Koronavirüs salgınının bireyler üzerinde bıraktığı psikolojik etkiyi değerlendiren Psikolog Fatih Yiğit, “Obsesif Kompulsif Bozukluk gibi halk arasında vesvese olarak adlandırılan temizlik takıntıları ortaya çıkabilir. Kaygı düzeyi çok yüksek olur ve akılda sürekli elimi yıkadım mı, kirli yere dokundum mu? Gibi bir kaygı bozukluğu ortaya çıkar” dedi.
Koronavirüs salgını nedeniyle bireyler sürekli bir endişe ve belirsizlik yaşıyor. Bireyler yaşadıkları belirsizlik nedeniyle sürekli bir kaygı ve panik halinde hareket ediyor. Koronavirüs salgınının bireyler üzerindeki psikolojik etkisine dair konuşan Psikolog Fatih Yiğit, herkesin sakin olması ve kaygı düzeyinin en aza indirilmesi için çabalanması gerektiğini söyledi.
Koronavirüs adlı bir salgınla mücadele ediyoruz. salgın bireyler üzerinde büyük bir psikolojik travma yaratıyor bunun nedeni ne?
“İnsanlar sahip oldukları yaşam standardını kaybetme korkusuyla yüzleşince panik haline geliyorlar. Psikolojik olarak toplumun yeterli bilinçte olmaması etkilenme oranını daha fazla arttırıyor. Kendini gerçek anlamda tanımayan, beklentileri oluşmamış ve realist düşünmeyen insanlar bir gerçekle karşılaşınca gerçeği görmekten, anlamaktan ziyade etkilerinden kurtulmaya yöneliyorlar. Mesela geçen haftaki iki günlük sokağa çıkma yasağı kararıyla beraber çoğu insanın market ve fırınlara akın etmesi örnek verilebilir. Sanki kıtlık çıkmışçasına marketlere, fırınlara gitmeleri içgüdüsel olarak hayatta kalma içgüdüsüyle hareket etmelerinin bir dışa vurumu olarak ortaya çıktı. Oysaki realist düşünebilmiş olsalardı bu davranış ortaya çıkmazdı. Yeterli eğitim seviyesinin olmaması nedeniyle böyle sonuçlar yaşanıyor”
Bireylerin bu denli psikolojik olarak etkilenmeleri ne tür rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olur?
“Bu sürecin en belirgin yönü temizlik kurallarının uygulanması noktası diyebiliriz. Ellerimizi yıkamamız söyleniyor ve bazı bireyler bu noktada aşırıya kaçma durumuyla karşı karşıya gelebiliyor. Obsesif Kompulsif Bozukluk gibi halk arasında vesvese olarak adlandırılan temizlik takıntıları ortaya çıkabilir. Kaygı düzeyi çok yüksek olur ve akılda sürekli elimi yıkadım mı, kirli yere dokundum mu? Gibi bir kaygı bozukluğu ortaya çıkar. Kaygı düzeyi de arttıkça temizliğe yönelimde artarak risk daha fazla olur. Kaygı düzeyi arttıkça dünyaya güvenenle bağlanma, konumunu sahiplenememe, içe yönelme gibi durumlar ortaya çıkar bu da depresyonu tetikler. Gelecek kaygısı ve sağlık kaygısının yanına ekonomik kaygı da eklenince belirsizlik yaşam kalitesinin ve psikolojik rahatsızlıklara neden olur. Sosyal medya, internet ve televizyonda sürekli virüs haberlerini görmekte yıpranmaya neden oluyor. Çok fazla bilgi kirliliği var ve bu bilgi kirliliğinin önüne geçmek gerekiyor. Bunu önlemek içinde günde 1 veya 2 kez sağlıklı bilgi almak yeterlidir. Bunları çok dinlemek kaygıyı arttırmaktan başka hiçbir işe yaramaz”
Bahsettiğiniz rahatsızlıklar ortaya çıktığı zaman ne yapılmalı?
“Öncelikle sürekli virüs haberleri okumayı bırakmalılar. Sadece günde birkaç kez doğru bilgiye ulaşmaları yeterli olur. Bunu yaptıkları zaman kaygı düzeyi normale inecektir. Kaygı düzeyini en aza indirecek şekilde davranılmalı. Unutulmamalıdır ki korkusu virüsten daha fazla yayılıyor. Panik hali çok fazla olduğu için yayılım daha çok oluyor”
20 yaş altı içinde sokağa çıkma yasağı getirildi. Çocuklar havalarında güzel olması nedeniyle neden evde kaldıklarını sormaya başladılar. Ebeveynler bu noktada neler yapmalı?
“Çocuğun yaş grubuna uygun bir dil seçilmeli ve “Sen anlamazsın, sen çocuksun” gibi cümleler kullanılmadan olabildiğince gerçekçi, sade ve net cümlelerle durum ifade edilmeli. Bu noktada bakanlık, valilikler, belediyeler ve birçok özel STK’nın ücretsiz online terapi ve danışma hatları var oradan destek alabilirler. Kendi kaygı düzeyini kontrol altına aldıktan sonra çocukla en sade haliyle konuşmak gerekir. Kişinin kaygısı yüksek olduğu zaman her ne kadar çocuğa önemli bir şey yokmuş gibi yaklaşılsa bile çocuk o kaygıyı anlıyor ve kendisi de bir kaygı haline bürünüyor. Bu süreçte çocuklarla evde vakit geçirerek krizi fırsata çevirmek gerekiyor. Oyunlar oynayarak, sohbet ederek nitelikli ve kaliteli zaman geçirilmeli”
Yetişkinlerde bazı rahatsızlıkların ortaya çıktığını söylediniz. çocuklarda da benzer rahatsızlıklar ortaya çıkar mı?
“Ebeveynler kendi kaygılarını doğru yönetemeyince çocuklara da yansıtmış olacaklardır. Olumsuz duygu ve düşünceler de bulaşıcı olduğu için çocukta aynı kaygıyı yaşamaya başlar. Çocukların oynamaya, koşmaya, dışarıya çıkmaya sürekli ihtiyaçları vardır ve yaşam alanları da kısıtlandığı için bu kaygı ağır basarak çocukta bir takım riskleri arttırıyor. Şiddet ve saldırganlık, içe kapanma, erken depresyon, çocuk depresyonu gibi durumlar yaşanabilir. Süreçte ebeveynlerin çocuğu dinlemesi, ne hissettiğini anlaması gerekiyor. Kaygıyı kontrol edip çocuğu dinlemeyi öğrenirsek tüm bu sorunlar ortada kalkar. Aksi durumda çocuklarda altını ıslatma, gece korkular, tırnak yeme gibi durumlar ortaya çıkabilir. Ergenlerde de asabiyet, isyan, başkaldırı ortaya çıkabilir”
Bu süreçten sonra hayat normale dönünce adaptasyon süreci nasıl olacak, bireyler adaptasyonda sorun yaşar mı?
“Yaşanan tüm bu sıkıntıların yaşanması gerektiği için yaşandığına odaklanılmalı ve daha çok kısa vadeli yani günlük planlar yapılmalı. Virüsün yaygın olduğu süreçte kaygısı olan kişiler adaptasyon sürecinde de daha kolay alışırlar. Virüsün bizden götürdüklerinden çok bize neler öğretti noktasına dair düşünülmelidir”
Kaynak: Güneydoğu Güncel