Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1999’daki bir basın açıklaması nedeniyle memuriyetten men edilen Kayapınar eski Belediye Eşbaşkanı Zülküf Karatekin davasında, Türkiye’yi 11 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti
Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden sonra 17 Şubat 1999’da TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu ve kentteki diğer sivil toplum örgütleri basın toplantısı düzenledi.
Mezopotamya Ajans’ta yer alan habere göre açıklamadan dolayı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Osman Baydemir ve öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin de aralarında bulunduğu 22 kişi hakkında “devletin bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda yapmak” gerekçesiyle Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinde dava açıldı.
MEMURLUKTAN MEN EDİLDİ
Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesi sonrası toplumsal tepkilere karşı kolluk güçlerinin tepkisinin eleştirildiği açıklamada kullanılan “Kürt illeri” sözü nedeniyle açılan dava, daha sonra yapılan yasal düzenlemeler nedeniyle ertelendi. Ancak davanın açılmasıyla birlikte 6 Mart 2000’de Türkiye İller Bankası’nda memur olarak çalışan Kayapınar eski Belediye Eşbaşkanı Zülküf Karatekin memurluktan men edildi.
DANIŞTAY MAHKEMENİN KARARINI BOZDU
Karatekin, memurluğa dönüş için idare mahkemesine başvurdu. Mahkeme Karatekin’in işine dönmesine karar verdi, ancak Türkiye İller Bankası Danıştay’a itirazda bulundu. Danıştay, kararı bozarak, dosyayı idare mahkemesine gönderdi. İdare mahkemesi de Danıştay’ın bozma nedenlerini dikkate alarak, 13 Kasım 2017’de Karatekin’in memuriyetten men edilmesine karar verdi.
AİHM TAZMİNATA MAHKÛM ETTİ
İç hukuk yollarının tükenmesinin ardından Karatekin’in avukatı Cihan Aydın, müvekkilinin “düşünce ve ifade özgürlüğü ile örgütlenme özgürlüğünün” ihlal edildiği gerekçesiyle AİHM’e başvurdu. 17 Ocak’ta başvuruyu karar bağlayan AİHM, Türkiye’nin düşünce ve ifade özgürlüğünü ihlal etmekten 10 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm etti. Mahkeme ayrıcı, Türkiye’nin bin Euro mahkeme gideri ödemesine karar verdi.
HAKLARININ İADESİ İÇİN BAŞVURUDA BULUNACAK
AİHM kararını değerlendiren Karatekin’in avukatı Cihan Aydın, mahkeme kararının kesinleşmesi için gerekli olan 3 aylık yasal sürenin ardından Karatekin’in tüm haklarının iadesi için başvuruda bulunacaklarını belirtti. AİHM’in binlerce dosyada düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalinden dolayı Türkiye aleyhine karar verdiğini aktaran Aydın, “Bunlar arasında medya temsilcileri, siyasetçiler, yayın evleri var, yazarlar var. Dolayısıyla Türkiye hakkında çeşitli yelpazelerde çok sayıda karar var. Bizim en çok eleştirdiğimiz meselelerden biri ifade özgürlüğü meselesidir. Şu anda Türkiye’de maalesef toplumun bir kısmının, muhalif kesimin sesi kısılmış durumda, en ufak bir itirazını ya da beyanını dile getiren insanlar hakkında soruşturmalar ve kovuşturmalar çok hızlı bir biçimde açılıyor. Gittikçe bu konuda kötü bir gidişin olduğunu görüyoruz. 1999’da yani bu davanın görüldüğü dönemde bu kadar baskılar yoktu. Sivil toplum örgütleri üzerinde, kişiler üzerinde ifade özgürlüğü bağlamında bu kadar baskı olmadığını hatırlatayım” diye konuştu.
“BU GİDİŞAT İYİ BİR GİDİŞAT DEĞİLDİR”
Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bir geriye gidişin söz konusu olduğunu savunan Aydın, “Maalesef Türkiye ifade özgürlüğü konusunda bir geriye gidiş söz konusu. Bu da er ya da geç, bu davada olduğu gibi 10 yıl sonra olur, ama sonuçta hak hukuk bir şekilde tecelli ediyor. Dileğimiz o ki bu meseleler Türkiye’de hukuk çerçevesinde sağlıklı bir çözüme kavuşsun. Maalesef ilk derece mahkemeler, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi, özellikle ifade özgürlüğü konusunda son derece AİHM içtihatlarının gerisindedir. Anayasa Mahkemesinin daha önce verdiği özgürlükçü kararları tekzip eden kararlar verdiğini gözlemliyoruz. Dolayısıyla ifade özgürlüğü konusunda, Türkiye’nin demokrasi standardı konusunda bu gidişat iyi bir gidişat değildir” şeklinde konuştu.