3 bin dönümlük Kent Ormanı rantiyecilerin iştahını kabartırken, kentin nefes alma kanallarının yok edilmesiyle, doğaya, kente, insana karşı tarihi bir suç işleniyor.
Diyarbakır’ın Kayapınar ilçesinde bulunan ve kentin akciğerleri olan Kent Ormanı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ‘Konut Rezerv Alanı’ olarak belirlendi. Kent Ormanı’nın yeşil alan statüsünden çıkarılmasına Odalar, STK’lar ve vatandaşlar tepkili.
Diyarbakır Şehir Plancıları Odası, Diyarbakır Mimarlar Odası ve Diyarbakırlı vatandaşlar, Kent Ormanı’nın yeşil alan statüsünden çıkarılarak rantiyecilere peşkeş çekilmesine tepki gösterdi.
“300 HEKTARLIK BİR YEŞİL ALAN DİYARBAKIR ÖLÇEĞİNDEKİ BİR KENTİN AKCİĞERİDİR”
Diyarbakır Şehir Plancıları Odası Başkanı İskender Demir, Kent Ormanı’nın talan edilmesine ilişkin şöyle konuştu: “Kent Ormanı, Mahabat Bulvarı dediğimiz 75 metrelik yolun üst kısmında bulunan yaklaşık 3 bin dönümlük bir alandır. Burası büyük oranda mera alanıdır. Buranın bir kısmı da hazine, çok az bir kısmı da özel mülkiyetli bir arazidir. Fakat bu alanın bütünü imar planında yeşil alan olarak değerlendirilmiştir. Şuan dava konusu olan Kent Ormanı’nın 2 bin 936 dönümlük kısmının yapılaşmaya açılmasıdır. Büyükşehir ve Kayapınar belediyeleri tarafından kayyum öncesi süreçte bu alana rantiyecilerin göz dikmemesi için alanda ağaçlandırma da yapılmış. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının Kent Ormanı’nın konut alanlarına dönüştürülmesiyle ilgili almış olduğu karar hukuka, imar planına, şehircilik ve planlama ilkelerine aykırıdır. Bununla ilgili süreç, imar planlarının hazırlanmasından sonra Çevre ve Şehircilik ilk olarak 2014 yılında “Konut Rezerv Alanı” olarak ilan etmişti. Sadece bu da değil o zaman Hevsel Bahçeleri ile ilgili de kara almıştı. Bakanlığın burada yapmak istediği parsel bazında burayı konut alanlarına çevirmek ve kurumlara peşkeş çekmektir. Yani yerel yönetimlerin yeşil alan olarak ayırdığı alanları yok edilmek isteniyor. Kent Ormanı dediğimizde 3 bin dönüm yani 300 hektarlık bir alandan bahsediyoruz. 300 hektarlık bir yeşil alan Diyarbakır ölçeğindeki bir kentin akciğeri niteliğindedir. Biz kent için böylesine önemli olan bir yeşil alanın yok edilmesine, talan edilmesine ve birilerine peşkeş çekilmesine kesinlikle karşıyız. Diyarbakır Şehir Plancıları Odası olarak kentteki diğer STK’larla birlikte Kent Ormanı’na sahip çıkma mücadelemizi sürdüreceğimizi belirtmek isterim. Kentteki dikey mimaride son dönemde yaşanan gelişmelerden hareketle söylersek, Kent Ormanı gibi alanlar kentin açık alanlarıdır ve kent siluetinde bu alanların korunmasının önemi yaşamsaldır.”
