Diyarbakır Barosu’nun hazırladığı cezaevleri raporunda, OHAL’le birlikte cezaevlerindeki fiili uygulamaya dayalı hak ihlallerinde büyük artış olduğu belirtildi.
Cezaevlerindeki yaşanan sorunların başında tek tip kıyafet, süngerli oda, kimlik taşıma uygulaması, işkence ve kötü muamelenin geldiği ifade edildi. Diyarbakır Barosu, cezaevlerinde gerçekleşen hak ihlalleriyle ilgili rapor hazırladı. Baronun hazırladığı rapora göre, bu ihlaller yasal mevzuatların yetersizliğinin yanı sıra önemli bir kısmı da uygulayıcıların keyfi muamelelerinden kaynaklanıyor. Özellikle siyasi tutuklu ve hükümlülerin ayrımcı davranışlara maruz kaldığı belirtilen rapora göre, OHAL’den sonra yaygın sevk ve sürgünler gerçekleşti, mahpuslarla birlikte aileleri de mağdur edildi.
Cezaevlerindeki yaşanan sorunların başında ise tek tip kıyafet, süngerli oda, kimlik taşıma uygulaması, işkence ve kötü muamele geliyor. Bu uygulamaların yasal düzenlemelerden daha çok keyfi uygulamalarla gündemleştirildiğine dikkat çekilen raporda, “Son aylarda birçok cezaevinde yaptığımız görüşmelerde, idarelerin keyfi uygulamalarına OHAL ilanını ve KHK’leri gerekçe gösterdikleri tarafımıza iletilmiştir” denildi.
Cezaevi Komisyonu, edindiği bilgiler ışığında yaygın temel hak ihlallerini şu başlıklar altında topladı:
-Elazığ Kampüs Cezaevi başta olmak üzere bir kısım cezaevlerinde yaşanan fiziki ve psikolojik baskı, cinsel şiddet, kötü muamele ve işkence,
-Sağlık hakkına erişimin engellenmesi,
-Odalardaki ortak kullanım alanlarına kameraların yerleştirilmesi,
-Düzenli olarak sıcak su ihtiyacının karşılanmaması,
-Keyfi bir şekilde mevzuatta düzenlenen disiplin cezalarından daha ağır yaptırımların uygulanması,
-Nakiller, hastane ve adliye gidiş gelişleri sonrasında çıplak arama dayatılması,
-Hastanelerde kelepçe ile muayenenin zorlanması,
– İletişim ve görüş yasağı cezalarının yaygın uygulanması,
– Kitap, dergi ve gazete yasakları.
ELAZIĞ CEZAEVİ GÜNDEMDEN DÜŞMÜYOR
Elazığ Cezaevi de hak ihlalleri ile sık sık gündeme geliyor. Diyarbakır Barosu Cezaevi Komisyonu da hazırladığı raporda, Elazığ Cezaevi’nde yaşanan ihlallere ayrı bölüm açtı. Raporda, ihlallerle ilgili şu bilgiler verildi: “Açıldığı ilk günden bu yana, yukarıda sıralanan hak ihlalleriyle gündemden düşmeyen Elazığ Ceza İnfaz Kurumu (CİK) Kampusundan Diyarbakır Barosu’na yoğun başvurular yapılmaktadır. Diyarbakır Barosu olarak hem yönetsel düzeyde hem de komisyon çalışmaları kapsamında birçok ziyaretler gerçekleştirilmiş, bu ziyaretler çerçevesinde ilgili adli ve idari yetkilerle sorunların giderimi konusunda görüşmeler yapılmıştır. Ancak sorunların çözümü bir yana hala aynı hak ihlallerine yönelik tarafımıza yoğun başvurular gelmeye devam etmektedir. Elazığ CİK’nde yaşanan ve yukarıda sıralamış olduğumuz hak ihlallerinden biri olan tutuklu ve hükümlülerin kimlik taşıma zorunluluğuna yönelik keyfi ve insan onuruyla bağdaşmayan tutumun, hükümlü ve tutuklularca kabul edilmeyişi kendilerine yönelik ağır disiplin cezaları verilmesine sebep olmaktadır. Bu meseleye dair cezaevi savcısı ile görüşmek için avluda bekleyen kadın tutuklu ve hükümlülerin darp ve şiddet gördüğü, bu darp ve şiddetin “cinsel şiddete” vardığına dair komisyonumuza bilgi verilmiştir. Basında da yer aldığı üzere, hükümlü İlke Başak Baydar’ın da bu müdahale sırasında ağır darbeler aldığı ve kan kustuğu haber