada, Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan 7’nci Kolordu eski Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz, 12.5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Mahkeme, gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda, sanık İbrahim Yılmaz’ın 15 Temmuz gecesi bağlı olduğu dönemin 2’nci Ordu Komutanı Adem Huduti ile birden çok kez görüştüğü belirtildi. Kararda, darbe girişimi net olarak anlaşıldığı halde, Yılmaz’ın telefonda önce Özel Kuvvetler Grup Komutanı Altan Bora’yla görüştüğü, sonra da Bora’nın telefonundan Semih Terzi ile 20 saniye görüştüğü kaydedildi. Yılmaz’ın müdahale yetkisi, hatta olayın vahameti göz önüne alındığında mecburiyeti olmasına rağmen, Semih Terzi’nin 2 Özel Kuvvetler taburu ile Ankara’ya gitmesini engellemediğine dikkat çeken mahkeme, sanığın Semih Terzi ile yaptığı görüşmede kendisine darbecilerle olup olmadığını sormadığını belirtti.
‘BAŞBAKAN AÇIKLAMA YAPMADAN DARBEYE KARŞI DURDU’
Kararın açıklanmasının ardından İbrahim Yılmaz’ın avukatı ve kızı Nazlı Yılmaz, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf başvurusu yaptı. Dilekçesinde İbrahim Yılmaz’ın darbe girişiminden habersiz olduğu saat 22.40’ta, televizyondan olayları öğrendiğini ve nizamiyelerden araç ve personel çıkışını yasakladığını belirten Yılmaz, “Müvekkilimin ilk emri, birliklerin kontrol altına alınmasında hayati öneme sahip olmuştur. Müvekkilin emri ile Kolorduda darbeye katılması muhtemel kişilerin muhtemel davranışları engellenmiştir. Bu emirle Kolordu ve bağlı birliklerinde darbe başlamadan bitmiştir. Müvekkil, sıkıyönetim emrini karargaha girdiği 23.10’dan sonra görmüş, kanunsuz emrin uygulanmayacağını herkese bildirmiştir. Personellerine, ‘Bu şerefsizlerle birlikte olan varsa şu anda kafama sıksın, ben tespit edersem o adamın kafasına sıkarım’ dediği tanık ifadeleri ile sabittir. Müvekkil, karargahta darbeye karşı olduğunu açıkça ilan ettiği saatte, Başbakan olayların TSK içinde bir grubun kalkışması olduğunu henüz söylemiştir. Müvekkil bu açıklamayı duymadan hain girişimi anlamış ve darbe karşıtı tutum takınmıştır” ifadelerini kullandı.
‘SEMİH TERZİ’NİN GİDİŞİNE İZİN VERENLER YARGILANMIYOR’
Semih Terzi’nin Ankara’ya gidişine ilişkin gerçeklerin ortaya çıkması için, olaylara bütün olarak bakılması gerektiğini belirten Yılmaz, şunları kaydetti: “Türk hava sahası kapalı olmasına rağmen, Semih Terzi nasıl, neden ve kimin izniyle Silopi’den Diyarbakır’a gelmiştir? Hava sahası kapalıyken Diyarbakır’a uçakları kim indirip, kaldırmıştır? Semih Terzi’nin 8’inci Ana Jet Üssü’ne geldiği ve gittiğinden kimler haberdardır, kalkış-iniş sürecinde kimler yanında ve destekte bulunmuştur? Müvekkilim, 7’nci Kolordu olarak darbenin karşısında olduklarını açıklamış, basiretli bir askerin yapması gerekeni yapmış ve sıkıyönetim emrine karşı tutum göstermiştir. Müvekkilim, havaalanına giden Özel Kuvvet ekibinin akıbetini öğrenmek için Albay Altan Bora’yı aratmış, Altan Bora bu sırada telefonu kendi üstü olduğunu söylediği, müvekkilin hayatı boyunca ismini duymadığı, tanımadığı, orada olduğunu bilmediği, Semih Terzi’ye vermiştir. Müvekkil, spontane bir şekilde ve Altan Bora’nın sebep olduğu bir tesadüf sonucu 20 saniye Semih Terzi ile konuşmuştur. Müvekkilin Semih Terzi’nin hangi tarafta olduğunu bilmesi mümkün değildir. Semih Terzi’nin yanında ve emrinde olan Albay Altan Bora, Terzi’nin tarafını anlamamış, Korgeneral Zekai Aksakallı ile görüşüp Ankara’ya intikal konusunu teyit imkanı varken bunu yapmamış, buna rağmen dosyada tanık olarak bulunmaktadır. Altan Bora, Jet Üssü’ne giderken eşinden darbe olabileceği ihtimali olduğuna dair telefon mesajı almıştır. Altan Bora o gün çok defa Semih Terzi ile görüşmüş, Özel Kuvvet ekibini hazırlayıp götürme konusunda Semih Terzi ile koordine yapmış, birlikleri kendisi götürmüş, bir taburu da Semih Terzi ile Ankara’ya göndermiştir. Altan Bora hakkında bir soruşturma yokken, Genelkurmay Başkanlığına bağlı olan Özel Kuvvetler ile hiçbir emir komuta bağlantısı olmayan müvekkil yargılanmaktadır.”