“ÇOCUKLAR ARTIK KENTİ RESMEDERKEN YÜKSEK BİNALAR, GÖKDELENLER ÇİZİYOR”
Kentteki dikey mimarinin çocuklar üzerindeki etkisine değinen Demir, şunları söyledi: “Geçtiğimiz günlerde ‘Kent ve Çocuk’ adlı bir panelimiz vardı. Bu panelde bir çocuğun kente nasıl baktığını, çocuk gözüyle kentin nasıl algılandığını göstermeye çalıştık. Burada aslında hepimizin bildiği ama belki de unuttuğu bir şey vardı. Çocukların resim çizerken kenti nasıl algıladığı ve yansıttığı ile ilgili bir çalışma oldu. Bu çalışmayla gördük ki, artık çocuklar kenti resmederken yüksek binalar, gökdelenler çiziyor. Yani, çocukların algısında da kentin betonlaşması var. Oysa biz kendi çocukluğumuzu düşündüğümüzde, kenti resmederken tek katlı bahçeli bir ev, yanında ağaçlar ve bir dere, arkasında dağlar, güneş vs. çiziyorduk. Yani, doğa ile iç içe bir konut algımız vardı. Ama görüyoruz ki, dikey kentleşmede çocuklar doğadan daha da uzaklaşıyor ve artık onların hayalinde de barınma alanları doğadan uzak, betonlar içinde bir ortam. İnsanın doğasına aykırı ve ekolojik sistemden uzak bir kentleşme çocukların da konut hayalini betonlar içine hapsediyor. Tabii bu durum çocukların dünyasında da ciddi hasarlara yol açıyor. Öz olarak, kamusal kıt kaynakların sermayenin çıkarları doğrultusunda peşkeş çekilmesine, dün olduğu gibi bugün de karşıyız. Ankara’da masa başında cetvelle çizilen planlara dün nasıl itiraz ettiysek bugün de yarın da insanı dışlayan ve birilerine rantiye alanı açan planlara itirazımızı yükselteceğiz.”
“GENİŞ AÇIKLIKLAR, GENİŞ CADDELER, BÜYÜK BULVARLAR KENTE NEFES ALDIRIYOR”
Diyarbakır Mimarlar Odası Başkanı Şerefhan Aydın, kent yaşamında açıklıkların ve yeşil alanların önemine değindi: “Söz konusu karar, kent açısından, toplum açısından çok ciddi bir tahribat oluşturacak bir karardır. Kent zaten hâlihazırda boğuk bir yapılaşma içindedir. Kentin rüzgâr alabileceği açık alanları yok denecek kadar az. Özellikle Sur’da, Yenişehir’de, Ofis’te rüzgârı kolay kolay hissetmezsiniz. Bir Diclekentte rüzgârı bir nebze olsun hissedersiniz, bunun nedeni ise imar planının buna göre yapılmış olmasıdır. Geniş açıklıklar, geniş caddeler, büyük bulvarlar kente nefes aldırıyor. Tabii her ne kadar olması gereken üzerinden hâlihazırdaki yerel yönetimlere belli bir eleştirimiz olsa da mevcut imar planlarına uygun bir yapılaşmanın olduğunu görürüz. Özellikle yeni yapılaşmanın olduğu alanlarda imar planları birebir uygulanıyor ve kente nefes aldıracak ciddi bir yeşil alan kapasitesinin açığa çıktığını görüyoruz.”
“BAKANLIK İŞİ KİTABINA UYDURARAK MERA OLAN BİR YEŞİL ALANI İMARA AÇACAK”
Kent Ormanı’nı New York’taki Central Park’a benzeten Aydın, şunları söyledi: “Amerika Birleşik Devletleri’nin New York şehri Manhattan ilçesinde 3 bin 382 dönüm bir alanda kurulan Central Park, gibi bir alandır Diyarbakır’ın kent ormanı. Kent Ormanı, kentin orta yerinde doğal bir park alanına dönüşecek şekilde planlandı ve Diyarbakır’ın Central Park’ı olacaktı. Nasıl olacaktı bu; şuan süren yapılaşma Kent Ormanı’nı çevreleyecek ve içine alacaktı. Kent Ormanı, burada yaşayanlar için bir nefes alma alanı olacaktı. Kent Ormanı zaten mevcut imar planında mera olarak görünüyor. Normal şartlarda mera olan bir alana müdahale edilemez. Ancak hükümet son yıllarda bu alanlara müdahalenin yasal altyapısını güçlendirecek birçok düzenlemeye girişti. Afet riski altında bulunan alanların dönüştürülmesi için çıkarılan yasal düzenleme bunlardan biridir. Eğer hükümet bir alana göz dikmişse, orası kimin olursa olsun, alanın niteliği ne olursa olsun bir şekilde orayı riskli alan ilan ediyor ve acele kamulaştırma ile o alanlara el koyuyor. Kent Ormanı mera alanıdır ve mera kanunu da mevcut haliyle çok riskli bir kanundur ve herkes mera alanlarından sakınır. Mera alanlara dokunulmaz. Kent Ormanı planda hâlihazırda yeşil alandır. Ama Çevre Şehircilik Bakanlığı ne yaptı; afet riski altında olan alanların dönüştürülmesi kapsamında Kent Ormanı yeşil alanını ‘Konut Rezerv Alanı’na dönüştürdü. Bu alan mera olduğu için mülkiyeti devlette dahi değildir. Bakanlık buranın mülkiyetini hazineye devredecek. Sonra hazine de burayı istediğine satabilecek ya da istediği kuruma tahsis edebilecek. Yani, Bakanlık işi kitabına uydurarak mera olan bir yeşil alanı imara açacak. Kent Ormanı 2 bin 946 dönüm gibi çok ciddi bir alandır. Hükümet bunu dün Sur’da, Fiskaya’da, Şırnak’ta, Cizre’de, Silopi’de, İdil’de de aynı şekilde yaptı. Önce adet riski altında bölge ilan etti, ardından da acele kamulaştırma ile oralara el koydu.”
