Sokağa çıkma yasakları ve mera alanlarının günden güne azalması ile birlikte köyden kente doğru hızlı bir göç dalgası yaşandı. Söz konusu durum tarım ve hayvancılığı nerdeyse durma noktasına getirirken, Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, köylerin boşalmasının Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olduğuna dikkat çekti. İskenderoğlu, hükümetin acil olarak mera alanlarını kişi ve kurumların elinden alarak mera alanlarını ıslah etmesi gerektiğinin altını çizdi. Sosyolog Filiz Aküzüm ise köyden kente göç ile birlikte kültür çatışmasının yaşandığına vurgu yaparak, bu durumun insanı yalnızlaştırdığını ifade etti.
Sokağa çıkma yasakları ve mera alanlarının günden güne azalması ile birlikte kırsal bölgelerden kentlere doğru hızlı bir göç dalgası başladı. TÜİK’in 2017 verilerine göre nüfusun sadece yüzde 7,5’inin belde ve köylerde yaşadığı ortaya çıkarken, bu durum tarım ve hayvancılık alanında birçok sorunu da beraberinde getirdi. Biz de yaşanan göç olgusunun etkilerini Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu’na ve Sosyolog Filiz Aküzüm’e sorduk. Türkiye tarım ve hayvancılık alanında ithalat yapması eleştiri konusu oldu. Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, köyden kente göçün önlenememesi durumunda tarım ve hayvancılık alanında yapılacak olan yatırım ve projelerin amacına ulaşamayacağını dile getirdi.
“MERA ALANLARI MUTLAKA ISLAH EDİLMELİ”
Köyden kente göçün devam etmesi halinde Türkiye’nin tarım ve hayvancılık alanında acı bir tablo ile karşı karşıya kalacağına dikkat çeken Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, “Kırsaldaki vatandaşın şehirlere göçünü önleyemezsek tarım alanında yapacağımız hiçbir proje ve yatırım amacına ulaşmayacaktır. Devlet, çiftçi ve köylüleri kendi mahalle ve köylerinde tutma gayesi içinde olmalıdır. Köylerin boşalması Türkiye’nin en büyük sorunlarından biridir. Çiftçilerimiz köylerde hayvancılık yapamıyor. Çiftçiyi ve köylüyü hayvancılığa ve tarıma yönlendirmek için cezp edici projelere imza atmamız gerekiyor. Bu projeler üretilirken STK’lardan ve çiftçilerden fikir alınması gerektiğini düşünüyorum. Günümüzde herkes şehirlere göç ediyor. İlerleyen zamanlarda bu durum böyle devam ederse Türkiye tarım ve hayvancılıkta acı bir tablo ile karşı karşıya kalacaktır. Biz tarım ve hayvancılıkta nereye kadar ithalat yapacağız? Normal şartlar altında köyden şehirlere yumurta gitmesi gerekiyor. Fakat günümüzde şehirden köye yumurta gidiyor. Bu çok büyük bir sorundur. Bunların önünü almamız lazım. Bölgede tarım ve hayvancılık alanında her şeyin desteklenmesi gerekiyor. Hükümet çiftçiye sadece maddi destek sağlayarak da bu işi çözemez. Denetim noktasında da sıkı çalışılması çok önemlidir. Hem destek verilmeli hem de çiftçi denetlenmelidir” ifadelerini kullandı.