SEMİH TERZİ’NİN EKİBİNE POLİS ESKORTU
Semih Terzi için hazırlanan Özel Kuvvet ekibine polis aracının Ana Jet Üssü’ne kadar eskortluk ettiğini belirten Yılmaz’ın dilekçesinde şu ifadeler yer aldı: “Önlem noktasında müvekkilin sorumluluğu dahi yokken tek başına sorumlu tutulmaya çalışılmaktadır. Hava Harekat Merkezi’nin pistin askeri uçuşlara kapatılması talimatına rağmen, Semih Terzi, Ankara’dan gelen Casa uçağıyla kapalı pistten kalkmıştır. Terzi’nin uçağının kalkmasına izin veren Üs Komutan Vekili, Özel Kuvvetleri uçağa bindiren Özel Kuvvetler Grup Komutanı ve Özel Kuvvetler Komutanı hiçbir soruşturma geçirmemiş, görevlerine devam ederek yükselmişken, bu durumla ilgili tek yargılanın haksız, hukuksuz, vicdansız ve suçsuz yere 2 yıldır cezaevinde olan müvekkilimdir.”
‘TAARRUZ HELİKOPTERLERİNİN ANKARA’YA GİDİŞİNİ ENGELLEDİ’
7’nci Kolordu kışlasında bulunan 6 taarruz helikopterinin 15 Temmuz gecesi yüklü şekilde Ankara’ya çağrıldığını, ancak İbrahim Yılmaz’ın helikopterlerin gidişini engellediğini belirten Yılmaz, “Müvekkil, darbe teşebbüsüne büyük katkı sağlayacak hain bir planı bozarak helikopterlerin Ankara’ya gidişini engellemiştir. Özel Kuvvetler Komutanlığı birlikleri 7’nci Kolordu emir komuta zinciri içerisinde değildir. Müvekkil, emir komuta yetkisi olmamasına rağmen Özel Kuvvet ve Jet Üssü birliklerini uyararak ve fiili olarak kontrol etmeye çalışarak darbeye katılımın önlenmesi için çaba göstermiştir. Türkiye’de bunu yapan başka bir kolordu komutanı yokken, yargılanan tek kolordu komutanı müvekkilimdir” dedi.
‘KAHRAMAN OLARAK ANILACAKTI’
Müvekkilinin, 35 bin personel ve 10 bin korucusunu bulunan, taarruz helikopterleri, tank, top, tanksavar, uçaksavar ve benzeri ağır silahlarla donatılmış bir birliğe komuta ettiğini ifade eden Nazlı Yılmaz, şunları kaydetti: “20 tanığın tamamı, müvekkilin darbe girişimi içinde olmadığını, aksine darbe girişiminin açıkça karşısında durduğunu beyan etmiştir. Müvekkilin birliklerinde hiçbir hareketlilik ve eylem olmamış, hiç kimse kalkışmaya katılmamış, tek bir hareket dahi olmamış, tek bir tank, zırhlı araç ve personel dışarı çıkamamıştır. Müvekkilim, karargahı ve birlik komutanlarıyla Diyarbakır ve üç ilde darbe kalkışmasını önlemiştir. Hain darbe girişimi başarılı olsaydı, sıkıyönetim mahkemeleri tarafından ilk sırada yargılanacağı, hatta yargısız infaz edileceği muhakkak olan müvekkilimin, darbe fiiline iştirakten dolayı yargılanması Türk hukuk tarihine geçecek hazin bir öykü olmuştur. Darbeyi önleyen müvekkilimin adı bu listeye yazılmamış olsa idi; bugün kahraman olarak anılacaktı.”