“KENT ORMANI’NIN İMARA AÇILMASI BİR AĞAÇ KATLİAMINI DA BERABERİNDE GETİRECEKTİR”
Afet riski adı altında yeşil alanların rantiyecilere peşkeş çekildiğine vurgu yapan Aydın, “Bakanlık Sur’da 2012 yılında afet riski ilan etti ama bundan hiç kimsenin haberi olmadı. Ne belediyeler ne de başka bir kurum buna bir refleks göstermedi. Tabii devletin bir alanı afet riski altında gösterebilmesi için ilkin burada bir inceleme çalışması yapması gerekir ki, incelemenin sonucuna göre bura hakkında afet riski var diyebilsin. Afet riski olan yapıları, bu yapılarda can güvenliği olup olmadığını, zeminin sağlam olup olmadığını vs. ciddi bir incelemeye tabi tuttuktan sonra bu alanın afet riski altında olduğunu ilan edebilir. Yani, tamamen teknik bir araştırma, inceleme sonucunda bir alan riskli alan olarak ilan edilebilir. Ama Sur’da ne yaptı, 2012 yılında afet riski altındadır diye ilan etti, incelemeyi ise 2013 yılında yaptı. Yani, işi sonradan kılıfına uydurdu. Kent Ormanı bölgesinde afet riski yok, peki burada ne yapıyor; mevcut yasayı farklı bir şekilde yorumlayarak bir uygulama gerçekleştiriyor. Diyarbakır’ın eski yerleşim yerlerinden, çarpık kentleşmenin olduğu alanlarda, eski Bağlar’da, Şehitlik’te, Sanayi Mahallesinde vs. üç dört bölgede afet riski bölge ilan etmiş. Bu alanlarda kentsel dönüşüm alanı ilan etmesinden dolayı buradaki dönüşümden kaynaklı da buradaki nüfusa bir yer göstermesi gerekiyor. Yani, bahsi geçen bölgelerdeki söz konusu bu nüfus sözde gidecek Kent Ormanı alanına yerleşecek. Sanki Diyarbakır’da başka alan yokmuş gibi neden Kent Ormanı gibi yeşil bir alana göz dikiliyor? Bu bir tarafa bizim bir itiraz noktamız da kentsel dönüşümün yerinde yapılmasıdır. Biz yerinde dönüşümden yanayız. Madem Bağlar’da bir kentsel dönüşüm yapacaksınız, o zaman yerinde dönüştürün. Kentsel dönüşümde ille de orada yaşayan insanları başka yerlere dağıtacaksın diye bir şey yok. Yerinde dönüşüm, yapıların güçlendirilmesi, sokak sağlıklaştırmaları, ihtiyaca göre soysal donatı alanlarının açılması vs. bunlar yapılabilir. Ama bunu yapmak yerine bölgenin tamamı yıkılıyor ve orada yaşayan insanlar başka yerler sürülüyor. Bağlarda kentsel dönüşüm olduğunda Bağlar’da yaşayan insanları Kent Ormanı’nda mı yer verecek. Bu sadece kâğıt üzerinde böyle gösteriliyor. Yoksa Bağlar’daki biri buralara gidemeyecek, çünkü bu alanlar ciddi rantın döndüğü alanlar olacak. Bazı kurumların Kent Ormanı’nda bina taleplerinin olduğuna dair duyumlarımız da var. Kent Ormanı rantiyecilerin iştahını kabartıyor ve oraya göz dikmiş durumdalar. Kent Ormanı’nın bir bölümü hâlihazırda belediye tarafından ağaçlandırılmıştır da. Kent Ormanı’nın imara açılması bir ağaç katliamını da beraberinde getirecektir. Biz oda olarak buna karşı zaten dava açmış durumdayız. Kent Ormanı’nın ‘Konut Rezerv Alanı’ olarak belirlenmiş olmasına karşı açtığımız davanın takipçisiyiz. Biz oda olarak, kent suçları kapsamında gördüğümüz bu karar karşısında hukuki anlamda her türlü girişimimizi sürdüreceğiz ve bir kamuoyu duyarlılığı oluşturmaya çalışacağız” diye konuştu.