“TARIMSAL SANAYİNİN ÖNÜ AÇILMALI”
Hükümetin acil olarak mera alanlarını ıslah etmesi gerektiğinin altını çizen İskenderoğlu, “Hayvancılığın gittikçe kötüye gitmesinin en büyük nedenlerinden biri de mera alanlarının işgal altında olmasıdır. Hükümetin acil olarak mera alanlarını kişi ve kurumlarından elinden alarak bu alanları ıslah etmesi gerekiyor. Meralar mera olarak kalmalıdır. Mera arazilerinde çiftçilik ve üreticilik yapılmaz. Mera alanlarının hayvancılığa terk edilmesi gerekiyor. Birçok mera alanı vatandaşlar tarafından işgal edilmiş ve buralarda tarım yapılıyor. Merada tarım yapılmaz. Mera alanı sadece hayvancılığa ayrılmalıdır. Gördüğünüz gibi Sırbistan’dan et ithal ediyoruz. Neden bunu yapıyoruz. Çiftçimizi ve üreticimizi desteklersek biz kendi kendimize rahatlıkla yeteriz. Başta pamuk ve buğday olmak üzere tarıma önem vermeliyiz. Mezopotamya bölgesinin pamuğu, mercimeği ve mısırı çok kalitelidir. Hükümetin bu ürünlerin üretiminin yapılması için çiftçilerimize ön ayak olması gerekiyor. Biz çiftçilerimizi küstürürsek dışa bağımlı olmaya devam ederiz. Şu anda tarım ve hayvancılıktaki kötü gidişata müdahale edebiliriz. Belki on yıl sonra bunun için çok geç olabilir. Tarımsal sanayinin önünün açılması ve mutlaka desteklenmesi gerekiyor” diye konuştu.
“KÜLTÜREL ÇATIŞMA İNSANLARI YALNIZLAŞTIRIYOR”
Kentlere yaşanan göçlerle birlikte geleneksel aile yapısında değişimler yaşandığını kaydeden sosyolog Filiz Aküzüm, “Köylerden kentlere göç olgusu günümüzde gerçekleşen bir şey değil. 1940’lı yıllardan sonra sanayileşme ile beraber kentlere göçler başladı. Hizmet sektöründeki gelişmeler, eğitim ve sağlık alanındaki gelişmeler ile birlikte insanlar daha iyi şartlarda yaşamak adına şehirlere göç etti. Kırsal bölgelerden kentlere göç, doğal olarak birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Şehir kültürüne adapte olma noktasında sıkıntılar yaşanıyor. Şehirlerde köylü ve kentli çatışması yaşanıyor. Kentlere yaşanan göçlerle birlikte geleneksel aile yapısında büyük bir değişim yaşanıyor. Yaşanan kültürel çatışma ile birlikte insanlar yalnızlaşıyor. Günümüzde baktığımız zaman herkes daha bireysel davranıyor. Bunun nedeni de şehir kültürünün insanları etkilemesi ve geleneksel değerleri ikinci plana itmesinden kaynaklanıyor. Yeni nesil gençlikte bir ahlaki dejenerasyon görüyoruz. Yaşanan göç ve kültürel yozlaşma ile birlikte aile değerlerine bağlılık kalmıyor. Teknolojinin gelişmesi ile birlikte her şeyimiz gelişmelerden etkileniyor ve değişim yaşıyor” dedi.
“KENTLERE GÖÇ KADIN DUYARLILIĞI YARATIYOR”
Köylerden kentlere yaşanan göçün kadınlar açısından olumlu sonuçları olduğunu belirten Aküzüm sözlerini şöyle sürdürdü ; “Köylerden kentlere göç birçok soruna neden oluyor. Fakat bu göçlerin olumlu sonuçları da var. Özellikle kentlere göçen kadınlarımız, köy hayatında yaşadığı mahremiyetten kaynaklı kendini ifade edip iş hayatına giremiyordu. Göçlerle birlikte kentlere gelen kadınlar daha duyarlı hale gelip eğitim hayatının içinde olma şansını yakalıyor. Kadın kendisi okuyamamışsa bile çocuğunun okuması için elinden gelen tüm mücadeleyi veriyor. Kent hayatı özellikle kadınların duyarlılığı için çok olumlu etkilere sebep oluyor.”
Kaynak: (Mehmet Uğur ÇAKIL’ın Özel Haberi-Yenigün Gazetesi)