Hızlı nüfus artışı ve göç 20. yüzyılın ikinci
yarısındaki en önemli sorun olmuştur. Bu sorun birçok ülkenin birçok yerinde
ciddi sorunlar oluşturmaktadır. Sorunlar halen devam etmektedir. Bu sorunlar
siyasal, yapısal ve ekonomik özgürlüğünü tam yapamamış ülkemiz için de önemli
ölçüdedir.
Ülkemizin hızlı bir şekilde nüfus artışına sahip
olduğu da göz önüne alındığında ciddi kentleşme problemini beraberinde
getirmiştir. 1980’de kent nüfusu 20 milyon olan ülkemizde bu nüfus 2010
yılındaki kent nüfusu 53 milyon civarına gelmiştir. Kent nüfusundaki bu artış
çarpık kentleşme problemini doğurmuştur. Kentleşme sadece nüfus hareketliği
değildir. Yani kentleşme sadece nüfus artışından kaynaklanan problem olmaktan
öteye ekonomik, kültürel, sosyal birçok problemin ortaya çıkmasına sebebiyet
vermiştir.
Köylerden kente gerçekleşen nüfus hareketliğinin
köylerde ortaya çıkardığı etkiyi daha sonra geniş bir şekilde ele alacağız ama
temel sorununuzun vatandaşı köyden tarımsal ve hayvansal alanlardan uzaklaşma
ile ortaya çıktığı gerçeğini kimse yadsıyamaz.
Kentleşme problemi kentlerdeki nüfus yoğunluğundan
kaynaklanmaktadır. Daha doğrusu kent nüfusunun istemsiz, düzensiz, kontrolsüz
artışı ciddi kentleşme sorununu ortaya çıkarmıştır. Kentleşme sorunu kentin
eski ve yeni yerleşimcileri arasında da problem ortaya çıkarmıştır. Bu
problemler anlık, haftalık ya da aylık çalışmalarla yok edilmeyecek kadar büyük
seviyelerdedir. Ciddi ar-ge çalışmaları ile on yıllarca süreye ihtiyaç
duyulacak kadar büyük bir sorunlar silsilesidir. Ki bu problemlerin çözülmesi
sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik-ciddi huzurun ortaya çıkarmasına vesile
olacaktır.
Kentleşme sorununun bir başka neticesi de
kentlerdeki estetik bozukluk olmuştur. Bu fiziksel ve bozukluk yerel
yönetimlere zor bir çalışma ortamı oluşturmaktadır. Kentleşme hızının yoğun
olduğu yerlerde yerel yönetimlerdeki yöneticilerin anlık müdahaleleri problemleri
azaltırken kendi haline bırakan, görmezden gelen yöneticilerin keyfi muameleleri
ortaya ciddi ruhsatsız, çürük, çarpık kentleşmeyi de beraberinde getirmiştir.
Tarım toplumundan sanayi toplumuna evrilen yapı,
tarımı yok etmekle kalmamış sanayi toplumunu da düzensiz ve istemsiz hale getirmiştir.
Kentsel yaşam alanlarındaki düzensiz çalışmalar
kentleşme dediğimiz kocaman bir sorunu da yanında getirmiştir. Bu sorunun bir
diğer sebebi kentleşme ile sanayileşme arasındaki uyum sıkıntısı olmuştur.
Kentleşme, kentleşme olgusuna uğrayan toplumların kimliklerinde, gelenek ve
göreneklerinde ciddi sorunlar ortaya çıkarmakla kalmamış, ekonomik ev toplumsal
yapılanda da önü alınamaz kırıklıklara sebebiyet vermiştir.
Kentleşme sadece tarım toplularını yozlaştımakla
kalmamış sanayi toplumunu da olumsuz etkilemiş hatta sanayi toplumunun yapısını
da yutmuştur.
Kentleşme problemin farkına varan düzensiz
kentleşmenin ciddi problemlere gebe olduğunun farkına varan siyasi güç 1984’te
toplu konut idaresini kurarak oluşan ve oluşabilecek zararın en aza
indirgenmesini gaye edinmiştir. Kurulan toplu konut idaresinin sorunları
azalttığı ortada ancak çözüm için yeterli olmadığı da yaşadığımız bu süreçte
daha çok farkına varmış bulunmaktayız.
Tarım toplumunda makineleşme ile topraktan ve köyden
kopan köylü ayakta durmanın çıkar yolu olarak sanayi toplumuna dâhil olmuştur.
Bu dahiliyet yetersiz ve bilinçsiz işgücünün sanayi toplumunu da olumsuz
etkilemiştir.
En temel sorunumuz tarım toplumundan sanayi
toplumuna göç, göçün neticesindeki siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik
kırılganlıklar olmuştur. Bu da sanayi ve kentleşme olgularının bir arada
yürütülmemesi sonucuna götürmüştür.
Kentleşme, gecekondu, sosyal, siyasal, kültürel ve
ekonomik sorunlar yaşamamak adına tutarlı kentleşme çalışmalarının yapılması imkânların
ve kaynakların bilinçli bir şekilde kullanmaktan geçer. Ülkemizde özellikle kentleşme
sonunu gecekondu dediğimiz bir kavramı da beraberinde getirmiştir. Sadece ilk
zamanlarda değil halen devam etmekte olan gece izinsiz, ruhsatsız ve kontrolsüz
yapılan derme çatma yapılara göz yumulmuş, yapılan yapılara müdahale edilmemiş
ve yıkımı gerçekleştirilmemiştir. Bu da köyden kente göçü hızlandırmış ve siyasal
ve toplumsal problemler ortaya çıkarmıştır. Köyden kente göçün en masum
neticesi sosyal ve kültürel sorunlardır. Asıl sorun deprem riskinin özellikle
yoğun olduğu yerlerde bu çarpık kentleşmeye, gecekondu dediğimiz yapısal
dinamitlere izin vermektir. 1999 ve son Elazığ depremi buna en güzel örnektir.
Yılmaz ÇEBE’nin Yazısı