“KENT ORMANI ALANI ÜZERİNDE ÇOK CİDDİ BİR RANT DÖNÜYOR”
Kayapınar’ın imar planları açısından övünülerek bahsedilen bir bölge olduğuna dikkat çeken Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çünkü buradaki şehirleşmede insanların nefes alacağı açıklıklar, yeşil alanlar konusunda ciddi bir hassasiyet vardır. Ama şimdi bakıyoruz Kayapınar’daki imar planındaki yeşil alanlara müdahaleler söz konusu. Elbette Kayapınar’daki birçok şeyi de eleştiriyoruz, özellikle sosyal dokunun tüm renklerini yansıtamaması noktasında eksiklikler var. Ama her şeye rağmen imar planı açsından insana, doğaya belli bir hassasiyetin olduğunu da görüyoruz. Ama Kayapınar’a yapılan lokal müdahalelerle bu gerçeklik dağıtılmaya çalışılıyor. Kayapınar’da yeşil alan, sosyal donatı alanlarının gözetildiği imar planına yapılan müdahalelerin rant kaygısıyla yapılıyor olması tabii apayrı bir sıkıntı. Kent Ormanı alanı üzerinde çok ciddi bir rant dönüyor. Yani, rant uğruna kentin akciğerleri heba ediliyor.”
KENTİN AKCİĞERLERİNE SAHİP ÇIKALIM
TMMOB olarak Kent Ormanı’nın talan edilmesine karşı her türlü hukuki mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizen Aydın, şu ifadeleri kullandı: “TMMOB olarak 12 bileşenli bir örgütüz ve davayı da Mimarlar odası üzerinden açtık. Kentin tümünün gündeminde Kent Ormanı’nın yok edilmesine karşı bir duyarlılık mevcuttur. Kentin tüm STK’ları bu konuda belli bir duyarlılık içindedir. Bu kapsamda Baro, İHD, DTSO ile görüşmelerimiz oldu ve toplu bir refleks gösterme noktasında bir çağrımız oldu. Kentin akciğerlerine yönelik olarak yapılan rantiyeci saldırıya karşı ortak bir refleks geliştirme konusunda çabalarımız var. Zaten Diyarbakır Barosu ve Mimarlar Odası olarak dava açtık. Ama maalesef iş dünyası ve iş sendikalarından, odalarından doğru ciddi bir refleks gösterilmesi noktasında zayıflıklar mevcut. Ticaret ve iş dünyasının bu sessizliğini nasıl okumak gerekiyor doğrusu bilmiyoruz. Kent Ormanı yeşil alanının rantiyeye açılmasından nasıl bir yarar umdukları noktasında duruşlarını netleştirmeleri gerekiyor. İş dünyasının bu çevre felaketine tepkisizliği, bir denge siyaseti izlemesi hayra alamet değildir. Oysaki söz konusu olan durum kente karşı işlenmiş tarihi bir suçtur. Kente karşı işlenen bir suça sessiz kalmak ona ortak olmaktır. Buradan tüm meslek örgütlerine çağrımızı yineliyoruz. Kentin tüm dinamikleri, STK’ları, meslek odaları buna refleks göstermelidir. Kent Ormanı sadece Mimarlar Odası’nın çalışma alanı değildir. Orası tüm kenti, toplumun tamamını, Diyarbakır’daki herkesi etkileyecek bir alandır. Küçücük bir parkta binlerce insan kentin boğucu havasından sıkılıp gidip orada nefes alıyor. Kent meydanı ise bu parkın onlarca kat büyüklüğündedir. Kentin ortasında bir mesire alanı, üstelik de orman şeklinde. Bu kent için, kent insanı için büyük bir kazanımdır. Ama maalesef rantiyeci bir kafayla yapılan bir müdahale ile bu yeşil alan Diyarbakır insanından alınmaya çalışılıyor. Hal bu ki, Kent Ormanı, kentin yoğun çalışma temposundan, boğucu havasından kurtulmak isteyen insanlar için hemen yanı başlarında nefes alabilecekleri bir yeşil alandır. Kent