Kısa başlıklarla son
birkaç gündür sosyal medyada dolaşan “Sur taşları satılıyor” haberleri üzerine
aşağıdaki satırları yazma gereği duydum. En başta şu hususu belirteyim;
Surlardan taş sökülmesine ve satılmasına tabi ki karşıyım. Söküm yapılmamalı
buna da her şekilde engel olunmalıdır ama haberlere bakın. Özellikle
fotoğraflara dikkat ettiğinizde, satılmakta olan taşların çoğunun Surlardan
sökülen taşlar değil, yıkımlardan elde edilen taşlar olduğunu göreceksiniz.
Basit bir gözlemle bile, Surdan sökülen taş miktarı ile satılan taş miktarı arasında korkunç bir fark olduğu fark edilecek. Alipaşa sokaklarını dolaştığınızda, nerdeyse her evin önünde bu tip istiflenmiş taşlar görürsünüz.
Bu taşların büyük kısmı “Toledo evleri ” yapılırken Alipaşa’da yıkımlarından elde edilen taşlardır. Bunun dışında binlerce kamyonluk, hafriyat halinde Dicle kenarına dökülen “hendek dönemi enkazından” alınmış taşlardır. Dolayısıyla bu taşları Surdan sökülen taşlar yaygarasıyla sunmak çok doğru bir yaklaşım değildir.
Kentte, bir yıkım ekonomisinin oluşması gayet doğaldır. Suriçi bölgesinde kırılan ekonomik gelir zinciri, insanları doğal olarak böyle bir yola itmiştir. Ayrıca bu taşların yeni yapılan veya onarılan eski yapılarda kullanıldığı da bir gerçektir. Yani yine bu taşlar, eski yapıların onarımlarıyla açılan Kafe, lokanta v.b. mekânların yeniden inşasında kullanılmaktadır.
Aslında bizim “rant” veya “talan” diye kodladığımız şey, yeniden yaşatmanın diğer bir biçimidir. Keşke valilik ve belediye gibi kuruluşlar bu taşları, yıkılan binaların eski haliyle yeniden yapımı için kullansa.
Almanlar, ikinci dünya savaşında yok olan, yerle bir edilen Dresden’i yeniden ve aslına uygun yapmadılar mı? Dün bu paylaşımları bende yaptım ama biraz üzerinde düşünüp değerlendirince, fikirlerimden vaz geçtim. Taş konusu, sosyal medyada bu kadar dillendirilip yerel medyada haber olunca valilik ve polis, mahallelerde bu taşlar için baskınlar düzenlemeye başlamış.
Son çıkan haberlere göre insanlar baskınlara, canı pahasına ‘‘kendimizi yakarız’’ diyerek direniyormuş. Bu haksız paylaşımlara son vermenin zamanı geldi. Surlardan taş sökülmesine tabi ki hayır diyoruz her türlü polisiye önlem alınmalı. Ama, yaş ile kuru bir arada yanmamalı. Yıkımlardan kurtarılan taşların satışına hayır dememeliyiz. Diyarbekir deyimiyle; “Millet acından ölsün mü?”
Sosyolog Öztekin ÇAÇAN’ın Yazısı