Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı’nın Diyarbakır’da açılışı yapıldı. Vakfın açılışında konuşan Türkan Elçi, “Ölünceye kadar beraberimizde taşıyacağımız bir acıya ortak olduk” dedi.
Uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi adına kurulan Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı’nın açılışı Diyarbakır’da yapıldı. Vakfın açılışına Yönetim Kurulu Başkanı Türkan Elçi, yönetim kurulu üyeleri, danışma kurulu ve davetliler katıldı.
BOŞLUĞU DOLDURMA NİYETİNDEYİZ
Tahir Elçi Vakfı’nın kuruluş amaçlarına ve hikayesine de değinen Elçi, “Kızımla beraber kurmuş olduğumuz aile vakfının topluma mal olabilmesi, mücadelemizin güçlenebilmesi için vicdanlı, cesaret sahibi seslere ihtiyacımızın olduğunu, duyurmak için yönetim kurulumuzla beraber düzenlediğimiz bu açılış gününde sizlerle bir arada bulunmanın gururunu yaşıyoruz. Tahir’in aramızdan ayrılışından sonra Kürt, Türk, Alevi, Sünni ayırımı olmadan kendini mazlum görenlerin gösterdikleri teveccüh, herkesin bir arada bulunma isteği ve bu alandaki koca boşluk vakfımızın varlık sebeplerinden biridir diyebiliriz. Zorbaların, insanlık düşmanlarının, hak ihlalcilerinin sürekli diri tutmaya çalıştığı bu koca boşluğu, bizler elimizden geldiğince mevki makamın cazibesine kapılmadan, tevazuyu elden bırakmadan doldurma niyetindeyiz. Yaratılmak istenen koca boşluğu doldurma konusunda cesaret ve vicdana sahip olan kişi sayısının dönem itibariyle tatmin edici boyutta olmadığının bilincindeyiz.
‘HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ’ DEMEKLE ZULÜMLE BAŞ EDİLMİYOR
Zulme uğradığımız zamanlarda, sadece “Haklıyız kazanacağız” demekle zulümle baş edilemeyeceğinin, haklılığı dile getirmenin işin mahiyetine uygun metotlarla, evrensel değerlerle ve herkesin ortak hafızasına seslenilecek bir dille, dillendirmesinin gerekliliğinin farkındayız. Yaşanan hak ihlallerinin karşısında çoğu zaman hak, hukuk bilgisinin kâfi olamayacağı, ikinci temel ayağı olan ahlaki duruşun da ne kadar önemli olduğunu yaşadığımız son olaylarla tecrübe edindik. Kürtlere, yıkım ve ölüm isteyenlerin karşısında, hukukçu olmanın, insan hakları savunucusu kimliğine sahip olmanın yanında, cesaretin ve ahlaklı duruşun bir insanda nasıl temerküz ettiğine şahitlik ettik.
KÜRT KENTLERİ YOK OLDU
2015 yılında meydana gelen ölüm hadiseleri karşısında objektif ve cesaretli bir duruş sergileyebilecek insan sayısının azlığının ceremesini ne yazık ki Kürt halkının kendisi çekmiştir. Kimi Kürt kentleri haritadan silinecek kadar yok olmuş, paha biçilmez bin yılların mirası olan tarihi eserler yerle bir olmuştur. Hayata binbir eziyetle tutunmaya çalışan garip gureba, savaşın acımasızlığının ortasında kalarak, mağduriyetini duyuracak bir muhatabı ne yazık ki karşısında bulamamıştır. Geçmişte yaşanan elim mağduriyetlerin bir daha yaşanmaması için mazlumun yanındaki duruşumuzdan ödün vermeyeceğimizi bir kez daha dile getirmek isteriz. Bizi bugün bu duruşumuzda ısrarlı kılan Tahir’in o dönemde haklının ve Kürt halkının yanında olma çabasındaki duruşudur.
OPERASYON İSTEMİYORUZ
Bizler “Bu tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede insanlığın bu ortak mekânında silah çatışma operasyon istemiyoruz. Savaşlar, çatışmalar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz. Tarihine, tarihsel değerlerine sahip çıkamayan toplumlar doğru ve güvenli bir gelecek kuramazlar.” diyen bir sesin mirasçılarıyız. Vakfımızı bu saikler üzerine inşa edip sadece ve sadece hakikatlerin savunulduğu, bağımsız bir duruşun bizim için esas olduğunu huzurlarınızda bir kez daha dile getirmek istiyoruz.
AYRIŞTIRICI DİL YERİNE KARDEŞLİK
Toplumu, çatışmalı süreçlere sürükleyecek, ayrıştırıcı, dışlayıcı, saflaştırıcı, savaş dilinin aksine; birlikteliğin, hukukun, ahlakın, adaletin, erdemin, nezaketin dilini hâkim kılmak ve bu dille her kesimden insana ulaşarak hoşgörü kültürünü güçlendirmek ve vicdanın adaletin kardeşliğin sesinden bir dünya yaratmak bizim yegâne hedefimizdir. Hedefimizdir çünkü şiddetin, savaşın, kıyamın, kıyımın uluorta yerinde kalmış, masum bir kaybın ardında kalanlarız.
YAŞAM HAKKINI SAVUNACAĞIZ
Kaybımız sonrasında bizi dimdik ayakta tutan, topluma ve insanlara karşı olan vicdani sorumluluğumuzdur. Bizi dimdik ayakta tutan, problemlerin çözümünde insan haklarının temel prensiplerine bağlı kalınarak toplumsal barışın tesis edilebileceğine olan inancımızdır. İnsan hayatının değersizliğini dayatan, ölümleri kutsayan zihniyetin karşısında, insanların yaşam hakkının kutsallığını, insanın yegâne bir varlık olduğu düşüncesini tereddütsüz savunacağımızı bir kez daha huzurlarınızda dile getirmek isteriz. Toplumsal barışın tesis edildiği, adaletin tecelli ettiği, hukukun uygulandığı, ezilen halkların kardeşçe yaşayabileceği bir ülkede yaşamak dileğiyle hepinize katılımınızdan dolayı teşekkür ederim.”