Ormanı Diyarbakır için yaşamsal önemdedir. Ama ne yazık ki, Çevre be Şehircilik Bakanlığı, kentin akciğerleri olan bir alanı, ‘Konut Rezerv Alanı’ ilan edebiliyor. Gerekçe olarak de kentsel dönüşüm için zorunlu bir alan mevzusunu sunuyor. Ama kentsel dönüşüm için hem başka alanlar mevcut hem de bu dönüşüm için farklı farklı alternatifler mevcut. Bakanlık kentteki boş binaları kamulaştırıp, dönüşümün yaşandığı yerlerdeki nüfusu buralarda barındırabilir. Ama yok çünkü dert bu değil bu sadece bir bahane. Asıl dert rant! Biz başından beri kentsel dönüşümün yerinde olması gerektiğini savunuyoruz. Çünkü bugüne kadarki kentsel dönüşüm pratiklerinde görüldüğü gibi, kentsel dönüşümün gerçekleştiği yerlerde sosyal, kültürel doku darmadağın ediliyor. İnsanların yaşam alanlarını dağıtmak doğru bir şey değil. Kültürün gelişmesi, sürdürülebilirliği burada parçalanıyor. Biz bunun yapılmasına karşıyız. Eğer kentsel dönüşümde toplum sağlığı düşünülüyorsa o zaman riskli görülen alanlardaki dönüşümü gelin birlikte farklı alternatifler düşünerek yapalım. Biz oda olarak yerinde dönüşüm, yerinde sağlıklaştırma diyoruz. Bunu nasıl yapabiliriz, yapıları, güçlendirerek, iyileştirerek yapabiliriz. Zemin anlamında zaten Diyarbakır’da bir sorun yok. Diyarbakır’da zemin kayalıktır. Sorun yapısal güçlendirmeleri sağlamaktır. Sokakların sağlıklaştırılması esas olmalı. Sosyal donatı alanlarına ihtiyaç mı var, lokal düzenlemelerle alan açılabilir. Ama bütün bir alanı her şeyiyle tamamen ortadan kaldırmak, orada yaşayan insanları darmadağın etmek de neyin nesi. Canavar gibi bir alana girip her şeyi dağıtmak gibi bir ‘kentsel dönüşümü’ doğru bulmadığımızı söylüyoruz.”
“SOSYAL DOKU PARÇALANIYOR”
Tarım arazilerinin gelişi güzel yapılaşmaya açılmasına tepki gösteren Aydın şöyle konuştu: “Tarım arazilerinin yapılaşmaya açılması gibi de bir başka sorunumuz var. Her alanı gelişi güzel yapılaşmaya açmak, arazi rantı oluşturmak doğru bir tutum değil. Bu konuda yerel yönetimlerin de eksiklikleri var. Arazi rantından dolayı tolum içinde çok geniş sınıflar oluşuyor. Sur’da yaşayan bir ailenin ekonomik, sosyal düzeyi ile Diclekent’te yaşayan bir aile arasında uçurum var. Bu sorunu yerel politikalarla minimize etmek varken, bu fark daha da açılıyor. Yine, bu son örnekte de (Kent Ormanı) sosyal doku parçalanıyor. Sur’da, Alipaşa ve Lalebey mahallelerinde yüzlerce aileye yer dahi gösterilmedi. O insanlar adeta sokağa atıldı ve birçoğu kenti terk etti. Şuan kimse bilmiyor Sur’dan göç etmek zorunda bırakılan aileler neredeler, neler yaşıyorlar.”
“BU DİYARBAKIR İÇİN DOĞAL BİR KIRIMDIR, KENTSEL KIRIMDIR”
Aydın, tüm kent bileşenlerine çağrıda bulundu: “Kentin tüm dinamiklerinin, özellikle de tüm kurum ve kuruluşlarının Kent Ormanı’nın talana açılmasına dur demesi, ses çıkarması lazım. Bu Diyarbakır için doğal bir kırımdır, kentsel kırımdır. Buna karşı Ticaret Odasının, Baronun, İHD’nin, tüm meslek odalarının, derneklerin, STK’ların duyarlılık göstermesi, tepki duyması gerekiyor ki, söz konusu bu kararın iptali sağlanabilsin.”
Kent Ormanı’nın “Konut Rezerv Alanı” ilan edilmesine vatandaşlar da tepki gösterdi.