konusu edilmiştir. Aynı şekilde koğuş içlerine yangın söndürme hortumlarıyla tazyikli suyla müdahale edilmiş, bu müdahale neticesinde Hasret Süzgün’ün astım krizi geçirdiği, Rojda Göçmen isimli hükümlü/tutuklunun ise eli mazgalın önündeyken gardiyanlarca, parmaklarının mazgalın arasında sıkıştırıldığı bilgisi alınmıştır. Bütün bu yaşananlara yönelik Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan şikayet başvurusunun aynı gün takipsizlikle sonuçlandığı bilgisi alınmıştır. Farklı tarihlerde çıkan müdahaleler sonrasında bazı kadın hükümlü ve tutukluların süngerli odalara alınarak kötü muamele ve işkenceye maruz kaldıkları, bu sebeple kadın tutuklu ve hükümlülerin bir kısmının 8 gündür süresiz-dönüşümsüz açlık grevinde olunduğu beyan edilmiştir. Aynı görüşmelerde Kürtçe olan mektup ve kitaplara cezaevi idaresince el konulduğu, tutuklu ve hükümlülerin tek kişilik odalara alındığı aktarılmıştır. Tek kişilik hücrelere alınanlar arasında Gürbüz Topçu (vücudunun sol yanını tamamen kullanamıyor) Leşker Acar (Ağır Kalp Hastası), Yaşar Kırmızı (KOAH-Behçet Hastası), Kaçak Demirci (İşitme, duyma, prostat hastalıkları ve ileri derece yaşlı biri) Sedat Alçiçek gibi ağır hastalar da bulunmaktadır. Elazığ T Tipi’nde bulunan çocuk hükümlü ve tutuklularla yapılan görüşmelerde, adli ve siyasi suçtan hükümlü çocukların aynı koğuşlarda tutulmasının değişik tartışmalara ve huzursuzluğa sebep olabileceği kaygısı tarafımıza aktarılmıştır. Sayım esnasında ayağa kalkmayan çocukların kameranın olmadığı baş memurun odasına götürülerek darp edildiği ve küfür ve hakaretlere maruz kalındığı iddiası tarafımıza aktarılmıştır. Yaptığımız bu görüşmeler esnasında çocukların gergin ve kaygılı oldukları, görüşme odasının etrafındaki gardiyanların çocuklarla sık sık göz teması kurmaya çalıştığı, bu durumun da çocuklar üzerindeki psikolojik baskı unsuru oluşturma amacı güttüğü değerlendirilmiştir.”
TRANS BİREYE TECAVÜZ İDDİASI
Raporda, trans birey Murat Polat ile yapılan görüşmeye de yer verildi: “Elazığ CİK’de yaşanan yoğun hak ihlallerine yönelik başvuruların yanı sıra, Elazığ T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda bulunan trans birey Murat Polat’ın (Miray) infaz koruma memurları tarafından tecavüze uğradığı iddiası ile 20.10.2017 tarihinde komisyonumuza başvuru yapılmıştır. Diyarbakır Barosu Cezaevi İzleme Komisyonumuz 23.10.2017 tarihinde Elazığ T Tipi Cezaevinde kendisi ile bir görüşme gerçekleştirmiştir. Bu görüşmede tarafımıza, defalarca tacize uğradığını, darp edildiğini, infaz koruma memurları tarafından makatına cop sokulduğunu, bu durumun tespiti için hastaneye gitmek istediğini, izler kaybolana kadar hastaneye sevkinin gerçekleştirilmediğini hatta revire dahi götürülmediği ve süngerli odaya alındığını aktarmıştır. Söz konusu iddialar ile ilgili olarak cezaevinden sorumlu savcıyla görüşülmüş, bu görüşmede tarafımıza soruşturmanın takipsizlikle neticelendireceği ve trans birey Miray hakkında ise iftiradan soruşturma açacağını dile getirmiştir.”
Raporda, tutuklu ve hükümlülere yönelik hak ihlallerinin OHAL döneminin cezaevlerine ilişkin genel politikalarını yansıttığı vurgulanarak, bu döneme ilişkin ayrıntılı raporun kamuoyu ile daha sonra paylaşılacağı ifade edildi. Raporun sonunda ağır hak ihlallerine son verilmesi ve Adalet Bakanlığı’nın önlem alması çağrısı yapıldı. (Kaynak: duvar)