“DİYARBAKIR GİDEREK BETONLAŞIYOR”
Ahmet Dağhan: Kent ormanın yıkılmasını kabul etmiyorum. Kent ormanı yeşilliğiyle doğasıyla birlikte olsun. Park çevreleri olsun. Diyarbakır giderek betonlaşıyor. Böyle olunca ne alan kalıyor, geleceğin çocuklarına, geleceğin gençlerine ne de temiz bir Diyarbakır kalmış oluyor. Bugün bakıyorsun Diyarbakır’ın her yerinde betonlaşma, yapılaşma var bunlar iyi değil.
“DAMA MI ÇIKALIM?”
İhsan Çelebi: Bu kent orman var orayı imara açacaklar peki orayı imara açmadan önce neden Kent Ormanı yaptılar? Çocuklarımız nerede oynayacak? Dama mı çıkalım? Çatıya mı çıkalım? Gezecek bir yer kalmadı çocuklar için, bir yer vardı oda gitti. Vatandaş olarak tepkiliyiz. Çocuklarımız var, onların da çocukları olacak. Burada hiç tarım arazisi kalmadı. En azında bizim zamanımızda bir sürü yer vardı. Koşu yolunda iki tane futbol alanı vardı. Biz orda futbol oynuyorduk. Şimdi onlar kalktı, onların yerine başka şeyler geldi. Binalar geldi, hiçbir alan kalmadı. Gittikçe de kısıtlanıyor. İstanbul da minnacık bir yer var onu bile kaldırdılar. Hiçbir alan kalmadı, kaldırımlarımızı bile götürecekler.
“DİYARBAKIR HALKI KESİNLİKLE BİR AĞACIN BİLE SÖKÜLMESİNE İZİN VERMEYECEKTİR”
Yüksel Tekin Avcı: Çevre şehircilik bakanlığının kent ormanı ile ilgili aldığı karar son derece üzücüdür. Çünkü Diyarbakır’da yeşil alanlar son yıllarda belediyelerle birlikte, gerçekten gelişti. Diyarbakır’da nefes alacak hiçbir yer yokken HDP belediyeciliği sonrasından bir yeşil alana kavuştu. Kent Ormanı’nı her ne kadar belediye yapmasa da ciddi bir projeydi. Diyarbakır’a nefes aldıracak bir bölgeydi. Maalesef oranın çevresi özellikle de lüks villaları daha çok konut furyası başlamasından sonra muhtemelen oralarında daha çok gelir getireceği düşüncesiyle oraları villalara açmak. Kent ormanı çok güzel bir yer oranın konuta açılması Diyarbakır halkına hiçbir değer verilmediğinin ifadesidir. Ben inanıyorum ki Diyarbakır halkı kesinlikle buna müsaade etmeyecek. Bir ağacın bile sökülmesine izin vermeyecektir.
“NEFES ALACAK ALANIMIZ YOK”
Veysel Durma: Bu şehrin nefes damarı Kent Ormanı’dır. Ormanlar, ağaçlıklar gittiği zaman çocuklarımızın oynayacak yeri olmaz. Nefes alacak alanımız yok. Sonuçta bir nefes alma yerimizdir. Onlar yok olduktan sonra Diyarbakır’ımız zaten bir beton şehirdir. Bunlarda gittikten sonra nefes alacak yerimiz kalamayacak.
“DOĞAYI YOK ETMEK KİMSENİN HADDİNE DEĞİL”
Azad Göçer: Yeni yapılar güzel ama bunlar doğayı katlederek yapmak yanlıştır. Bu işte kimin rantı var bilemem ama yanlış. Doğayı yok etmek kimsenin haddine değil. Yazık günahtır. Biri para kazınıyor diye bütün doğayı mahvedecekler hepsini yok edecekler.
“BİZ PARKLARIN, YEŞİL ALANLARIN YOK OLMASINI İSTEMİYORUZ”
Ali Üstündağ: Biz bugün oruçluyuz, geliyoruz bir ağacın gölgesinde, çimenlerin üstünde oturuyoruz. Zamanımız geçiyor. İftarı bekliyoruz ama bu yeşil alanlar yok olsa, beton olsa biz nerde oturup akşamı bekleriz. Biz parkların, yeşil alanların yok olmasını istemiyoruz.
YEŞİL ALANLAR YOK OLMASIN
Ömer Doğan: Yeşil alanlar bütün herkes için önemlidir, özelliklede çocuklar için. Elimizde bir avuç parkımız kalmış. Onu da çocuklarımızı bir iki saat eğlendirmek için getiriyoruz. Yeşil alanların yok olmaması daha önemli daha iyi, inşallah da yok olmazlar.
Ali Abbas Yılmaz / Yılmaz Yigitler/Tigris Haber